Öznur Özkaya
O eteği giymeseydin, gece vakti dışarı çıkmasaydın…
Onarımı çok güç ve travmatik olan taciz ve / veya tecavüz olaylarında ne giyerse giysin, nasıl gülerse gülsün kadın değildir suçlu olan. Utanç da kadına değil erkeğe aittir.
"'İşte bunlar hep sekssizlikten..."
Ve sıkılıyoruz. Kimi zaman kalbimizin ritmi bozuluyor, kimi zaman da boş boş duvarlara bakıyoruz. Durağanlaşıyoruz. Ufacık bir sevinç, bir umut kıpırtısı kapımızı çalsa diye bekliyor, zamanda patinaj yapıyoruz.
İnsan kendi türdeşleri için de bir afettir...
Bir yerden sonra tekrara düşse ve sonuyla okuru hayal kırıklığına uğratsa da "Başkalarının Tanrısı" bizleri durup düşünmeye sevk ettiği için önemli bir eser kanımca zira yazar bizi gerçeklerle yüzleştirirken yüzleşmek için görmemizi, görmek için bakmamızı sağlıyor.
Çünkü umut hep var...
Bugün, 1 Mayıs. Emek, dayanışma, özgürlük, mücadele kelimelerini duvarlara, pankartlara, kalplere ve fikirlere kazıdığımız, karanfilleri elden ele taşıdığımız gün.
'Benden kurtulamazsın, ben senin vicdan azabınım'*
Gerçekte insanın yeryüzündeki serüveni adalet ve edebiyatın birlikte yol aldığı büyük serüvenden ibarettir. Unutulmamalı ki bu zorlu yolculuğun vicdani cephesi ancak edebiyatla anlatılabilir.
Görmezden gelmek kötülüğü yok etmiyor...
İnsanlar bazen duymamayı, görmemeyi, konuşmamayı tercih eder. Kimi tamamen susar, kimi şizofrenik bir serenada kapılıp gider, kimi de parmaklarını klavyede tıkırdatıp birlik beraberlik modunda bir özlü sözü sanal ortamda paylaşarak lanetler yağdırır.
Umudun varlığını fark etmek...
Cinsiyetinden, cinsel yöneliminden, teninin renginden, isminden, vb. dolayı ötekileştirilen insan yabancıdır yurt bellediği topraklarda. Oraya ait olmayandır, hep.
Hafıza-i er ç*k ile malul, hafıza-i dilber güç ile makbuldür...
Kadınlar korkularla, değersizlik hissiyle, çaresizlikle doğmuyorlar. Aile, toplum, siyasi erk, sevgili, eş öğretiyor bunları kadınlara.
"Dünyayı güzellik kurtaracak..."
Hayatın zorlaştığı bazı zamanlarda, baskı hissettiğimizde, arzularımızı duyumsadığımız anlarda kendi küçük benliklerimize yüzümüzü dönüyoruz ve bizi daha “iyi insan” kılan tarafımız silikleşiyor.