Tamamlayın artık şu burjuva demokratik devrimi

Bir türlü sonu gelmedi, Türkiye’de demokrasinin tam olarak kurulmasının.

Tam kurulacak diye hayal ederken herkes; ya ekonomide sorun çıkar ya Ortadoğu’da yeni bir gelişme olur ya dış güçler ülkemizde yeni bir provokasyon tezgahlar ya da TSK’nın bir açıklaması güzelim bir çuval inciri berbat eder.

Türkiye’de kurulamayan tek şey “burjuva demokrasi”sidir.

Borsa kuruldu, Enerji Piyasalar Kurulu kuruldu, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kuruldu, Kalkınma Ajansları kuruldu, 3. Köprünün ayakları kuruldu, bir çok yerde şirket gibi yeni üniversiteler kuruldu, İstanbul’a gökdelenler kuruldu, her ilde TOKİ inşaatları kuruldu, organize sanayi bölgeleri kuruldu, Suriye’de savaşan “milisler” için gizli kamplar bile kuruldu, NATO’nun Patriot füze bataryaları Kürecik’e kuruldu, ancak bir türlü şu demokrasi kurulamadı gitti ülkemizde.

Bir türlü olmuyor, ancak yenilen pehlivan güreşe doymaz misali bizim liberallerimiz, gericilerimiz, sosyal-demokratlarımız, Kürt siyasetçilerimiz ağızlarından hiç düşürmezler bu hedefi ve talebi.

Sermaye sınıfının bütün dönemsel ve “akademik” raporlarında hep bu özü görürsünüz. TESEV, her yıl benzer doğrultuda raporlar hazırlar durur. Avrupa Birliği, bir demokrasi skalası belirlemiştir, ibrenin gösterdiği numara üzerinden not verir demokrasi ödevine. ABD Başkanı sözcüsü, onca gündem arasında Türkiye’de demokrasiyi önemsediklerini dair bir kaç söz söylediğinde bizim basın manşetten verir.

Eskilere gitmeye gerek yok.

Her seçim döneminde toplumun, halkın, emekçilerin, işçi sınıfının önüne ‘demokrasi paketleriyle’ çıkılması neredeyse bir kural haline geldi.

Özal, 12 Eylül askeri cunta yönetiminden çıkışın sivil iktidarı ve demokratikleşme yönünde yeni bir dönemin adı değil miydi?

Demirel, 1991’lerin başında bir demokrasi paketi açıklamamış mıydı?

Tansu Çiller, parmaklarıyla arşı gösteren afişleriyle AB hedefinin işaret etmemiş miydi?

Daha dün, “ileri demokrasi” Recep Tayyip Erdoğan’ın baş sloganıydı. Liberallerden sermaye sınıfına, emperyalist güçlerden merkez sağa kadar herkesin ortaklaştığı şey, “demirkırat” geleneğinin AKP ile devam ettiği idi.  AKP “ileri demokratik devrimin” öznesi sayılmıştı.

Bugün de yine bir seçim öncesinde benzer bir tablo karşımızda.

AKP “yeni Türkiye” diyor.

Gazete manşetleri “demokratik devrim rüzgarı!” yazarak altına Kılıçdaroğlu’nun fotoğraflarını ekliyor.

Yeni Türkiye, yeni cumhuriyet, yeni anayasa...

Türkiye sosyalist hareketi, bazı kavramlara çok alışıktır. İleri demokratik devrim, demokratik halk devrimi, ulusal demokratik devrim gibi. Bugün benzer sözlerin, düzen partilerinden gelmesi, bir türlü tamamlanamayan “burjuva demokratik devrim”in sahibine teslim edilmesidir.

1908 yılında başlayan ve 1923 yılında kurulan Cumhuriyet tarihsel olarak ileri bir adımdı. Başta 1789 Fransız Devrimi olmak üzere ve bütün Avrupa’yı kasıp kavuran 1848 burjuva devrimlerinin benzeri bir ilerlemedir. Avrupa’ya göre geç kalmıştı.

Geç kalmışlığının bütün sorunlarını üzerinde taşıdı hep, ancak...

Ancak geç kalmışlığın sonuçlarını bir gerçeklik olarak değil hep eksiklik olarak gördüler. Ancak eksik olan bir şey yoktu, burjuva demokratik devrim zaten tam da böyle bir şeydi. Başka bir deyişle kapitalist düzen!

Ayrıca Avrupa’da geç kalmayan ve tamamlanmış burjuva demokratik devrimlere bakınca da kimse cennet görmüyor, görmesin...

O yüzden, demokrasi paketleriyle yeniden halkın karşısına çıkılan bu seçimlerde bir kez daha bu hayallere kimse kapılmamalı!

Tamamlayın artık şu burjuva demokratik devriminizi de, biz de rahat edelim, halk da!

Ülkemizin kurtuluşu, yeni bir cumhuriyette, emekçilerin laik cumhuriyetinde saklıdır!

Yani tamamlanacak bir şey yok, yıkılacak ücretli kölelik düzeni ve gericilik var!