Yine bir seçim sıkışması...

Ne yazık ki, sosyalist solda, yumurta kapıya dayanmadan seçim politikaları belirleme alışkanlığı bulunmuyor. Yumurta kapıya dayandığında da, diğer siyasal öznelerin atmış oldukları adımlara ve somut ittifak önerilerine tepki üretmenin ötesine geçmek zorlaşıyor.

Örneğin, günün tartışma konularından biri, Birleşik Haziran Hareketi’nin HDP ile ittifak yapmasının doğru olup olmayacağı...

Açıkçası, bu saatten sonra, merkezî bir ittifakın yarardan çok zarar getirebileceği, solda heyecan yaratmaktan çok verimsiz iç tartışmalara yol açabileceği kaygısını taşıyorum. Çünkü HDP, doğal olarak, BHH’nin karar almasını beklemeden pek çok somut adım atıyor ve kendisi hakkındaki tartışmaların eksenini belirliyor. Bu arada, “çözüm süreci”yle ilgili belirsizliklerin de katkısıyla, seçimlere parti olarak katılmanın anlamı da sorgulanıyor, genel seçimlerden sonra HDP-AKP ilişkilerinin ne şekilde biçimlenebileceği de... Bugünden sonra, BHH ile HDP arasında kurulacak olan bir merkezî ittifak, HDP hakkındaki algıları kolay kolay değiştiremez, ama BHH’nin bağımsız kimliğine bir hayli zarar verebilir...

Başka türlü olabilir miydi?

Eğer BHH, seçimlerde hangi temel talepleri öne çıkaracağını ve hangi somut hedefler doğrultusunda ne şekilde mücadele edeceğini birkaç ay önce açıklayabilseydi, yani kendi bağımsız “seçim platformu”nu ortaya koyabilseydi, her tür ittifak görüşmesini bu seçim platformuna dayalı olarak yürütseydi ve olası bir merkezî ittifak hakkında tüm üyelerinin oylarına başvurarak karar alacağını ilan etseydi, ittifak görüşmeleri daha sağlıklı bir zeminde yürütülebilir, bu görüşmelerin sonunda kurulabilecek olan bir ittifakın diğer unsurları üzerinde gerçek etkilerde bulunulabilir ve böylece BHH’nin bağımsız kimliğinin tartışma konusu hâline gelmesinin önüne geçilebilirdi.

Peki, bundan sonra ne yapılabilir?

Kanımca, toplumdaki, bu seçimlerin Türkiye’nin kaderi üzerinde belirleyici etkilerde bulunacağı algısı önemsenmek zorunda. AKP’nin oylarının geriletilememesi ve daha kötüsü bu partinin başkanlık rejimini getirebilecek bir milletvekili çoğunluğuna ulaşması, ülkemiz için gerçekten de ciddi bir darbe olur. Bu gerçeği yok sayıp “biz kendi işimize bakıyoruz” türü şeylerin söylenmesi ya da AKP’nin oylarının geriletilmesine katkıda bulunmayacak seçim politikalarının belirlenmesi, BHH’nin inandırıcılığını ve asıl önemlisi Gezi ruhunu siyaset sahnesinde temsil etme iddiasını zayıflatır.

Buna karşın, BHH’nin, farklı bir siyaset tarzını temsil ettiğini seçimlerde somut olarak gösterme şansı var. İlkeleriyle, katılımcılığıyla, şeffaflığıyla...

Yine bence:

1. BHH, bir an önce kendi seçim platformunu ilan etmeli. Yani, zaten hayli ileri ve kapsayıcı bir metin olan kendi çağrı metninden hareketle (http://birlesikhaziranhareketi.org/cagri/); seçimlerde öne çıkaracağı temel ilke ve taleplere netlik kazandırmalı. Bu ilke ve talepler temelinde farklı güçlerle merkezî ve yerel işbirliklerine ve ittifaklara açık olduğunu ilan etmeli.

2. BHH’nin yerel meclisleri, kendi bölgelerinde bağımsız aday çıkarma olanaklarını tartışmalı. Bu kapsamda, Gezi ruhunu temsil edebilecek ve diğer partilere oy vermeyi düşünmeyecek seçmenlerden oy alarak AKP’nin oy oranını geriletebilecek adaylar çıkarma çabası gösterilmeli.

3. Özellikle, çok sayıda milletvekili çıkaran, dolayısıyla seçilmek için gerekli olan oy oranının düşük olduğu seçim bölgeleri için özel çalışmalar yürütülmeli. Son yerel seçimlerde sol güçlerin Ankara’daki büyükşehir belediye başkanlığı seçiminde gösterdiği ortak adayının çok düşük bir oy oranında kalmış olması bir ölçüt değil, çünkü söz konusu adayın kazanma olasılığı bulunmuyordu ve ona verilecek olan her oy Melih Gökçek’in işine yarayacaktı. Oysa genel seçimlerde, sandığa gitmeyi düşünmeyecek kesimleri de gözeten çalışmalarla somut kazanımlar elde etme olasılığı çok daha yüksek.

4. Yerel meclisler, CHP ve HDP dâhil olmak üzere farklı güçlerle ortak aday gösterme, BHH’nin seçim platformunu benimsediklerini ilan eden solcu adayları destekleme vb. seçenekler üzerinde durabilmeli.

Geçmiş seçim sonuçları göz önünde bulundurulduğunda, sosyalist solun seçimlerde kaybedebileceği çok fazla bir şey yok. Buna karşın, BHH’nin sonuç alıcı olabilecek seçim hedefleri belirlemesi, en kötü ihtimalle “yeni bir başlangıç” olarak değerlendirilecek, daha iyimser ama bence hayal ürünü olmayan bir ihtimalle de, Türkiye siyasetindeki genel sağa kayma eğiliminin tersine çevrilmesine katkıda bulunacaktır.