Mutluluk, fazla sorgulamadan kıymeti bilinmesi gereken acayip hafif bir duygudur, çünkü duyguların en şıpsevdisidir ve birden uçuverir. Şayet içinde bulunduğunuz ortamda kendinize yönelik hiçbir tehdit, baskı, stres yaşamıyorsanız, beklentileriniz ve ihtiyaçlarınız karşılanıyorsa mutlusunuzdur. Kimi zaman iyileşmek kimi zaman rahatlamak anlamına gelse de Cansever'in dediği üzere "Mutluluk / bir kibrit çöpü ne kadarcık yanarsa" vardır. Anlarda saklanan, zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığınızda var olandır.
Mutsuzluk ise canı isteyince mutluluğa merhamet edip zaman zaman ona yol veren anlamın ve anın kaybolmasıdır. Boğazınıza pinpon topu kaçmış da ne yutabiliyor ne de çıkarabiliyor gibi yahut uyuşturulmadan açık kalp ameliyatı oluyormuşsunuz gibi hissediyorsanız, konuşulanları dinliyor, iletişim kuruyor olsanız da içinizdeki boşluğun doldurulamayacak biçimde genişlediğini fark ediyorsanız mutsuzsunuzdur.
Kendimi kronik mutsuz addettiğimden sanırım, isminde "mutluluk" geçen kitapları okudum bu hafta. Bazı insanlar çile çekmeye gelir dünyaya ya da kimilerine göre merhametli kimilerine göre ise alık olduğundan derdi / tasayı mıknatıs misali çeker diye düşünürüm çoğunlukla lakin belki de kaçırdığım, atladığım bir şey vardı. Nitekim huyumdur, karanfillere inandığım gibi inanırım yazarlara.
Lydia Millet'in 2003 Pen-Amerikan Kurgu Ödülü'nü kazanmış olan Benim Mutlu Hayatım adlı kitabında kitabın anlatıcısı koruyucu aileler elinde büyüyen, tecavüze, şiddete maruz kalan, bebeği kucağından sökülüp alınan, derin travmalar yaşayıp kendini akıl hastanesinde bulan, hatta hastane boşaltılırken kilitli bir odada unutulan bir kadındır. Bu vahim hayatına rağmen "Üzüntü, yalnızca kaybedilen anların ve fırsatların etrafında yön değiştiren bir rüzgârdır. Ben de kaybettiklerimi mutlulukla hatırlıyor ve eskiden var oldukları için memnuniyetle dolup taşıyorum. En azından bir zamanlar var oldukları için." derken insan düşünmeden edemiyor. Geçmiş güzel anları düşlemek insanı gülümsemenin ötesine geçirebilir mi? Bunlar için şükretmek mi gerekir? Ya da mutlu olabilmek için illa tırlatmak mı lazım?
Will Ferguson imzalı Mutluluk, modernitenin afyonu olarak nitelediği kişisel gelişim kitaplarını, tüketim toplumunu, yayıncılık dünyasını hicvederken "Bir gün birisi gerçekten işe yarayan bir kişisel gelişim kitabı yazsa ne olurdu?" fikriyle besleniyor. Yazar kimi zaman tekrara düşmüş ve kurguyu gereksiz yere uzatmış olsa da, çağımızın karanlık ve aydınlık yanlarını ustaca yansıtıyor. Kitabı hızla okurken, "Öyle çok mutlu olmaya da gerek yok hani, çünkü bir süre sonra mutluluktan mutsuzluk doğuyor. Salt mutluluk diye bir şey yok" düşüncesi zihnimize yerleşiveriyor. "Bizi insan yapan şey bu; mutluluk değil, içimizdeki hüzün... Gerçeği görmezden gelemeyiz. Gözlerimizi kapatıp kendimizi yaşlılığın, ölümün ve hayal kırıklıklarının var olmadığına ikna edemeyiz... Uyurgezer gibi yaşayamayız, çünkü sadece tek bir hayatımız var" cümlelerini okuduğumuz anda, Turgut Uyar'ın “Ne kadar hüzün geçmişse dünyadan / Ne kadar acı geçmişse yaşayacağız / Hepsini yeniden, bir bir dünyada" dizeleri düşüveriyor gecenin karanlığına.
Sevebilen Mutludur adlı seçkisinde ise Hermann Hesse, bazen kafa karışıklığına neden olsa da esasen "Sevebilen mutludur... Yani çok sevebilen kişi mutludur. Ne var ki sevmek ve arzulamak aynı şey değildir. Sevgi bilgeleşmiş arzudur; sevgi sevdiği şeyi ele geçirmeyi amaçlamaz, yalnızca sevmek ister." düşüncesini vurguluyor. Fakat birey sevdiği için mutlu, sevildiğinden emin olamayacağı için de mutsuz olur, zira insan sevgisinin nesnesi tarafından reddedildiğinde veya umursanmadığında kendini çaresiz hisseder.
Şimdi bu kitapları okuyacağıma herhangi bir kişisel gelişim kitabıyla "Erken kalk, yürüyüşe çık, sigarayı bırak, nefes egzersizleri yap, düzenli seks yap" mottolarıyla sorunu çözebilir miydim? Dengesiz, akıl sağlığımızla oynamayı kendine görev bilmiş bir ülkede, her daim cinnetin eşiğinde gezen tuhaf toplumumuzda, içindeki feodalitenin özünü en saçma zamanda çıkaran erillikte bu tavsiyeler işe yarar mıydı?
Sözün kısası mutluluğa alışmak kolay, ondan vazgeçmek ise zordur ve mutsuzluk Covid-19 kadar bulaşıcıdır. Kişiden kişiye bulaşabildiği gibi olaydan olaya, durumdan duruma da yayılır. Tam da bu sebeple mutluluk ertelenmemesi gerekendir. Yine de insanlık bir tuhaftır vesselam; yengeç gibidir, suda yaşar ama yüzme bilmez, mutlu olunca korkar, mutsuzken mutluluğu arzular. Belki de sırf bu yüzden yaşamı hırsızlıkla suçlayamayacağımız gibi çaldığı mutluluğu geri verdiğinde de onu aklayamayız.
KÜNYE:
- Benim Mutlu Hayatım, Lydia Millet, Çev: Berrak Göçer, Kolektif Kitap, 2013.
- Mutluluk, Will Ferguson, Çev: Neşfa Dereli, Çınar Yayınları, 2019.
- Sevebilen Mutludur, Hermann Hesse, Çev: Kamurân Şipal, YKY, 2020.