"Yoksulluk tek başına insanları sefil kılmaz"

Amerikan Rüyası; çok çalışma ile başarı, refah ve şöhretin yakalanabileceği fikrini savunan bir düşünce biçimi ve geleneğidir ancak gelir eşitsizliğinden dolayı Amerika'da ve küresel arenada yoksulluk ve adaletsizliğin hızla ve trajik bir biçimde arttığı su götürmez bir gerçek. Allen Ginsberg, "Amerika sana her şeyimi verdim, şimdi bir hiçim ben. / Amerika, iki dolar yirmi yedi sent 17 Ocak 1956. / Kendi kafama bile dayanamıyorum. / Amerika ne zaman bitireceğiz insanlarla savaşı?" diye dizeler düzerken bizde de Cahit Külebi "Önce Kristof Kolomb buldu Amerika'yı, / Sonra biz. / Umutlar azaldı, günden güne mutluluklar / Ve ekmeğimiz. / Bir çocuk ağlarsa dağ başında / Gözyaşında Amerika akar. / Vurdularsa birini, kanı şorladıysa / Bilin ki o kurşunlarda Amerika var." diyerek fırsatlar, özgürlükler ve demokrasi ülkesi ABD'nin maskesini düşürür.

Yayıncı, dergici, editör, romancı Dave Eggers da Türkçede yayımlanan son romanı "Kral İçin Hologram"da  Amerikan Rüyası'nın çöküşünü ele alıyor. Romanın kahramanı Alan Clay kızının eğitim masraflarını dahi karşılayamayan, borç batağı içinde çırpınan, değişen dünyanın ekonomik panaromasında kendine yer bulamamış, Boston'dan Suudi Arabistan'a giderek Kral Abdullah Ekonomi Kenti'nde hologram teknolojisini satmakla görevlendirilen bir kaybeden olarak karşımıza çıkıyor. Hayallerinden başka bir şeyi kalmayan Alan'ın sunumu bizzat Kral Abdullah'a yapması gerekmektedir ancak Kral bir türlü gelmez ve bu bekleme süreci çölün ortasında uzayıp gider.

Alan bu bekleyiş sürecinde yasakların gölgesinde çılgın bir partiye katılır, alkolün su gibi tüketildiği evlere girer, fantezi dolu kaçamak aşklar yaşar. Otel odasında derin düşüncelere daldığında Suudi Arabistan'da da her şeyin ikiyüzlülük içinde yaşandığını fark edip hayatının muhasebesini yaparak  Amerikan Rüyası'nı sorgular. "Ortada hiçbir savaş olmayacağını, hiçbir mücadele verilmeyeceğini, kazanılacak hiçbir cephe olmadığını ve maddi olarak yoksun bir durumda olmadıkları için, ülkelerindeki bütün adaletsizliklere rağmen ellerine para denen saçmalıktan geçtiği için, muhtemelen hiçbir şey yapmayacaklarını bilmekti sorun. Hallerinden memnundular, onlar kazanan taraftaydı. Mücadele başkaları tarafından, başka yerlerde verilecekti," (Eggers 2015: 246 - 247) derken makinelerin insan üzerinde egemen olduğu bir çağda özgürlükler ve fırsatlar ülkesi olarak nitelenen ülkesinin çöküşünü, paranın baş tacı edildiği her yerde benzer sömürülerin de yaşandığını kanıksar.

1891 doğumlu Henry Miller da kendi deneyimlerinden yola çıktığı romanlar yazarak yaşam felsefesini sunar. Yıllar içinde eleştirmenler tarafından yazarın en değerli eserlerinden biri olarak görülen "Marousi'nin Devi"nde Miller yazmaya ara verdiği, hayatının tek tatilini geçirdiği Yunanistan günlerini anlatır. Miller ve dostları Akdeniz mutfağından tadarak ve bolca şarap tüketerek antikçağ ozanları gibi yaşarlar. İlk kez dilimize çevrilmiş ama elli yıl sonra bile önemli mesajlar veren bu kitapta Miller bakın neler diyor:

"Gelişmeye takmıştı bu insanlar. Daha çok makine, daha çok verim, daha çok sermaye, daha çok konfor - başka şeyden konuşmuyorlardı. Amerika'daki milyonlarca işsizden haberleri olup olmadığını sordum onlara. Soruyu dikkate almadılar. Makine üretimi, onca lüks ve konfora rağmen Amerikan halkının ne kadar kof, mutsuz ve sefil olduğunu bilip bilmediklerini sordum. Alaycılığım onlara işlemedi. Onların istediği tek şey başarıydı - para, güç, güneşin altında bir ev." ( Miller 2015: 9-10)

"Barışı tatmamış biri yaşama sevincini bildiğini iddia edemez. Ve sevinç yoksa yaşam da yoktur; bir düzine araban, altı uşağın, bir şaton, özel şapelin ve bombaya dayanıklı bir kasan olsa bile." (Miller 2015:72)

"İnsanlar başka yerlerde insanların işkence görmelerini ve katledilişlerini rahat koltuklarda ellerini kenetleyip izleyebildikleri sürece uygarlık boş bir farstan, katledilmiş ceset denizinin üzerine asılı sözlerden oluşmuş bir seraptan öteye gidemeyecek." (Miller 2015: 154)

Şimdi bu sabah işe nasıl koşturduğunuzu, metrobüste, otobüste  uyuklayan, işyerlerine vardığında paydos düdüğü çalana dek aynı vidayı sıkıştıran veya overlok yapan insanları, bankaları, kredi reklamlarını bir düşünün. Sonra ülkemizde ve Ortadoğu'da son yirmi yıldır yaşananları, akan gözyaşlarını, yıkılan hayatları, tarumar edilen umutları, eziyet edilip öldürülen kadınları, tutuklanan Gül'ü, Dündar'ı, kurşunlanan barışı düşünün. Ve unutmayın! "Yoksulluk tek başına insanları sefil kılmaz." ( Miller 2015: 118)

*Kral İçin Hologram, Dave Eggers, Çev: Defne Orhun, Siren Yayınları, Ocak 2015.

*Marousi'nin Devi, Henry Miller, Çev: Avi Pardo, Siren Yayınları, Eylül 2015.