Suşici sinik yazara notlar

Çok sevdiğim bir arkadaşım bir link gönderdi; gülümseyerek not düşmüştü. Ali bunlar hep senin yüzünden! Linki tıkladım ne göreyim: KP ve HTKP suşi yüzünden birbirine düştü. İroni sandım; değilmiş! Aydınlık kendince haberleştirmiş. Yakın zamandaki ayrılığın sosyal medyadaki yansımalarını kendimce takip ediyordum; hatta dahil bile oluyordum. Sosyal medyada suşi tartışmasına neden olan yazı, Sol Portal'da Nevzat Evrim Önal imzasıyla yayınlanan “Kaybedecek neyimiz var, aklımızdan başka?” başlıklı yazıydı.

Yazar kendince beyaz yakalıların durumlarına değinmeye çalışıyor ve orta sınıf tartışmalarına ısınıyordu. Yazının çekirdeğinde ise, benim yeni orta sınıf ve 2001 Bankacılık Krizi dolayısıyla söylediğim, kitabımın yeni baskısı dolayısıyla yapılan bazı röportajlarda vurguladığım sözler duruyordu. Nevzat Evrim Önal, benim yıllardır saptadığım sinik yeni orta sınıf diliyle konuşuyordu. Arada beni referans vermeden “kültürel sosyolog” derekesine de düşürmüştü. Daha geçen aylarda Sol'da köşe yazan, okuduğu birine kendince laf sokuşturuyordu anladığım kadarıyla. Kendini beyaz yakalılardan konumlayan yorum şöyleydi: “Her kafadan bir ses çıkıyor bizim hakkımızda; Haziran Direnişi’nde büyük kentlerin sokaklarını, Gezi Parkı’nı büyük ölçüde biz doldurduğumuz, doldurulmasına öncülük ettiğimiz için gözler bize döndü haliyle. Bir yanda psikologlar var, Amerika kaynaklı ve pazarlama stratejileri oluşturma amaçlı X, Y, Z kuşağı tanımları üzerinden bize ruh hali biçmeye çalışıyorlar. Diğer tarafta kültürel sosyologlar var, bizi tüketim kalıplarımız ve beğenilerimizle açıklamaya çalışıyor, hafif alaycı bir tavırla ekonomik kriz patladığında “ağzımızda suşi tadıyla ortada kalıverdiğimizi” söylüyorlar.” Anladığım yazar üstüne alınmış. Ortada kalanlardan hissetmiş kendini. Bu cümleyi ben uzun bir 90'lar analizine dayanarak sarfediyordum oysa.

Yazar tarafından, benim Yeni Orta Sınıf çalışmam şıpın işi reklamcıların kavramlarıyla yan yana getiriliyordu. Burada bir art niyet olduğu ortada. Hatta sipariş! Üstelik saygısızca “kültürel sosyolog” yakıştırması yapıyor. Şunu da söyleyelim: kültürel stratejiler, ayrım ve semboller fazlasıyla önemlidir. Burayı küçümsemek insanı otamatik Marksist yapmıyor. Hatta sınıf mücadelesi günümüzde emek süreçlerinden daha fazla buralarda billurlaşıyor.

Yoksa şu an ben kitabım dolayısıyla, onlarca beyaz yakalı inisiyatifle temas halindeyim; yazışıyorum, seminerler veriyorum. Arkadaşın bana ulaşması çok kolaydı. Ben yıllardır, bir dönem içinde olduğum TKP dahil olmak üzere, beyaz yakalıların, prekeryalaşmanın önemini vurgulamaya çalıştım. Buradaki örgütlenme zorunluluğunun altını çizdim. Hala da çizerim.

O zaman benim bir “suşi uzmanı” olarak bu arkadaşa bazı tüyolar vermem gerekiyor. Yani mesele sarma ve balık kadar ucuz ve basit değil.

2001 krizi öncesi o zamanın Merkez Bankası genel müdürü Gazi Erçel Türkiye'nin gelişmişliğini açılan suşi lokantalarıyla açıklıyordu. Japonya Büyükelçiliği Erçel'i aramış ve Türkiye'de Japon menşeili tek lokanta olduğunu söylemişti. Suşi sadece bir yiyecek değil, 90'larda dönüşen neo liberal kentin, “otomatik seçkinlik” üreten imgelerinden biriydi. Ayrıca koca bir orkinos sektörüyle beraber küresel bir ağa dönüşmüş, Japonya'yı aşmıştı mevzu. Bu konuda sağcı Foreing Policy dergisinin dosyalarına bakabilir suşi meraklı dostumuz üşenmezse. Ayrıca kültürel stratejiler ve beğeni (taste) sınıfsal süreçte yabana atılacak güçler de değil. Ben “ağızlarında suşi tadıyla” kaldılar cümlesini 2001 krizi sonrası beyaz yakalı işçileşmeyi, yeni orta sınıfın aldığı darbeyi ve güvencesizleşmeyi vurgulamak için kullandım. Bu önemli bir farktır. Benim yeni orta sınıf vurgum, neo liberalizmin parlak vitrini üzerinden bir suç ortaklığını göstermek için kullanıldı. Yani orta sınıf iyimserliği yayan sağ yorumlardan önemli ölçüde farklıdır ve kitabımda bu ayrımlar ısrarla vurgulanmıştır.

Anladığım kadarıyla beyaz yakalı ve orta sınıf mevzularına ısınıyor bu acar dostumuz. Keşke olsa. Çünkü 15 yıldır orta sınıf mevzundan ben bıktım, artık başkaları çalışsın.

Son olarak, ben de onu küçümseyerek Yeni Orta Sınıf-Sinik Stratejiler kitabını öneriyorum.
Dediğim gibi, bırak suşiyi, ben sendeki sinizmin kitabını yazdım. Mesele suşi değil çünkü!

Yazıya konu olan röportajım için bkz: http://www.arkakapak.com/genel/kriz-oldu-yeni-orta-sinif-agzinda-susi-tadiyla-ortada-kaliverdi/

NOT: Bu İleri Haber'deki ilk yazım. Niyetim Cumhuriyet gazetesindeki dönüşümü ve Gezi sonrası medyayı yazmaktı. Ama gördüğünüz gibi suşi ve orta sınıf hayaleti peşimi bırakmadı. Haftaya artık.