Zaten milli savunma bakanlığı da Türk düşmanı militarist sağ partinin elinde. Adamlar Avrupa'dan bol buldukları fonları çarçur ettiler, kalanı da silaha yatırdılar. Şimdi çeksinler cezalarını...
Bu mantık, işçi sınıfının enternasyonalist çıkarlarına uygun mudur? Ceza çeken kim biliyor musunuz? Grek burjuvaları değil, Merkel onlara büyük bir kıyak çekti çünkü. Bunun için çevirdiği dolabı aşağıda anlatacağım. Merkel ve Grek büyük burjuvazisinin aynı safta olduğunu görebiliyoruz. Karşı saf ise gerçekten çok bulaşık, çok bulanık ve çok kararsız. Ama Merkel'e hayır demenin nesnel olarak Grek burjuvazisine hayır demek olduğu ortada. Grek orta sınıfları, ihanet eden büyük burjuvazilerine hayır demiş durumdalar. Önemsiz deyip geçelim mi?
Sene 2010, dünyanın yaşadığı en büyük krizlerden biri patlayalı 2-3 sene olmuş. Yunanistan AB'ye gireli yaklaşık 28 sene, ortak para birimine geçeli 10 sene olmuş. YDP iktidarının geçiş sürecinde AB fonlarından yararlanabilmek için büyük bir aldatmaca yaptığını, verileri tahrif ederek borçları düşük, karşılıkları yüksek gösterdiğini, usulsüzlüğün AB mevzuatına göre Yunanistan'ı olması gerektiğinden yüzde 50 daha fazla borçlu hale getirdiğini açıklıyor.
Nedense 2008 krizinden sonraki şaşkınlık evresi içinde birdenbire fark ediliveriyor. Yunanistan, dünya finans tekellerine borçlu ve borcunun üçte biri karşılıksız! İki on yıldır akan para, başta "Türk tehdidi" pazarlamayı geçim kaynağı haline getiren NATO'cu askerler ve Avrupa sosyetesine karışmaya çalışan büyük burjuvalar tarafından çarçur edilmiş, kalan orta sınıflara da deniz taşımacılığı ve turizm ağırlıklı bir hizmet ekonomisi (ağırlığı yüzde 80) düşmüş.
AB "panik içinde" ülkeye istikrar programı dayatıyor. Mantık, IMF mantığı: Ücretleri ve sosyal harcamaları düşür, vergileri ve özellikle dolaylı vergileri artır. Ülke beş yıl içinde yüzde 25 küçülüyor, genç işsizliği yüzde 60'a vuruyor, olanağı olan tüm insanlar ve likit varlıklılar yurt dışına kaçmaya başlıyor.
Ekonomi küçüldükçe devletin gelirleri de azaldığından, borçları kapatmak şöyle dursun, faizi bile ödenemez hale geliyor. Bugünlerde avro cinsinden 323 milyara vuran borcun milli gelir düştükçe yükü artıyor. Her Grek vatandaşı, Maastricht kriterleri limitinin dört katı borçlu. Hesabın tutmadığı geniş kitleler tarafından anlaşıldığında kemer sıkmanın nafile olduğu duygusu kitleselleşiyor. AB borç affı veya ertelemeye yanaşmayınca fatura merkez partilerin başına patlıyor ve partileşme sürecinin hemen başındaki heterojen sol kanat güçbirliği çatısı Syriza iktidara geliyor.
Syriza'nın başarısı, İtalya ve İspanya başta olmak üzere güney Avrupa siyasetine ilham kaynağı oluyor. Bu durum, Merkel hükümetini militanlaştırıyor ve Merkel, Syriza hükümetine düpedüz savaş ilan ediyor.
Savaş dehşet verici: Merkel, kredi veren mali kurumlarla Syriza hükümeti arasındaki doğrudan görüşme girişimlerini açıkça sabote ediyor.
Görüşmeler esnasında o dönem özel sektör ağırlıklı olan kreditörler, yani dünyanın en büyük finans tekelleri, "arayı bulalım, sakal traşı ve vade uzatmaya (borçların bir bölümünü affedip diğer bölümünü uzun vadeye yaymaya) razıyız" mesajları gönderirken Merkel'in maliye bakanı Schauble (Şeuble) kemer sıkma programını dayatmaktan vazgeçmeyeceklerini, yani Syriza'nın seçim vaatlerinin tek bir maddesine bile izin vermemeyi misyon edindiklerini anlatıyor.
Almanya, Avrupa Merkez Bankası (ECB/AMB) üzerindeki etkisini kullanarak yaptığı bir manevrayla hazır bol para basma programına başlamışken, mali tekellerin elindeki tahvilleri toplayarak "kamulaştırıyor". Daha sonra da suçlamanın ve Yunanistan kaosa gidiyor demeçlerinin dozunu artırarak kasıtlı bir biçimde mevduat kaçışı başlatıyor. Sadece bu yıl 50 milyar avro civarında mevduat dışarı kaçıyor. 2010 yılında sarsıntı başladığında Yunanistan’da toplam mevduat bugünkü 120 milyar avronun tam iki katıydı! Kaçan mevduat yerine hacmi 86 milyara ulaşan Acil Stabilite Fonu (ESF veya Avrupa Acil Stabilite Kolaylığı - EFSF) adı altında AMB fonları ülkeye akıtıldı. Böylece alacaklılar içindeki ABD ve Avrupa bankalarının ağırlığı, yerini AB hükümetlerinin vatandaşlarına, kamuya bıraktı!
Şu an mevcut borcun 57 milyar avrosu Almanya, 43 milyarı Fransa, 38 milyarı İtalya, 25 milyarı da İspanya vatandaşlarına. Syriza, bu süreçte borcun mali tekellerden Avrupa halkları üzerine yıkılmasına seyirci kalarak büyük bir hata yaptı. Belki de kaçınılmazdı, ilk günden sermaye kontrolü, mevduat blokajı ve moratoryum ilan ettiğinde ekonomi felç olacak, ülke karışacaktı.
Tüm belirsizliğe, hatalara ve zigzaglara rağmen, Fidel'in ve Maduro'nun ve nice yoldaşımızın Çipras’ı tebrik etmekle işi abarttıklarını söyleyebilir miyiz? Syriza, merkez partilerin sahtekarlıkları yüzünden Yunan halkını ödeyemeyecekleri bir borçla karşı karşıya bıraktıkları için, ülkenin hacizli bir Alman tatil köyüne dönmemesi için seçildi. Grek halkı, bugün AB'den çıkalım mı diye sorulsa açık bir hayır oyu vereceği belliyken, Merkel’in restine hayır oyu verdi. Tüm günahları bir yana, Syriza performansı için tebrik edilmeyi hak ediyor.
Haksız olan, sağcı militan Angela Merkel'dir. Oysa siyasi düşmanlık ve militan sağcılık olmasa, Yunanistan'ın fiziken bu borcu ödeme kapasitesi olmadığı taraflarca teyit edilerek bir sakal traşı veya avrodan çıkış takvimi açıklanabilirdi. Yeni bir para biriminin yaratacağı enflasyon-devalüasyon beklentisini dizginlemek için mevduat kaçışını provoke etmek yerine, beş yıllık avro cinsinden mevduat çekme yasağı, bire bir avro pariteli yeni para birimiyle serbest çekiliş hakkı sağlanabilirdi. Sürece AMB garantisi verilmesi hem çok kritik olacak, hem de ek bir yük yaratmayacaktı. Yeni paranın senyoraj hakkı ile fonlanabilecek Syriza programının öncelikli maddeleri uygulanabilirdi. Yeni bir para için yeni bir faiz dengesi bulunduğunda ise kur serbest bırakılır, Grek ekonomisinin yeniden büyümeye ve döviz kazanmaya başlaması sağlanabilirdi...
Ama yok öyle! Burası Berlin! Bu, Syriza'yı başarılı kılacak, İspanya, Portekiz, İrlanda ve İtalya'yı peşinden sürükleyecek, Avro sistemini baltalayacak ve solun prestijini artıracak bir yol olurdu. AB merkez iktidarı Merkel ve utangaç "sosyalist" destekçisi Hollande Yunanistan'ı ibretlik bir batış öyküsü haline getirmeyi tercih ettiler.
Trajik süreçte ağzının payını alan Merkel ihtirasını ne kadar gemler bilinmez. Grek halkı ne kadar sola yanaştı onu da zaman gösterecek. Ama halkoylaması, burjuva sınıf içgüdüsünün vahşi saldırısına sert bir tokat oldu. İşte bunun için Syriza'yı tebrik etmek doğrudur.