Yargıda yaz dönemi heyecanı

Önümüzdeki bir yıl içerisinde yapılacak seçimlerin ve seçimlere kadar geçecek sürecin gerek iktidarın “bekası” gerekse toplumdaki değişim isteği ve beklentisi açısından çalkantısız geçmesi neredeyse imkansız görünmekte.

Hakim ve savcılar için yılın en sıcak günleri kapıda. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) internet sitesinde 2022 yılına ilişkin tayin ve atamalarını içerecek kararnamenin 17 Haziran’da ilan edilmesi planlanmış durumda. Bir diğer önemli tarih ise ilçe seçim kurullarının yeniden oluşturulması için belirlenen son gün olan 6 Temmuz.

Hakim/savcıların tayin ve terfileri yıllık olarak ana kararname olarak adlandırılan kararnameyle belirlenmekte. Terfi alacak olanların ve tayinlerin belirleneceği bu kararname binlerce hakim/savcı açısından büyük önem arz ediyor. Hafızalarımızı tazelemek gerekirse geçtiğimiz yıl mayıs ayı içerisinde TBMM’de HSK’nin yedi yeni üyesi seçilmişti. Kurulun yedi üyesinden dördü Cumhur İttifakı, diğer üç üyesi ise Millet İttifakı kontenjanından belirlenerek iki ittifakın masa başı uzlaşısıyla “halledilmişti.” 

Yargı organı mensuplarının idari işler bakımından amiri konumunda bulunan HSK üyelerinin, parlamentoyu ve diğer siyasi partileri bypass ederek sadece dört siyasi partinin kulis faaliyetiyle belirlenmiş olması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının başlı başına ihlali niteliğinde. HSK’nin geri kalan altı üyesi ise Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Cumhurbaşkanınca atanan dört kişiden oluşuyor. Siyasi iktidarla organik bağları bu denli kuvvetli olan bir yapının, CHP-İYİ Parti ittifakı tarafından kendilerine verilen üç kontenjan karşılığında hem diğer isimlere hem de kurulun tüm hukuksuz uygulamalarına meşruiyet alanı açması ise saray cephesinde elbette sevinçle karşılanmıştı. Nitekim HSK’nİn yeni üyelerinin belirlenmesinin ardından geçen bir yıllık yargı pratiği de bu durumu açıkça ortaya koydu. Haksız ve keyfi soruşturmalarla birlikte yapılan gözaltılar, tutuklama kararları ve süren davalarda verilen hapis cezalarında iktidarın yargı üzerindeki basıncı kadar Millet İttifakı bileşenlerinin de süreçteki sorumluluğunu hatırlamak ve hatırlatmak gerekli.

Son bir yılda yaşanan Montrö Bildirisi’ne gözaltı, Kobani Davası’nda yaşanan hukuksuzluklar, Deniz Poyraz katliamı dosyasının örtbas edilmek istenmesi, Sedef Kabaş’ın tutuklanması, Gezi Davası’nda verilen ağır hapis cezaları ve son olarak Canan Kaftancıoğlu kararları yargının, Saray’ın adeta “tedarikçisi” gibi çalıştığının kanıtı niteliğinde. Rejimin ve onun sahibi olan iradenin tüm isteklerinin tereddütsüz uygulayıcısı olan adalet mekanizmasının geçmiş uygulamaları gelecek dönem yaşanacakların da habercisi.

Ülkede kimin ne zaman gözaltına alınacağı, hangi davada nasıl karar verileceği, Cumhurbaşkanının ve diğer yetkili isimlerin basın açıklamalarından herkes tarafından tahmin edildiği yargısal bir işleyişin hiç kimse için inandırıcılığı kalmamış vaziyette. Yine yargı mensupları açısından iktidarı memnun edici kararlar vermek, terfi ve talep ettikleri tayinlerin altın anahtarı konumunda. Bu tabloda özellikle son aylarda verilen ve önümüzdeki kararnameye kadar olan süreçte verilecek kararları bir kez de bu gözle okumamız faydalı olacak.

Benzer bir durum ilçe seçim kurulların yeniden oluşturulması bakımından da geçerli. Geçtiğimiz ay TBMM’de yasalaşarak yürürlüğe giren Seçim Kanunları’nda yapılan değişiklikle birlikte hem ilçe seçim kurullarının üç ay içerisinde yeniden oluşturulması hem de kurul başkanlarının belirlenmesindeki kıdemli hakim olma şartı kaldırılmıştı. Yeni düzenlemeyle kurul başkanlarının birinci sınıfa ayrılan hakimler arasında kurayla belirlenecek olması ise kıdemsiz hakimler arasında “heyecan” ve beklenti yaratmış durumda.

Önümüzdeki bir yıl içerisinde yapılacak seçimlerin ve seçimlere kadar geçecek sürecin gerek iktidarın “bekası” gerekse toplumdaki değişim isteği ve beklentisi açısından çalkantısız geçmesi neredeyse imkansız görünmekte. Mevcut rejimin devamı için her türlü hazırlığı yapan iktidarın, operasyonları için kullanışlı bir aparata dönüştürdüğü yargı mekanizmasını bir yıl daha kendi ihtiyaçları doğrultusunda yeniden dizayn edeceği, kimilerini ödüllendirip, kimilerini ise cezalandırma tehdidiyle her istediğini yaptırmak isteyeceği dönemin ilk adımları 17 Haziran Kararnamesi ve ilçe seçim kurulların 6 Temmuz’a kadar yeniden yapılandırması olacağa benziyor. Kimlerin terfilerle yükseleceği, kimlerin talep ettiği tayinlerin yerine getirileceği ya da kimlerin biraz daha kapıda bekletileceğini hep beraber göreceğiz.