Taylan Kara’nın Radikal eleştirisi

Geçen yazıda Can Soyer arkadaşımın “periyodizasyon ve strateji” çalışmasından yola çıkarak solun “etik ve estetik” cephesinde seksen sonrasındaki durumuna ilişkin görüşlerimi dile getirmiştim. Bu yazı, başta Can Soyer’in facebook sayfasında yazdığı samimi notu olmak üzere bir hayli ses getirdi.

Can Soyer arkadaşımın facebook notunu buraya almakta yarar görüyorum:

“Sevgili B. Sadık Albayrak hocam bugünkü yazısında benim yazımı da içeren bir katkı koydu. Buna vesile olmak benim için yeterince mutluluk verici zaten. Öte yandan Sadık hocamın eleştirel katkısı, ilgili yazımda göstermeye çalıştığım eksikliğin benim kavradığımdan daha da derin olduğunu göstermesi nedeniyle çok önemli.

Nihayetinde ben siyaset üretme konusunda derin bir krizle malul Türkiye sosyalist solunun, bu eksiği 'etik ve estetik' üreterek doldurmaya çalıştığını söylemeye çalışmıştım; Sadık hocam bunun da olmadığını, sosyalist solun bir 'etik ve estetik' üretmekte de aynı krizi yaşadığını gösterdi.

Demek, sosyalist solun yeniden kuruluşu tüm boyutlarıyla masaya yatırılması gereken ivedi bir görev olmaya devam ediyor. Sadık hocamın eleştirel katkısı, bu ivediliğin altını kalınca çizmiş oldu. Kendi adıma çok teşekkür ediyorum.”

Bu samimi notu için Can Soyer’e ben de teşekkür ederim.

Bu hafta tartışmayı başka bir dostumun katkısıyla sürdürmek istiyorum. “Vasat Edebiyatının” amansız eleştirmeni Taylan Kara arkadaşım, Radikal gazetesinin kapanmasıyla ilgili bir yazı gönderdi. Bu yazı şu soruyu soruyor: Acaba Radikal gazetesi gerçekten kapandı mı?

Taylan Kara’ya göre, özellikle kültür sanat cephesinde Radikal gazetesi kendini klonlamış ve bizi çok yakından ilgilendiren sonuçlara yol açacak biçimde, sol düşünüş ve kültürün liberalleşmesinde ve vasatlığa teslim olmasında stratejik bir etkinliğe ulaşmıştır. Radikal görünüşte kapansa da, yayını süresince yaygınlaştırdığı bakış açısıyla ve etkinliğiyle solu bozucu bir edebiyat ve sanatın sol yayınlara egemen olmasını sağlamış olduğu için, kendini onlarda sürdürmektedir. Üstelik bu alanda en etkili aracı “Radikal Kitap Eki” hâlâ yayınlanmaya devam etmekte ve Hürriyet gazetesi eliyle dağıtılmaktadır.

Bu hafta bu köşede Taylan Kara arkadaşımın Radikal’in kapanışıyla ilgili bu yazısını yayınlayarak, tartışmayı sürdürmek istiyorum.

Şunu da bilmenizi isterim; Taylan Kara’nın bu yazısı, gönderildiği, solda ve önemli birkaç internet gazetesinde yayınlanmayarak geri çevrilmiştir.

Karşılaştığı bu sansür, bir bakıma yazının tezlerinin doğrulayıcısı olmuştur.

Radikal gazetesi kapandı, yaşasın yeni Radikaller!

Taylan Kara

Hepiniz görmüşsünüzdür: bazı sol-sosyalist partilerin yayın organlarını, o partinin üyeleri, genellikle de gençleri, büyük kentlerin işlek meydanlarında satarlar. Saatlerce ellerinde dergi ya da gazeteleri, bıkmadan oradan geçenlere partilerinin görüşlerini söyler dururlar. Birçok vatandaş aldırmadan geçer gider. Oradan geçen yüzlerce binlerce insana görüşlerini anlatırlar, yayınlarını satmaya çalışırlar, soğuk sıcak demeden saatlerce sokakta 3-5 dergi ya da gazete satmak için uğraşırlar. Etraflarında, mutlaka onlardan çok daha fazla sivil polis vardır. Nadir olmayarak bir kısım “hassas vatandaş”ın saldırısına uğrarlar, en küçük bir olayda polis tarafından gözaltına alınırlar. Eğer bu olay taşrada oluyor ise sıklıkla dakikalar içinde “hassas vatandaş cenneti” olan bu şehirlerde saldırıya uğrarlar. Bu gençler bu gazeteleri satmak için para almaz, onlara hiçbir getirisi yoktur, aksine oldukça tehlikeli bir iştir. Bunu yapmak için zamanlarını, emeklerini harcarlar. Alanlarınız ya da satanlarınız olmuştur.

Böylesine özveriyle okura ulaştırılan yayınların kültür sanat sayfalarında ne yazar, hiç baktınız mı?

Dışı sosyalist içi Radikal!

Böylesine büyük çabalarla okura ulaştırılan dergi ya da gazeteyi alıp kültür sanat sayfasını açtığınızda gördüklerinizden örnekler:

“Orhan Pamuk yeni romanının ilk cümlesini yazdı”,

“Doğan Hızlan Başkanlığındaki Sait Faik Öykü Ödülü verildi”.

“Orhan Kemal Ödülü’nü Hamdi Koç aldı”.

“Jose Marti”li, “Che Guevera”lı, “Kaypakkaya”lı, “sınıf savaş”lı, “oportünist”li, “revizyonizm”li, “Engels”li, “Mahir Çayan”lı, “suni denge teori”li, “emperyalizm”li,“sermaye”li yazıların arasında bu ve benzeri onlarca kültür sanat haberi vardır.

Böylesine büyük özverilerle okura ulaştırılan bir gazete-dergide Aydın Doğan’ın Radikal gazetesini görmek nasıl bir duygudur?

Kültür sanat konusunda okurlarınıza, piyasa edebiyatını-edebiyat piyasasını sunacaksanız, okurlarınıza Radikal gazetesi okutacaksanız bu gençleri niçin tehlikeye atıyorsunuz? Radikal gazetesi okumak isteyen, hemen gidip gazete bayiinden bir “Cumhuriyet gazetesi” alır ve okur, sokakta satılmasına hiç gerek yoktur.

Bu çocuklar, edebiyat piyasası-piyasa edebiyatının kodamanlarının reklamları daha çok yapılsın diye mi yaka paça gözaltına alınıyor? Bu gençler yağmurda çamurda, taşrada bütün ağırlığıyla bağnazlığın çöktüğü kasaba ruhlu şehirlerde, Doğan Hızlan’ın reklamını yapmak için mi canlarını tehlikeye atıyor?

Bütün bir basın sektörü, bütün bir kültür endüstrisi, yüz binler satan burjuva basını, havuz medyası, milyonların izlediği televizyonlar, gazetelerin verdiği kitap ekleri, yozlaşmış ödül kurumları zaten topluma kültür endüstrisinin bu aparatlarını, piyasa edebiyatı-edebiyat piyasasının bu yazarlarını dayatmaktadır. Her gün türlü kanaldan bu adamlar/ kadınlar bilincimize zaten zorla sokulmaktadır. Kitap eklerinde, ödüllerde, bilboardlarda hep onlar vardır; bankamatikten para çekerken bile çoksatar yazarın kitap reklamını görüyoruz.  Bütün bir kültür endüstrisi bu adam ve kadınlara çalışırken kendini muhalif olarak tanımlayan yayın organlarında da bulunmalarının hikmeti nedir?

Okurlar, şu soruları sormalıdır:

O kadar muhalifseniz kültür sanat alanında okurlarınıza vere vere burjuva kültürünün bu en yozlaşmış unsurlarını mı verebiliyorsunuz? Her yeri zaten ele geçirmişler, zaten her yerdeler, sizin sayfalarınızda eksik olsalar ne olur?

Piyasa Edebiyatının oligarklarının hem ana akım gazetelerde, hem yandaş gazetelerde hem solcu gazetelerde, hem 300-500 satan dergilerde, hem fanzinlerde kapak olup sırıtmaları normal midir?

Okur sormak zorundadır: “bu adamın/kadının burada ne işi var? Bütün sermaye medyasında çıkması yetmiyormuş gibi, büyük maddi sıkıntılar çekerek okurların özverileriyle ayakta duran muhalif gazete-dergilerde bu insanların, bu anlayışın ne işi var?”

Siz solcu- muhalif-ilerici okura, edebiyat iktidarındaki kodamanları parlatın, 5. sınıf kitaplarını sunup bilinçlerini dumura uğratın diye mi o öğrenciler okullarından atılıyor, sokaklarda dövülüyor?

Adamlar-kadınlar basının “amiral gemisi”ndeler, basının büyük orta küçük bütün gemilerindeler zaten; bu yetmiyormuş gibi “küçük balıkçı kayıkları”nda, “taka”larda da olmak istiyorlar ve oluyorlar!

Çok yazıldı ama bıkmadan tekrar yazılmalı:

Siyasal olarak kendilerini muhalif, ilerici, sosyalist olarak tanımlayan çevrelerin büyük bir kısmının kültür-sanat politikaları en iyimser tanımlamayla liberaldir.

Siyasal olarak muhalif, ilerici, sosyalist olan çevreler, topluma burjuva kültürü pompalamaktadır. Siyasal olarak muhalif, ilerici, sosyalist olan çevreler, kültür sanat alanında burjuva basınından ancak DNA testi ile ayrılabilmektedir!

Bir sürü Radikal!

Meşhur Matriks filminde bir sahne vardır. Kötü adam Ajan Smith, dokunduğu herkesi Ajan Smith’e dönüştürebilmektedir. Metroda yatan dilenci ya da polis memuru fark etmez, dokunduktan sonra birkaç saniye içinde Ajan Smith olur. Rakibiyle savaştığı bir sahnede etrafta birbirinin kopyası yüzlerce Ajan Smith vardır.

Birkaç gün önce Radikal gazetesi internet yayınına da son verdiğini duyurmuştu. Ancak Radikal gazetesi kapanırken arkasında birçok Radikal gazetesi bırakarak kapanmıştır. Artık bu gazetelerin isimlerinin hiçbir önemi yoktur; adı ne olursa olsun hemen hepsi kültürel olarak Radikal gazetesi’dir. Siyasal olarak ne kadar farklı anlayışlarda olurlarsa olsunlar, kültür sanat anlayışı bakımından adı Aydınlık, Birgün, Taraf, Evrensel, Cumhuriyet ya da başkası hiç fark etmez; tamamının içeriği Radikal gazetesi’dir. Dışı ya da adı ne olursa olsun, içi Radikal gazetesidir. Artık kendini solda tanımlayan gazetelerin çoğu kültür sanat anlayışı bakımından birer Radikal gazetesidir. Bunun gerekçeleri, yazı ve kitaplarımda son derece ayrıntılı olarak daha önce ele alınmıştı.

Radikal kapanmıştır ama fikri edebiyat piyasasında iktidardadır.

Radikal kapanmıştır, ancak onlarca klonu piyasadadır.

Radikal, diğer muhalif gazeteleri “Radikal”leştirerek kapanmıştır.

Radikal gazetesi klonlanmış, çoğalmıştır.

Artık bir Radikal yoktur, birçok Radikal vardır.

Radikal’e gerek kalmamıştır; çünkü artık her yer Radikaldir.

[email protected]