Yakan top

Bir yıl içinde ödenmesi gereken 100 milyar dolar karşılığı dış borç, Mayıs ayında yüzde ​18 düşmüş ihracat. 3 liraya merdiven dayamış dolar kuruyla ve siyasi zorlamayla düşük tutulmuş faizlerle iki basamaklı rakamları zorlayan bir enflasyon...

Bunun üzerine büyük ihtimalle Eylül ayında ABD'nin başlayacağı faiz yükseltme operasyonu ve ihracat yaptığımız tüm ülkelerde kurların dolara karşı zayıflığı...

Kısa vade bir yakan top gibi. Orta vade seçim öncesinde çok tartışıldı: Kaynak sorunu, ekonominin düşük gelirlilere sosyal destek üzerinden canlandırılması... Türkiye'de halkçı politikalar için kaynak var. Bunun teknik tartışmasını yapmak için hem yer müsait değil, hem zaten gerek de yok.

Ama burjuva politikacıları, birincisi koalisyona girip ekonomik kabusun sorumlusu haline gelmeyi ikincisi, uzun vadeli planlamalarla yapısal sorunlara el atmayı hiç sevmezler. İkisinin de sandıkta maliyeti yüksektir. 

AKP rejiminin kaynağı ise "ekonomik aktivite” ile ortaya çıkıyor: Ne bulursan sat, inşaatı patlat, kazan-kazan, üretemezsen üretme, ikiye al, civata sık, kaynak yap, üçe sat: Bereket...

30 yılın birikmiş yapısal sorunları, son üç yılın patinajı ve dünya konjonktürü, ekonominin bir geçiş dönemi boyunca rölantide götürülmesine müsaade etmiyorsa, hatta 2012 yılında miadını doldurmuş ekonomi modeli birkaç ay bile götürecek halde değilse...

Türkiye orta gelişkinlikte bir sanayi ülkesidir: Evet ama Türkiye'nin sanayi aktivitesi düşük teknoloji ve düşük katma değer üzerinden mutlak emek gücü sömürüsüne dayalıdır. Ekonomik çalkalanma (çoğu kez sermaye kaçışı) kâr marjlarını hemen sıfırlar, pazarları kapatıverir.

Türkiye kentlileşmiştir: Evet ama mevcut kentleşme düzeyinde kentler dikine ve dip dibe komşu köyler ​olarak yükselmektedir. Türkiye düzeni, kentlilere kır hayatının ötesinden bir hayat vadetmez. Planlama isteyen en önemli unsurlardan eğitimli işgücü, rant sever iktidarlar için lafta öncelikte, eylemde son sıradadır.

Ülkemizde atıl ve bol kaynak vardır: Türkiye büyük ülkedir ama sermaye birikimi zayıftır,  ayakta kalması için gerekli altyapı ve sermaye yatırımları kıttır. Onu da boşa akıtır. AKP'nin duble yollarının maliyeti – tabii  cukkalar hariç – Çin’in yüzlerce hızlı tren hattından sadece birkaç tanesi kadardır. Uzakdoğudaki bir tekelin araştırma-geliştirme bütçesi, en büyük şirketlerimizin cirosunu geçer.

İsraf, yolsuzluk ve soygun düzenine harcanan kaynaklar yönlendirilirse yeter mi? Yukarıda anlattığım gerekçelerle yetmez. Adil ve etkin bir vergilendirme politikası bugünden yarına kurulamaz. Sanayinin teknolojisi ve katma değeri yüksek mamul üretme kabiliyeti, hemen geliştirilemez.

Evet, iki tane beş yıllık planla sadece tek bir on yılda mucizeler yaratılabilir ve bunun örnekleri kapitalizmde bile çoktur, ama mevcut ekonomik koşullar ve zayıf sol hareketler burjuvazinin bu "sosyal demokrat" ihtiyacını boşlukta bırakmaya devam edecektir.

Türkiye, burjuva siyaset yasalarına ters düşen bir uzun vadeli planlama olmadan bütünlüğünü bile koruyamayacak bir hale gelmiştir.​ Haziran'ın yeni iktidardan istediği hesap sorma fonksiyonu, keza mevcut ekonomik hassasiyetler içinde burjuva siyasetinin bütününün doğasına terstir ve "idare edilmeye" çalışılacaktır.

MHP ve CHP'nin "akil" adamları, yakan topu tutmayalım, ateşten gömleği giymeyelim demeye başlamıştır. Belki erken seçime çeyrek kala "memleketi hükümetsiz bırakmayalım" havasına zoraki destekleme zemini yaratana kadar AKP ile veya kendi aralarında koalisyonda evet demekten uzak durmalarını bekliyorum. 

AKP'nin iç çatışmaları, RTE'den kurtulmayı ve dışarıdan destekli azınlık hükümetini getirirse, ve bu hükümet iki yıl kadar dayanabilirse, bu hem burjuvazi hem de burjuva siyasetçileri için en ideal çözüm olacaktır. Ama bizim burjuvalarımız nasıl 12 yıl yobaz kasabalı tüccarların antidemokratik beton devletine rıza gösterdilerse, iki yıllık krizli bir siyasi kaos sonunda RTE veya onun türevi yeni bir destpotun maceracı Ortadoğu rejimine rıza göstermeye hazırdırlar.

Büyük olasılıkla ülkemiz süreklileşmiş bir ekonomik durgunlukla – stagflasyonla – birlikte süreklileşmiş bir siyasi krize gebe. Birkaç yıl içinde bu ortamdan güçlü bir sol hareket yükselmezse yeni bir diktatörlük yükselecek.

HDP ve CHP'yi ayaklanmamızla ve oylarımızla sola hareket ettirdik. Ama seçim sonrasında oylarımıza mukayyet olmamız gerektiğini söylemiştim. Düzen, her iki partiyi de kirli tekliflere açık hale getirmeye çalışacaktır. Haziran'ın bunun hesabını soracak, her iki partiyi de Halkçı bir Cumhuriyet eksenine zorlayacak bir denetleme mekanizması yaratması acil ihtiyaçtır.

 

erguncaglayan@gmail.com

twitter.com/ErgunCagl