Özür dilerim; bir haftadır kafamı toparlayamadım ve bu köşede yazmayı düşündüğüm pek çok şeyi yazamadım.
Geçen hafta İstanbul’a dönerken haberini aldım. İnanamadım, anlayamadım, anlam veremedim, sanırım o an şok yaşadım.
Açıkçası ilk aklıma gelen şeylerden birisi şu oldu; benden lisansta İş Güvenliği dersi alan bir öğrencimin de muhtemelen içinde yer aldığı, TMMOB’ye bağlı odalarda çalışan öğrenciler (Genç İMO, MMO Öğrenci Üyeleri vs.) destek ve dayanışma kampanyaları içindeydiler. Acaba onlar mı diye düşündüm.Telefonu da yoktu öğrencimin arayamadım, şükür ki facebook’tan en azından hayatta olduğunu görmüş, öğrenmiş oldum. Suruç’ta öldürülenler arasında değildi öğrencim, öğrencilerim… Açıkça söyleyeyim ilk aklıma gelenlerdi bunlar.
Ama Suruç’ta ben de öldüm. Suruç’ta insanlık öldü. Kahrolmak mı denir veya kalp sızısı mı? Hayır, kalp acısı, çünkü bir benzetme değil, gerçekten de insanın kalbi acıyor, orada bir acı hissediyorsunuz, ben en azından
hissediyorum, yere yatırmışlar kalbimin üzerine basıp tekme atıyorlar gibi bir acı, biraz da bıçakla çizik atılıyormuş gibi. Benzetme yapmıyorum, yapamıyorum, hissettiğimi anlatıyorum.
32 pırlanta gibi genç, 32 yaşam, 32 gelecek, 32 umut, 32 yeni dünya, 32 şiir, 32 roman, 32 şarkı…
Uzatmıyorum, intikamını alacağımıza dair namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum…