Günlerdir, haftalardır, aylardır hep aynı şeyi konuşuyoruz dostlarla. 'Başka bir dünya mümkün,' diyoruz. Savaştan, emek sömürüsünden uzak huzur dolu bir dünya yaratmak mümkün. Gençliği sol cenahta geçmiş kişilerden 'Komüne teoride hayır demeyiz ama pratikte konformizm sancısı olur elbette,' karşılığını almışlığım da var, bu yüzden oturup biraz daha okumaya karar veriyorum.
Kristin Ross "Ortak Lüks - Paris Komünü'nün Siyasi Muhayyilesi" adlı çalışmasında Komün’ün peşi sıra gelen yorumların yarattığı ikilikleri –anarşizme karşı komünizm, köylüye karşı işçi, Fransız cumhuriyetçiliğinin sahiplendiği komün ile reel sosyalist gelenekteki komün – bir kenara bırakıyor ve Komün’ü yetmiş iki günün sonunda katliamla sona ermiş bir “trajedi” olarak yorumlamayı reddediyor. Ross’a göre, Soğuk Savaş’ın ve Fransız cumhuriyetçiliğinin sona ermiş olması, Komün’ü bu bağlamların ötesinde ele almanın önünü açarak günümüz sorunlarının irdelenmesine imkân tanıyor.
Yazar Komün katılımcılarına ait fikir ve eylemlerin izini sürerek enternasyonalizm, eğitim, sanatın statüsü, emeğin geleceği gibi meselelerde Komün'ün bize nasıl bir kaynak olabileceğini gösteriyor. Dahası Ross "Komün eğitiminin hedeflerinin en genel formülü, dördüncü arrondisement'ın duvarlarına yapıştırılan ve Gustave Lefrançais ve Arthur Arnould gibi isimlerin imza attığı bir posterde bulunabilir. 'Çocuğa başkalarını sevmeyi ve onlara saygı duymayı öğretmek; çocukta adalet sevgisi uyandırmak; kendisine verilen eğitimin herkesin çıkarları düşünülerek verilmekte olduğunu öğretmek: Komün eğitimi bundan böyle bu ahlaki ilkelere dayalı olacaktır.'" (Ross 2016: 54) derken Komün'ün varlığını sürdürdüğü zaman dilimi süresince bütün çocuklara verilen serbest, zorunlu, laik kamu eğitiminin Üçüncü Cumhuriyet eğitiminin omurgası haline gelen eğitim politikasının aynısı olduğunu anımsatıyor.
Türkiye'de ve gelişmiş olanlar da dahil olmak üzere pek çok ülkede azınlık refah içinde yaşarken çoğunluk barınma, eğitim, sağlık veya kültür gibi temel gereksinimlerini karşılayamıyor. Kapitalizmin küresel bir şekilde tüm dünyayı avucuna aldığını ve her şeyi kâr mantığı üzerinden düzenlediğini göz önünde bulundurduğumuzda bu sıkıntının sonucu olarak işsizlik ve / veya emek sömürüsünü görüyoruz. Şimdilik okyanusta damla gibi görünse de deneyimlerinden haberdar olduğumuz antikapitalist oluşumlar başka bir dünyanın mümkün olduğunu bize kanıtlıyor.
İspanya'daki Marinaleda Köyü bu bunlardan biri. Dan Hancox'un “Dünyaya Kafa Tutan Köy” adlı kitabı kapitalizmi bozguna uğratan bu köyün öyküsünü anlatıyor. İngiliz gazeteci ve yazar Dan Hancox’un bizzat köyde yaşayarak yaptığı gözlemlerden ve görüşmelerden yola çıkarak kaleme aldığı kitap, köyün tarihini yansıtırken toplumsal bir girişimin ayrıntılarını da sunuyor. Marinaleda halkının otuz yılı bulan mücadelesini aktarırken köydeki gündelik hayattan da söz ederek hem tarihsel hem de kişisel bir bakış açısı yakalıyor.
İspanyollar, özellikle de Endülüsler için sert bir toplumsal mücadele yoluyla inşa edilen bu ütopya - yani otobüsün günde iki kez uğradığı 2700 nüfuslu küçük bir köy olan Marinaleda - alternatif yönetim modeli, piyasanın yönettiği küresel ekonomiye bağımlı olmayan ekonomisi, konut programları, komüniter üretim faaliyetleriyle bugün bir örgütlülük zaferi olarak görülüyor. Marinaleda’da polis yok. Kilise var ama rahip yok. Sokaklar ve caddeler devrimcilerin ve sanatçıların isimleriyle anılıyor. Köyle ilgili kararlar herkese açık genel toplantılarda alınıyor. Çiftliklerin ve üretim tesislerinin mülkiyeti ortak. İnsanlar hayatları boyunca banka kredileriyle uğraşmak yerine, kooperatifin sağladığı malzemeyle ve imece usulüyle kendilerine bir ev inşa etmeyi öğreniyor, herkes ayda bir gün köyü geliştirmek için ücretsiz çalışıyor.
Franco faşizminden sonra toprak ve özgürlük için yürüttüğü mücadelede köy halkı, istediğini almak için yıllarca havaalanlarını, tren istasyonlarını, hükümet binalarını, çiftlikleri ve sarayları işgal ederek, açlık grevlerine giderek, yolları kapatıp yürüyüşler düzenleyerek, dövülerek, tutuklanarak büyük bir azimle otoriteye karşı çıktı. Ve 1991'de zafere ulaştı: İspanya’nın en zenginlerinden birinin 1200 hektarlık arazisi hükümet tarafından onlara tahsis edildi. "Marinaleda 'başka bir dünya mümkün'ün somut bir örneği. Sevilla bölgesindeki bu köy, arsız bir bireyciliği ve bütün müşterek kaynakların özelleştirilmesini teşvik eden liberal uygulamaların hiçbir alternatifi olmadığı iddiasını çürütebileceğimizin kanlı canlı bir delili." (Hancox 2016: 14) "Marinaleda köyü gerçekten de zapt edilemez gibi görünen bir imparatorluğun hakimiyet alanında imkȃnsız ve minnacık bir istisna, kurtarılmış bölge, latifundialar denizinde bir emekçi adasıdır." (Hancox 2016: 210)
Dünya üzerinde ufacık bir nokta olmasına rağmen, bir köyden daha fazlası Marinaleda. Gelecekte başkanları Gordillo’suz bir Marinaleda’yı nelerin beklediği sorulup dursa da, Marineleda başarılı bir antikapitalist siyasal örnek, çünkü gerçekten başka bir dünya mümkün. 'Komüne teoride hayır demeyiz ama pratikte konformizm sancısı olur elbette,' diyenlerimiz var olsa da, böyle bir örneği derinlemesine yakalamak bizim coğrafyadan şimdilik bir hayal gibi görünse de (Ovacık'ı ayrı tutarak söylüyorum ki o da iyi bir başlangıç); sesim yankılansın kulaklarınızda: “Vive la Commune!”
* Ortak Lüks, Kristin Ross, Çeviri: Tuncay Birkan, Metis Yayınları, Nisan 2016.
* Dünyaya Kafa Tutan Köy, Dan Hancox, Çev: Ali Karatay, Metis Yayınları, Mayıs 2016.