Yaşar Kemal ve Tolstoy

Aralarındaki tek ortak nokta, ikisinin de yazar olması değil.

İkinci ortak noktaları, Nobel Edebiyat Ödülü’nün ikisine de verilmemiş oluşu – burada lütfen biraz dikkat: “alamadılar” değil, ikisine de “verilmedi”.

Çünkü Nobel Edebiyat Ödülü’nü kimlerin alacağını saptayanlar, çok önemli bir noktayı unuttular.

Öyle büyükler vardır ki, onlara verilecek her ödül ancak ödülü ve o ödülü böyle kişilere verenleri onurlandırır. Belki bu noktayı daha da açık belirtmekte yarar var. Bu kadar “büyükler” söz konusu olduğunda, hiçbir ödülün onlara bir şey katabilmesi söz konusu değildir. Dolayısıyla bu kişilere verilecek her ödül ile aslında verilen ödülün kendisi onurlandırılmış olur.

Din konusundaki bazı görüşleri nedeniyle uyarmak isteyenler, Tolstoy’a şöyle demişlerdi: “Çar hazretlerinin bu konuda ne diyeceğini düşündünüz mü?” Tolstoy’un bu soruya yanıtı çok kısa ve yalın olmuştu: “Bana ne Çar hazretlerinin ne diyeceğinden? Ben, Tolstoy’um!”

Bu, Tolstoy’un büyüklüğüydü.

Yaşar Kemal’e gelince, bilindiği gibi, romancılığının yanı sıra çok başarılı bir gazeteciliği de vardı. Her iki alanda savunduğu görüşler yüzünden mahkeme önüne çıktığı, hatta – tecil edilen – bir cezaya çarptırıldığı da oldu. Ama o, görüşlerinin arkasında durmak bağlamında başını ve sırtını her zaman dik tuttu. Yaşadığı sürece hiçbir güç, onu eğilip bükülmeye, dönekliğe, dün söylediklerini bugün inkâr etmeye zorlayamadı.

Bu da, Yaşar Kemal’in büyüklüğüydü!

Ha, bir de, hakkını yemeyelim, Jean Paul Sartre var.

Sartre’a Nobel Edebiyat Ödülü verildi.

Ama o da, ilkesel nedenlerle ödülü hiç tereddüt etmeksizin geri çevirdi.

Bu da, Sartre’ın büyüklüğüydü!

68 olayları sırasında Paris sokaklarını dolduranların arasında Sartre da vardı. Bu nedenle gözaltına alınmak istendi. Ancak Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle, bu girişimi engelledi. Onun bu kararına: “Ama Sartre, Fransa’nın aleyhine slogan atıyor!” diye itiraz etmeye kalkışan İçişleri Bakanına ise şu yanıtı verdi : “Sartre da Fransa’dır!”
    
Bu da, de Gaulle’ün büyüklüğüydü.

Kim bilir, belki kendisine Nobel Edebiyat Ödülü verilseydi, Yaşar Kemal de Sartre’ın yolundan giderdi. Ve bu, bizleri şaşırtmazdı. 

Çünkü hiçbir zaman yazarlığının ödüller ile onaylanması gibi bir ihtiyaç içersinde olmadı.

Ve çünkü, Sartre’ın da Fransa olması gibi, Yaşar Kemal de Türkiye’ydi, Anadolu’ydu.

Bıraktığı mirasın bu yanını hiçbir zaman unutmayalım!