Ebru Pektaş
AKP sonrası: Ne aklın kötümserliği ne iradenin iyimserliği
Evet bu seçim o seçimdir. Yıllar yılı neoliberal düstur uyarınca siyasal temsil haklarından mahrum edilmişleri, siyasetten men edilmişleri tam da kovuldukları yerde epik bir kahraman gibi ayağa kaldırmak mümkündür.
Bir iktidar perspektifi
AKP’yi devireceğiz ama AKP sonrası için de kırmızı çizgileri çekebilme iddiamızı güçlü tutacağız. Bir iktidar perspektifini buradan yaratacağız!
Tarihi bir dönemeç: Ya diz çökeceğiz ya da dünyayı başlarına yıkacağız!
Ya şeriat gibi erkek egemenliğinin en barbar formlarına teslim olacağız ya da eşit yurttaşlığı ve laikliği ikinci yüzyılımızın temeli haline getireceğiz!
Müşterekliğin kurucu misyonu ve dayanışma
“Dayanışma” kavramının aynı zamanda gerçek bir siyasi strateji içine yerleşme imkanı bulduğu oldukça özel bir dönemden geçiyoruz. Zira bu “dayanışma” insani bir refleksin çok ötesinde, “yıkım içinde yıkımdan” başka seçenek sunmayan AKP rejimine karşı “başka bir yaşamın” mümkün olduğunu hatırlatmaktadır.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, olmamalı da
Sınıf siyaseti ölçeğini, parti-sendika-işyeri üçgeninin ötesine taşımak; yaşam alanlarına, emeğin yeniden üretimi sürecinin türlü katmanlarına uzanmak ve burayı merkezi bir hat içine oturtmak, hiç olmadığı kadar hayati bir noktaya gelmiştir. “Çürük binada oturmak” işçi sınıfının kaderi haline getirilmişse burayı ancak bütünsel bir sınıf siyaseti kuşatabilir.
‘Orta Sınıf’ efsanesinden kadın emeğine bakmak
Nostaljik bir anlatıya meze edilemeyecek kadar gerçek olan imalat, atölye, sanayi işçisi kadını da “orta sınıf efsaneleri” içinde görünmez kılınan beyaz yakalı kadını da eğitimi hiçe sayılan üniversite mezunu genç kadını da ancak bütünsel bir siyasal hamle ile anlayabiliriz.
‘Çalınan duygularımız’ ve bir bozgunculuk teklifi
Ezilenin hakikati, umut ve umutsuzluk arasında, öfke ve utanç arasında, haset ve yalnızlık acısı arasında salınır durur.
İstismar düzeninde hukukun arkasındaki sermaye sınıfı ve radikal laiklik
Failler bellidir…İstismarın aklanması da istismar hukukunun yaratılması da toplumu tüm hücrelerine dek saran bir rejime ve bu rejime türlü çıkarlar içinde bağlanmış sermaye sınıfına bağlı haldedir.
Vatan hainliği ve “kutsal aile”
Ne okuldan alınıp işe verilen çocuk ne eve kapatılan kadın ne de asgari ücrete zincirlenen “aile reisi”. Burada rejimin sahipleri dışında “kutsal” hiçbir şey yoktur.