Yeni Türkiye’nin yeni davaları

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü cezaevine girdi. Suçu türbanlı bir öğrencinin derse girdiğine ilişkin tutanak tutarak eğitim hakkını engellemekmiş.

Besteci ve piyanist Fazıl Say geçtiğimiz aylarda bir ceza aldı. O (şimdilik) şanslı idi. Cezası ertelendi. Suçu bir Ömer Hayyam rubaisi paylaşarak dini değerleri alenen aşağılamakmış.

İstanbul Barosu ve Staj Eğitim Merkezi önceki yönetimleri hakkında da bir soruşturma yürüyor. Haklarındaki iddia Staj Eğitim Merkezi’ne başörtülü ile gelinmemesi yönünde bir duyuru yayınlamakmış.

Bu davaların teknik yönlerinden bahsetmeyeceğim. Zaten suç oluşmamıştır da demeyeceğim. Yaptıkları/söyledikleri kanunlara aykırı değil ki diye hiç demeyeceğim.

Bunların tartışılmasına itiraz ettiğimden dolayı değil. Aksine hukuk tekniği açısından yapılan tartışmaları oldukça önemli buluyorum. Bunu bir avukat olduğum için değil, siyaset açısından da önemli buluyorum. İtirazım tartışmaların buradan başlatılması ve burada bitirilmesine.

Görüldüğü üzere, memleketi davalar üzerinden hizaya sokma dönemi bitmemiş. Demek ki, bu işin tek faili de cemaat filan değilmiş.

Bu davalar gericiliğin siyasal ve toplumsal alana tamamıyla hakim olma çabasında önemli birer araç. Doğrudan düşünce cezalandırılıyor. Eğer farklı düşünürsen, eleştirel yaklaşırsan suçlusun!

Bu nedenle bu davalar önemli. Gözdağı veriliyor, ayağını denk al deniliyor. Hepimize kimlerin bile yargılanabileceği, ceza alabileceği gösteriliyor. Biz kimiz ki?

Nasıl bir dönem Cumhuriyetinin tasfiyesinde ve toplumun şekillendirilmesinde bir dizi dava özel bir rol oynadı ise, şimdi iktidarlarını (2. Cumhuriyeti) kalıcılaştırmak içinde davalara özel bir rol biçileceği görülüyor.

Bir yanda iç güvenlik reform paketi diğer yanda “alperen esnaf” desteği ile birlikte…

Aslında, “yeni” Türkiye’nin inşasında da davalara özel bir rol biçileceğini bir süredir yazıyoruz, söylüyoruz. “Pilot davalar” ve cezaların infazı bu aşamaya geçildiğini gösteriyor

Öyle ise, bu davalara yalnızca hukuk tekniği sınırları içerisinde yaklaşmanın oldukça eksikli kalacağını ve sonuç alıcı olamayacağını görmek gerekiyor. Davalar siyasi ise karşı duruşta siyasi bir hat üzerinden örülmelidir.

Bunun içinde mahkeme salonları ile sokak arasındaki bağı kurabilecek güçlerin öne çıkması gerekiyor.

Aslında bunu da bir süredir söylüyor ve yargıda ortak bir zeminde birlikte hareket etmenin şartları oluşturulmalı diyoruz.

Aman dikkat edelim, söyleye söyleye söylenmeye başlamayalım!