Ukrayna’da ortam çok liberal, gelsenize!

Ukrayna’da Kasım 2013’te Maydan’da başlayan isyanda neo-faşist Sağ Sektör’ün eylemlerde ön planda olmasının abartıldığı ve bu abartının arkasında Rus propaganda makinesinin olduğu söylenir. 

Sağ Sektör’ü çok mu abarttık?

Maydan’ın bir özgürlük hareketi ve hatta Rus hakimiyetine karşı bir bağımsızlık hareketi olduğuna, Maydan’da direnenlerin demokrasi aşığı, Batı yanlısı duruşlarına dikkat çekilir ve Sağ Sektör’ün (SS) yüz binlerce insan arasında marjinal bir grubu temsil ettiği ileri sürülür. SS’yi bahane ederek “Maydan Devrimi”ni karalamak ise Rus kara propagandasının eseridir.

Kırk sene önce Afganistan’da, bugün de Suriye’de olduğu gibi emperyalizm bazı ülkeleri kendi eksenine çekebilmek için en radikal, sağcı ve hatta en faşist, köktenci grupları bile kullanmaktan, bu grupları desteklemekten ve silahlandırmaktan çekinmez. 

Ukrayna’da da aynı taktiğin uygulandığını biliyoruz. Ukrayna’yı daha AB ve ABD merkezli bir eksene çekmek için neo-faşist SS’nin desteklendiği biliniyor. Ama şimdi de emperyalizmin işbirlikçisi liberaller ne diyor: “Sağ Sektör eylemlerde vardı ama aslında çok da etkili değillerdi”. 

Maydan’daki bütün militanların SS üyesi olmadığını, SS’in arkasında milyonların yürümediğini biz de biliyoruz ama önemli olan SS’nin kanlı eylemlerine Maydan’ın kesinlikle karşı çıkmadığı, SS’nin gerçekleştirdiği katliamların Batı’da cılız bir protestodan başka etki yaratmadığı.

Ama nasıl ki bir dönem emperyalizmin maşası ve kurtarıcısı olan Taliban’ın veya El Kaide’nin veya UÇK’nin kullanım tarihi geçtikten sonra imha edilmesi gerektiyse, aynı şey SS için de geçerliydi. Tam da geçen hafta Batı Ukrayna’da SS ve polis arasında çatışma yaşanmışken, dün birden bire komünist partilerin 25 Ekim’deki yerel seçimlere katılmasını yasaklanması gündeme düştü.

Ukrayna’da komünist partilerin yasaklanması

Aralarında en büyüğü KPU-Ukrayna Komünist Partisi (Maydan öncesi son seçimlerde %13,2 oy almıştı) olan komünist partilerin yasaklanması ise Doğu Avrupa coğrafyasında tanıdık bir nedenden ötürü: “Komünist ve Nasyonel Sosyalist totaliter rejimlerin kınanmasına ilişkin yasaya muhalefet”.

Ukrayna’da komünistlerin baskı altında olduğu biliniyor. “Devrim Günleri”nde KPU binaları Sağ Sektör ve diğer sağcı gruplar tarafından sürekli olarak saldırıya uğramıştı. Hatta geçen yıl Odessa’da yakılan KPU binasında 48 komünistin hayatını kaybetmesi “Maydan Devrimi”nin hafızalara kazanan imgelerinden biridir. Bu tip “marjinal” eylemlerin dışında “demokrasi”ye geçtikten sonra da KPU üzerinde baskı devam etti. KPU lideri Pyotr Simonenko geçtiğimiz Nisan ayında Rusya Komünist İşçi Partisi’nin düzenlediği bir toplantıya katıldıktan sonra Ukrayna istihbarat örgütünce sorguya alınmıştı. Geçtiğimiz ay da Sağ Sektör KPU Odessa bürosuna saldırıp yaktı. Bu sefer can kaybı yaşanmadı.

Ukrayna Adalet Bakanlığı’nı harekete geçiren ise iki hafta önce Ukrayna’nın batısında Sağ Sektör ile polis arasında çatışma yaşanması oldu. Türkiye’de IŞİD operasyonunda devrimcilerin öldürülmesi ve gözaltına alınmasına benzer bir ucube Ukrayna’da da yaşandı

Dizginlenemeyen Sağ Sektör

11 Temmuz’da ne oldu? Ukrayna’nın batısında, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Romanya arasında kalan bir bölge olan Transkarpatya’nın Mukaçevo kentinde SS üyeleri bir dinlenme tesisine saldırmış, ardından olay yerine gelen güvenlik kuvvetleriyle çatışmış ve üç SS üyesi ölmüştü. Sağ Sektör ise ülke genelinde hükümeti tehdit etmişti. 

Çatışmanın arka planı ise SS hakkında bize çok şey anlatıyor. Dört AB ülkesi arasında kalan bu bölge Ukrayna’da kaçakçılığın en yoğun yaşandığı bölge olarak biliniyor. Doğal olarak, her ülkede olduğu gibi SS gibi milliyetçi-faşist örgütlerin de mafyatik örgütlerle ilişkisi, hatta bizzat kendilerinin mafya örgütü oldukları da malumunuz. Şimdiye değin SS’ye bu bölgede dokunan yoktu. SS buradaki kaçakçılık faaliyetleri sayesinde elde ettiği muazzam geliri Donbas’taki çatışmaları finanse etmek için kullanıyordu. 

Çatışmadan sonra bağımsız bir hukuk devleti olduğu yanılgısına kapılan Ukrayna Devleti bölgedeki yetkilileri çatışmadan sorumlu tutarak görevden aldı ve konu hakkında bir soruşturma başlattı. Fakat Ukrayna hükümetinin unuttuğu iki şey vardı: 

  • Transkarpatya dahil Ukrayna’nın birçok bölgesinde aşiret benzeri aile yapılarının ve oligarkların egemen olması ve yerelde bu grupların liderlerinin “izni” olmadan siyasi müdahalede bulunulamayacağı ve üstelik bu oligarkların ve aşiret resilerinin “Maydan Devrimi”nin sadık destekleyicisi oldukları,
  • Sağ Sektör’ün Donbas’taki çatışmalarda Ukrayna hükümeti için ölümcül öneme sahip militer bir güç olması.

Bu dengeyi bozan bir müdahaleden sonra, beklenildiği gibi iki haftadır Ukrayna hükümeti söz konusu oligarklar, aşiret reisleri ve Sağ Sektör tarafından sıkıştırılıyordu ve bu konjönktürde komünist partilerin yasaklanması haberi de söz konusu siyasi sıkışıklığı aşmaya yardımcı olacak bir konsolidasyon hamlesi olduğu da aşikardı.