Veda

Sanırım en çok nefes aldığım yerlerden biri oldu İleri Haber. Hem yazı yoldaşlığı yaptık, hem de dostluk. 

İleri Haber Genel Yayın Yönetmeni Doğan Ergün kimi zamanki aceleci hallerime, önerilerime, ricalarıma katlanarak, dostluğun sabrını hiç eksik etmedi, sağolsun. 

Köşe kapmaca oyununda, ahbap çavuş ilişkilerinin geçer akçe olduğu bir dönemde, bu akçeye hiç yüz vermeyen ve değerli bulduğu her adıma kucak açan samimiyetleri için tüm İleri Haber emekçilerine çok teşekkür ediyorum. 

Gündemin ve yaşananların iç şişirdiği, iktidarın canımızı çıkarmak için her yolu denediği, vitrin süsü “muhalif”liğin illallah ettirdiği, imalı giydirmelerin, egoların ve vasatlığın her yeri ele geçirdiği bir dönemde, duruşta, hakikatte inat etmek gerçekten kıymetli. 

Hızlı bir dönemece giriyoruz yeniden. 

Bizi, bizlere paramparça ettirip dört bir tarafa savurmak isteyen bir kötülük bıçak bileniyor boğazımıza, sesimize, itirazlarımıza... 

“Yakın, yakın” diye bağıran, canımızı, uzuvlarımızı almak için organize olan, içimizdekileri karanlığa sürükleyip, boğazlamak için hesap yapan ve elindeki gücü kaybetmemek için her türlü kötülüğü yapabileceğini defalarca kanıtlamış bir zorbalıkla karşı karşıyayız. 

Her şey çok olağan-mış gibi davranan bir ana muhalefet ve iki dudağı arasına sıkışmış devasa bir topluluk var. Ana muhalefetin neye hazır olduğu bir muamma ama neye hazır olmadığı da çok berrak. Böyle giriyoruz işte o dönemece. 

Ve

Geleceği “şirin mi şirin” gösteren açıklamalar, statükolara ve dengelere sıkışmış afaki cümleler daha çok darlayacak bizi.

“Gidecekler” seslenişine inanmaya mecbur edilmiş ve saklandığı kapının arkasından bunun hayaline sarılmış o çaresizliğin, önüne konan her şeyi “çare” kabul etmesi, önüne atılan ve işaretlenen herkesten nefret etmesi, düşman ve tehlike olarak hedefe konan herkese hücum etmesi şaşırtmayacak elbette bizi. Tarihin notlarından tanığıyız çünkü. 

Göçmenlere, Kürtlere, Sol’a ve ülkenin geleceği için elini taşın altına koyan herkese çökmek için, önüne atılmasını bekleyen milyonlara bir göz atarsanız görürsünüz gerçeğin ne kadar acı olduğunu. 

İktidar mücadelesinde tepişirken, ezeceği çimenleri özenle seçen bir güç savaşı var karşımızda. 

Yükledikleri nefreti oya dönüştürme pragmatizmi, herkesi kullanışlı bir araç olarak görüyor elbette.

En korumasız, en zayıf olanı kurban etmenin ve  kurban ettiklerinin üzerinden yükselmenin tadı alındıkça, “iktidara giden her yol mübahtır” anlayışı pekişiyor pek güzel!

Pekişen onların güçleri, ezilen ise sen, ben, biz oluyoruz. 

Adalet ve insan hakları talebimiz “hümanizm”, uyarılarımız ve itirazlarımız “CHP düşmanlığı”, kendimiz gibi düşünmeyenlerin hakkına saygı “liberalizm”, Milliyetçiliğe ve şovenizme karşı tutumumuz “Vatana İhanet”, inadımız “sol popülizm”, özgürlük ve eşit yurttaşlık kavgamız “bölücülük” oluveriyor bu yüzden.

Bu yelpaze içinde herkes, kendine uygun olanı seçip, üstümüze salıyor. 

Tek radikallikleri “fon” karşıtlığı olan ve sadece karşıtına nefret üzerinden var olanların hücüm linkleri ise cabası. 

Bir avuç kalan ama direnmekte, ayakta kalmakta ve hakikati canlı tutmakta ısrar edenlerin küçük, büyük her çabasına baltayla girişenlerin, iktidarın “şüphe” yaratma ve “düşmanlaştırma” siyasetiyle paralel olması ise bir başka acı. 

Mahallenin “asli unsur” olma pozunu elinde bırakmayanların dünyasında “ayıplı” olarak gösterilmek, linç edilmek bir şey değil, asıl kötü olan akan burunlarını, tükürük saçan ağızlarını  başkalarına sildirip, hiç mücadeleye katılmadan, oturdukları yerden caka satmaları. 

Boş yapanları, boş vermek güzeldir. Eğer bunu yapmazsanız, kazdıkları boş kuyuya çekilir ve onlarla benzeşirsiniz. Böyle bir dönemde, benzeşmemek bile büyük ve onurlu bir kavgadır bilesiniz. 

Ez cümle,

Bu kavgayı veren tüm insanlar, dostlar, arkadaşlar çok kıymetlidir. 

Bana köşelerini açan dostların el emeği, göz nuru büyüttükleri inatları da öyle. 

İnadı devrimci bir içerikle şekillendirip, bir değer haline getiren, geleceğimiz için paylaşıp, bölüşen eller umarım karşılıksız kalmaz, kalmamalı. 

Bana biraz müsade şimdilik...