Yağma yok sosyalizm var!

İleri Portal’da Ercan Gündoğan’ın yazdığı yazı tetikledi böyle bir başlığı atmaya... Türkiye sosyalist hareketinin tarihine kısaca değinerek bugün gelinen noktaya bazı açılardan ışık tutmaya çalışmış.

Dünden bugüne sosyalist hareketin neler yaptığını, neler yapamadığını görmek, bir tarihsel süreç içinde gelişmeleri ele almak yerine, bugünün güncel baskısı altında pusulaların şaştığı bir evreden geçiyoruz.

Sanki, sosyalizmin bir ideolojik ve siyasal hareket olarak dünden bugüne hiçbir şey yapmadığı, yapamadığı, tartışmadığı, bir ideoloji oluşturamadığı, temel doğrularını netleştiremediği bir dünyada yaşıyoruz. Sanki geçmişte yapılanlar ve tartışılanlar bugün boş bir kağıttan ibaret, zaten limon suyu ile yazıldı...

Tarihimiz yokmuş gibi bir algı ile konuşuyoruz. “Bugüne bakalım, bugünün güncel görevleri var, devrimcilik bugün bunu hakkını vermek; yarın ola hayrola, şartlar oluşur, sosyalizm de kendini siyasal olarak var eder...”

Dünden bugüne Türkiye sosyalist hareketinin tarihi bir fener gibi duruyor. Bu fener bizi yanlış yollara saptırıyor gibi tarihsel deneyimleri yok saymak büyük hata yaptırır. Tarihsel olarak, solun, örneğin sınıf örgütlenmesindeki başarısızlığı da aslında bugün ne yapmamız gerektiğini göstermiyor mu?

Türkiye sosyalist hareketinin tarihinden yararlanacağız, bugün görevlerinin hakkını vereceğiz. Bu halka “devrimci siyasettir.” 

Düzen karşıtlığı ile siyasete müdahale etmek arasında Çin seddi yoktur. Devrimci siyaset mümkündür ve köşe taşları vardır. İktidar perspektifi, devrimin güncelliği ve sosyalist devrimci hat. Yani iktidarı hedefleyecek bir örgütsel misyon ve bağımsız mücadele hattı, güncel sorunların devrime bağlanabileceği bir perspektif ve düzen ve sınıf uzlaşmazlığı...

Bugün AKP karşısında özelde HDP’nin ve CHP’nin yaratmış olduğu manyetik etki sosyalistlerin pusulasını etkilemiştir.

Pusulaların daha önce de etkinlendiği bir dizi tarihsel örnek olmadı mı? 1977 seçimlerinde CHP’nin %42 oy oranıyla yarattığı etkiyi ve Karaoğlan rüzgarını hatırlamayacak mıyız? Bu rüzgarın aslında sosyalist solun önüne kesmek anlamına geldiğinin yıllar sonra Ecevit’in ağzından çıktığını unutmamak gerek. Sosyalist İktidar Hareketi’nin 1978 yılında ortaya çıkarken, ülkede devrimci bir durum olduğu ama öznesinin olmadığı saptamalarıyla birlikte Türkiye solunun anti-faşist mücadele ekseninde iktidar perspektifini geriye çektiği saptamaları aklıma geliyor.

Dedim ya tarih yok diye...

Dejavü gibi... Bugün yazılan bazı yazıları okudukça 1990’ları mı yaşıyoruz diye düşünmeden edemiyoruz... Öncü örgütlenme ve siyaset yerine genel-ortalama hareketler yaratma merakı hiç bitmiyor. 

Türkiye sosyalist hareketin tarihinde bu yollar denenmiştir! Geçmişte yaşanılan tartışmalar asla boş kağıda yazılmadı. Koca bir külliyat ve yol haritası ortada duruyor. Bir daha fenersiz yakalanmamak için komünistlerin tarihsel bakışı bir kez daha masaya koyması gerekiyor.

Çünkü çaresiz değiliz. Çünkü güçsüz değiliz. Çünkü sosyalizm öksüz kalamaz! Bu düzende umudunu bulamayacak milyonlar kapıda bekliyor. Haziran gösterdi, metal işçisi gösterdi, Cumhuriyet mitingleri gösterdi, Berkin Elvan cenazesine katılan yüzbinler gösterdi.

Bugün sosyalizm, yani bir ideoloji, program ve siyasi hareket olarak toplumsal ölçekte geriye çekilebileceği kadar çekildi. Ulusal sol ve liberal solun bitip bitmediği sorunsalı üzerinden yapılan tartışmalar yanında bir de sosyalist solun durumu masaya yatırılmak zorundadır. Tam zamanıdır!

Ulusal sol, bu süreci kaybetmiştir.

Liberal sol ise, Haziran Direnişi ile birlikte ampirik ve pratik olarak yanlışlanmıştır, tezleri çökmüştür ama bitmemiştir. Na yazık ki bu hesaplaşma yapılamamış, AKP karşıtı konumlanışta kendilerine yeni bir alan bulmuşlardır. Hiçbir zaman bir siyasal hareket haline gelmeyen başka dinamik ve siyasi güçlerin içinde ve arkasında durarak yaşamaya devam etmektedir. Çünkü liberalizm, siyasal ve toplumsal dinamikleri düzene bağlar. Sınıf kavramı yoktur onlarda, demokrasi adıyla kör bir talebi dillendirip düzen siyasetine hareket alanı yaratıp dururlar.

Mesele halkın güncel taleplerini devrimci bir kanala akıtma mücadelesidir. İşte bu kanalı düzene bağlama yolunu seçenlerle hesaplaşmak tam da burada önemlidir.

Siyaset alanını liberal bir etkiye bırakmadan sosyalist hareketin müdahalesi gerekli. O yüzden devrimci siyaset kavramının bir kez daha altı çizilmeli. Devrimci kalmak adına siyaset dışına çıkmak, siyaset yapmak adına düzen içine girmek gibi bir saçma karşıtlık reddedilmelidir. Devrimci siyaset, düzen karşıtı güncel mücadeledir. 

Sosyalist sol kendi duruşunu net olarak ifade etmelidir. Bu konuda laiklik, anti-emperyalizm ve anti-kapitalizm köşe taşları olarak yerli yerine oturtulmalıdır. Bugün Birleşik Haziran Hareketi’nin nasıl bir kimlik bulacağı sorusunun da özünde bu vardır. "Kitleler bugün anti-emperyalist mücadele başlıklarına duyarsız" saptaması yapıp bu başlığı geriye çekmenin nasıl bir sol yaratacağını tahmin etmeye çağırıyorum, sadece... Ya da Meclis’te anti-emperyalist bir parti var mı diye soracağım.

Uzun oldu, burada kesmek gerek. Bitirirken tek şey bütün yazılanları özetliyor: Yağma yok sosyalizm var!

Bir kez daha belirtmem gerekirse bugün tartışılması gereken sosyalist hareketin durumu ve çıkışı olmalıdır.