Yine üniversite kitapları

  Neden bir konuda çok sayıda kitap yayınlanır? Bu soruyu internette taradığımda doğru dürüst bir yanıt bulamadım ama belki, “konu toplumda ilgi çektiği için” denilebilir. Daha doğrusu, “konu tartışıldığı ve bu tartışmaya yön verebileceği düşünülen kitaplardır” olmalıdır yanıt. Edebiyatı bunun dışında tutuyorum elbette.

  Sözü üniversite konulu kitaplara getirmeye çalışıyorum. Belki bilmiyorsunuzdur: Türkiye’de üniversite sorunlarıyla ilgili yılda ortalama 25 -30 kitap yayınlanıyor. Yani her ay iki kitaptan fazla. Buna üniversitelerin yayınladıkları ve dağıtıma verilmeyen kitaplar dahil değil.  Ve bu iş yıllardır böyle gidiyor. Şu anda benim kitaplığımdaki üniversite sorunları temalı kitapların sayısı iki bini aştı ve halâ okumayı planladığım çok sayıda kitap var. Yetişemiyorum.

  Peki, bunca kitap basılması konunun ilgi çektiği anlamına geliyor mu? Sanmıyorum. Veya bilmiyorum ama bunun daha iyi bir üniversite için bir adıma ya da en azından bir talebe dönüşmediğine eminim. Olgular da bu söylediğimi doğruluyor ama kitaplar da çıkmaya devam ediyor:

  Siirt Üniversitesinin Kentin Sosyal ve Ekonomik Gelişimine Katkısı Ali Savaş Altunç ve Yüksel Birinci’nin yazdığı bir kitap. Çeşitli kentler için üniversitenin etkisini inceleyen çok sayıda kitap olduğunu, en azından bu sütunu takip ediyorsanız, biliyorsunuz. Elbette açılan her üniversite çevresini etkileyecektir; hiç olmazsa istihdam yaratır, kente gelen öğrencilerin yerel ekonomiye katkısı olur vs. Ancak bir üniversiteden beklenen bu değildir, olmamalıdır da; saydıklarım zaten kendiliğinden gerçekleşir, esas beklenen şehri kültürel açıdan geliştirmesi, insanları hurafelerden uzaklaştırıp, bilimsel düşünmeyi günlük yaşamın içine sokabilmesidir. Ancak gördüğüm kadarıyla üniversite kenti değil de, kent üniversiteyi dönüştürüyor veya kendisine benzetiyor. İşte, kent-üniversite etkileşimini inceleyen kitaplar bu noktalara hiç değinmiyor. Yaptıkları öğrenci sayısı ve yatırımlar üzerinden ekonomik girdiyi hesaplamak, o kadar. Kültürel etkinliklerin yapıldığını söylemek de tek başına bir işe yaramıyor bence çünkü kimi ne kadar etkiledi, bu ölçülmüyor. Diyorum ki, üniversitenin “faaliyet” raporunu yayınlasalar da olurdu; yaptıkları özünde bu söylediğimden farklı değil.  

  Siirt kitabında dikkatimi çeken ilginç nokta şehre yönelik güçlü yönler arasında il sınırları içerisindeki medreselerin ilahiyat fakültesi için bir öğrenci zenginliği oluşturduğunu söylemesi! Ne demeli bu durumda bilemiyorum, düşündüklerimi yazmayacağım ama en azından yazarların üniversite anlayışı konusunda bilgi verebilir diye düşünüyorum. Bu işin gericilik kısmı; piyasacılık kısmı da boş geçilmemiş: “Üniversitelerin işlevleri, üniversite kurulduğu günden günümüze çok fazla değişiklik göstermiştir. Üniversite ilk kurulduğu zamanda araştırma, eğitim ve topluma yönelik çeşitli işlevleri bulunmasına rağmen, günümüzde piyasa güçlerinin ve ekonomik durumların etkisiyle büyük bir işlevi olmuştur”.  Cümle düşüklüğüne karşın ne dediği anlaşılıyor gibi: üniversite artık piyasaya göre yapılanıyor!

  Son bir nokta, kapakta editörün isminin yazarların üzerinde ve daha belirgin yazılması ilginç geldi bana.

Siirt Üniversitesinin Kentin Sosyal ve Ekonomik Gelişimine Katkısı. Ali Savaş Altunç, Yüksel Birinci. Kutlu Yay.,2019. Etiket fiyatı 27 TL.

  Tuğba Deniz’in Türkiye'de Üniversiteler ve Bölgesel Gelişme Politikaları isimli çalışması, en azından her ile bir üniversite politikasının mantığını anlatan bilgilendirici bir kitap. Biliyorsunuz, ABD’de arazi-hibeli (land-grant) üniversite modeli kamudan üniversitelere ayrılan kaynağın yetersiz kalması üzerine üniversitelere yeni kaynağın yereldeki kamu ve özel sektör kuruluşları olabileceği düşüncesiyle uygulamaya konmuştu. ABD’nin eyalet yapısı, burs sistemi ve Ar-Ge yasaları buna uygundu. Demek istediğim, sadece yerelde üniversite olsun fikrini alıp, diğer bileşenlerini ihmal edince ortaya acayip bir şey çıkıyor, Türkiye’deki gibi. 

  Diğer yandan, yerelleşmenin üniversitenin evrensel yapısına da aykırı olduğunu görmek gerekiyor. Yapılan sadece okul açmak, ki burada doğru sözcük medrese de olabilir, ve eşrafın etkisine girmek oluyor. Bu da dünyada üniversitelerin ana endüstriler içerisine girme sürecinin Türkiye’ye özgü hali olsa gerek.

  Kitapta metin içerisinde gösterilen kaynakların tümü kaynaklar listesinde yer almıyor. Bu hatanın, kitabın ismiyle yazarın tezi benzerlik gösterdiği için, özensiz kısaltma sürecine bağlı olduğunu sanıyorum. 

- Türkiye'de Üniversiteler ve Bölgesel Gelişme Politikaları. Tuğba Deniz. Seta Yay., 2019. Etiket fiyatı 25 TL.

  Neyse, üniversitelerin piyasalaşması artık tüm dünyada belli bir aşamaya ulaştı. Dile kolay, Türkiye’de bile, ki bu sürece geç girdiği söylenebilir, piyasalaşmanın 1980’lerde başladığı düşünülürse üzerinden 40 yıl geçtiği anlaşılır ve bu da öğretim üyelerinin neredeyse tümünün akademik yaşamının bu dönemde geçtiği, başka bir sistemi sadece teorik olarak bilebilecekleri anlamına gelir. Ben de böyleyim. Bu konudaki en önemli kitaplardan birisi, alt başlığı Yeni Çağ İçin Üniversitelerin Yönetimi olan Yükseköğretimin Örgütlenmesi Türkçe'ye çevrildi. Kitap açıkça yükseköğretimin demiryolları ve çelik üretimi gibi diğer sektörlerle kıyaslanması gerektiğini söylüyor. Editörlüğünü Michael Bastedo’nun yaptığı kitabın tüm yazarları piyasa yanlısı olmasa da “her örgütün uyum sağlamak zorunda olduğu”, veya “büyüyen kaynak sorunları karşısında piyasa duyarlı stratejik politikaların gerektiği” sık sık vurgulanıyor.  

  Söylemeden geçemeyeceğim, kitabın çevirisi ve özellikle sözcük seçimi beni çok yordu.

- Yükseköğretimin Örgütlenmesi. Michael N. Bastedo (Ed.); Küre Yay., Çe.: Emrah Saraçoğlu, 2019. Etiket fiyatı 56 TL.

  Yükseköğretimin Örgütlenmesi’nin bir tür Türkiye versiyonu da Yükseköğretimin Yönetimi başlığı altında yayınlandı.  Kitabın hedef kitlesi içerisinde üniversite yöneticileri de gösteriliyor ama onların okuduklarını veya okuyacaklarını sanmıyorum. 1980 sonrası rektörlere verilen olağanüstü yetkiler sanırım psikolojilerini de etkiledi; her şeyi bildiklerini düşünüyorlar. Bugüne dek aksine hiç rastlamadım. Ayrıca sık sık söylediğim gibi, piyasa odaklı üniversitenin teorisini yapmak ne bir işe yarar, ne de daha iyi bir üniversiteye götürür.

- Yükseköğretimin Yönetimi. Cevat Celep, Tijen Tülübaş. Nobel Yay., 2015. Etiket fiyatı 25 TL.

  Elbette bu saydıklarım yeni ortaya çıkan bir sorun değil. Örneğin, Marmara Üniversitesi'nin 2011-13 yılları arasında düzenlediği toplantılardaki konuşmalar, zamanın rektörü Zafer Gül’ün editörlüğünde Yükseköğretim Politikaları Üzerine Konuşmalar başlığıyla kitaplaştırılmış. Buradaki konuşmalarda da özellikle ABD örneği verilerek üniversitelerin nasıl olması gerektiği anlatılıyor. Yine her zamanki gibi iki ülke arasındaki toplumsal örgütlenme farkı göz ardı edilerek. Aslında Kemal Gürüz ve arkadaşlarının hazırladığı ve TÜSİAD’ın 1994 yılında yayınladığı Türkiye'de ve Dünyada Yükseköğretim Bilim ve Teknoloji isimli kitap sonrasında yazılanların çoğunun mantığı aynı.

  Bu kitapla ilgili söylemem gereken bir diğer nokta da konuşma metinlerinin mikrofon çözümlerinin doğrudan yayınlanmaması gerektiği. Okumak gerçekten güç oluyor; yazmak ve konuşmak birbirinden farklı çünkü. Bazı yerlerde ne dendiği tam olarak anlaşılmadığı gibi, kimi zaman ciddi yanlışlara düşülüyor. Örneğin, düşünür Bertell Ollman’ın ismi bir yerde Berta Allman, başka bir yerde de Belman diye yazılmış! Bunlar doğru yazılmazsa, kimi yerler anlaşılmaz halde yayınlanırsa, editörün işi ne diye düşünüyor insan.

- Yükseköğretim Politikaları Üzerine Konuşmalar. M. Zafer Gül (ed); Marmara Üniversitesi Yay., 2014. Etiket fiyatı 13 TL.

  Türkiye'de Yükseköğretim UNESCO Avrupa Yükseköğretim Merkezi tarafından hazırlatılan monograflardan. Türkçede yeni yayınlandı ama hazırlanma tarihi 2006. Türkiye yükseköğretim sistemiyle ilgili bir durum saptaması niteliğinde ama hiçbir değerlendirme yok. YÖK’ün yaptığı tahribat hiç görülmüyor. Kendimi YÖK’ün internet sitesini açmış, istatistiki verileri ve tanımlamaları okuyor gibi hissettim, o kadar.

  Ne yazık ki, bu kitapta da kaynaklar unutulmuş; metin içerisinde numaraları var ama kaynak listesi yok! Dikkat ettiniz mi, bugün anlattığım tüm kitaplarda, kitaplaşma sorunlarından da söz ettim. Acaba tesadüf mü, yoksa kitap işinde de ciddi bir tahribat mı var? Bu konuyu başka bir yazıya bırakıp, ben devam edeyim.

- Türkiye'de Yükseköğretim. Fatma Mızıkacı, Pedagoji Yay.,2019. Etiket fiyatı 20 TL.  

Bunca tekrar arasında geçenlerde çok önemli bir üniversite kitabı da Türkçeye çevrildi: Jaroslav Pelikan’ın Üniversite Fikri. Önce biraz bilgi vermeliyim: John Henry Newman, üniversite tarihinin en önemli kişilerinden birisidir. Üniversitenin entelektüel boyutunu o sistematize etmiş ve şimdiye dek tanımlanan beş üniversite tipinden biri olan İngiliz tipi üniversite, Newmanian tip üniversite olarak da bilinir. Özetle, üniversitenin esas işlevinin kültürlü, entelektüel insanlar yetiştirmek olduğunu savunur. Öyle ki, bir dönem tüm Avrupa’da, ABD’nin güneyinde ve dünyanın üniversite olan daha birçok yerinde etkili olmuştur. Günümüzde piyasa tipi üniversite kavramıyla birlikte diğer tiplerle beraber çok ama çok gerilediği, hatta ortadan kalktığı söylenebilir. Neyse, John Newman 19. yüzyıl ortalarında Üniversite Fikri başlığı altında görüşlerini kitap haline getirmişti. Bu kitap Türkçeye çevrilmedi ama 1992 yılında Jaroslav Pelikan aynı isimle ve aynı bölüm başlıklarıyla Üniversite Fikri’ni yeniden yazarak Newman ile tartışmaya girmişti. İşte bu kitap 2019 da Küre yayınlarından çıktı.

 Tahmin edilebileceği gibi, Newman ile tartışmaya girebilmek için en azından onun entelektüel düzeyinde olmak gerekiyor ve sanırım Pelikan da bunu yapabilecek ender kişilerden bir tanesiydi. Kitap boyunca, Sokrates’in ebe metaforundan, Hristiyanlık tartışmalarına; Nazi Almanya’sından, İznik konsüllerine kadar bir entelektüel yolculuğa çıkıyor insan Pelikan ve Newman ile birlikte. Günümüzün çölleşen, bayağılaşan akademi ortamında, sonra okumak için bile edinilmesi gereken bir kitap. 

 Burada küçük bir parantez açıp Küre Yayınlarının, “Yükseköğretim Çalışmaları” dizisinden söz etmem gerek. Geçenlerde operasyon yapılan İstanbul Şehir Üniversitesi ile beraber hazırladıkları bu diziye 2019 yılında başlayıp hemen beş kitap çıkarttılar. Bugün bahsettiğim Üniversitelerin Örgütlenmesi ve Üniversite Fikri kitapları bu diziden ve ikisi de önemli. Diğer üç kitabı da okudukça sizlerle paylaşacağım ama seri devam eder mi veya daha radikal bir soru, yayınladığı diğer kitaplardan Ahmet Davutoğlu’na yakın olduğu anlaşılan Küre yayınlarının geleceği ne olur? Bilmiyorum, sadece paylaşmak istedim.

- Üniversite Fikri. Jaroslav Pelikan, Küre Yay., Çev.: Cem Orhan, 2019. Etiket fiyatı 50 TL.

  Son dönemde okuduğum iki kaliteli sempozyum kitabından da bahsetmeliyim. Editörlüğünü Ercan Uygur’un yaptığı İktisat Eğitimi ile Fethiye Erbay ile Mutlu Erbay’ın birlikte hazırladığı Büyük Değişimler Çağında Üniversite Müzeleri bunlar. Uygur’un kitabı 1972 yılında ODTÜ yayınlarından çıkan Türkiye’de Üniversitelerde Okutulan İktisat Üzerine isimli kitaptan sonra ikinci sanıyorum. Kimi yazarlar da ortak zaten. Türkiye’de iktisat eğitiminin fiili durumu nedir, tam olarak bilemiyorum ama şunu söylemeliyim ki en azından nasıl olması gerektiği konusunda kafa yoran bir toplam var. Yazarlar, sadece programlar üzerinden değil, eğitim felsefesi ve kültürel boyutuyla da konuya yaklaşmaya çalışmışlar. Bence önemli.

  Fazla üzerinde durulan bir konu olmasa da müzeler üniversitelerin ayrılmaz bir parçasıdır veya olmalıdır. Mustafa Kemal’e atfedilen bir sözde olduğu gibi, “müzesiz üniversite, üniversitesiz müze olmaz”. Gerçekten bu söz onun mu bilmiyorum ama bütünüyle katıldığımı söylemeliyim. Yani üniversite dışındaki müzelere de üniversite afiliasyonu zorunlu bence.  

  Büyük Değişimler Çağında Üniversite Müzeleri kitabında çoğu Türkiye’deki 50 üniversite müzesi hakkında bildiriler bir araya getirilmiş. Öncelikle varlıklarının, sonra da çalışmalarının bilinmesi gerektiğini düşünüyorum ve bu açıdan kitabın önemli bir boşluğu doldurduğu kanısındayım. Tek merak ettiğim ve henüz yanıt bulamadığım soru ise üniversite müzelerinde sergilenen ve deposunda saklanan objeler üzerinde müzecilik bölümü dışındaki bölüm ya da fakültelerin çalışmaları var mı? 

  Başa dönecek olursak, üniversite konulu kitaplar ne kadar okunuyor bilmiyorum ama bu kadar kitap basıldığına göre belki birileri bir yerlerde gizli gizli üniversiteyi okuyor ve gerçek üniversiteyi oluşturmak için harekete geçmeye hazırlanıyordur. Hayal etmesi bile güzel.     

- Büyük Değişimler Çağında Üniversite Müzeleri. Fethiye Erbay, Mutlu Erbay (ed). Anadolu Üniversitesi Yay., 2018. Sahaflarda 125-135 TL arası.

- İktisat Eğitimi. Ercan Uygur (Ed.); Türkiye Ekonomi Kurumu Yay., 2005. Satılmıyor, kurumdan edinilebilir.