Son Jedi: Tiranlığa karşı direnişte elit kahramanların yeri

Bir filmin kim tarafından, nerede, ne zaman izlendiği, sözkonusu filmin nasıl algılanacağı konusunda tam olarak belirleyici olmasa da baştan koşullandırıcı olur sıklıkla. Burada kastettiğim sinema filmlerinin sinema ortamında mı, ev ortamında mı, cep telefonundan mı izlendiği konusu değil. Açılış jeneriğiyle birlikte perdeye gelen takdim yazısında “tiranlığa karşı direnişten” sözeden bir filmin, sözkonusu film Star Wars: Son Jedi (Star Wars: the Last Jedi) gibi Hollywood’un en majör popüler kültür endüstrisi metalarından biri olsa da, günümüz Türkiyesinde yapabileceği çağrışımları kastediyorum. Nitekim Son Jedi’nin Türkiye’de vizyona girdiği gün yayınlanan bir İyi Parti videosunda da popüler bir Star Wars jargonu olan “Güç, seninle olsun” repliği “Güç, İyi’nin yanında olsun” biçiminde uyarlanmış olarak kullanılıyor.

Son Jedi’nin konusu galakside hüküm süren “tiranlığın”, gücünün zirvesinde, Direniş’in ise bir hayli zayıflamış, büyük ölçüde köşeye sıkışmış olduğu bir dönemde geçiyor. Devrik Cumhuriyet rejimin mirasçısı ve savunucusu olan Direniş’in lideri Leia (Cumhuriyetçiler’in liderinin eski bir prenses oluşu Hollywood’a özgü tuhaflıklardan tabii); “son Jedi” Luke’tan yardım ister. İnzivaya çekilmiş olarak yaşamını sürdüren Luke ise Leia’nın kendisine gönderdiği elçiye önce bir hayli olumsuz bir karşılık verir, jedi’lik geleneğinin artık miadını doldurduğunu söyler, hatta kinayeli biçimde “ne bekliyorsunuz ki, elimde ışın kılıcıyla ortaya çıkıp zaferi getireceğimi mi?” der. Luke’un bu sözlerini umutsuzluk, bezginlik ifadesi olarak yorumlamak da mümkün ama bireysel kahramanlara, kurtarıcılara bel bağlamaktan vazgeçmeye dönük bir çağrı olarak da; özellikle “elimde ışın kılıcıyla…” ibaresini içeren kinayeli beyanının,en güzide örneklerinden biri Star Wars serisi olan konvansiyonel Hollywood anlatılarının özeleştirisi gibi durduğu aşikar. Ancak Son Jedi bu özeleştiri potansiyelini sonuna kadar götürmüyor ne yazık ki. Anlatının Luke’a dair ekseninin bağlandığı noktayı bezginlik yerine mücadeleye geri dönmenin yüceltilmesi olarak gördüğünüzde başka, her şeyin elit kurtarıcılara bağlı olduğunun teyit edilmesi olarak gördüğünüzde ise başka hislerle alımlamak olanaklı.

Bu arada iki buçuk saatlik filmde Luke’a dair öykü ekseninin yanısıra bir başka öykü ekseni daha var. Son Jedi’de bir yandan Luke ve ona gelmiş olan Direniş elçisi arasında yaşananları izliyoruz, bir yandan da Direnişçiler’in üssünün bir imha taarruzundan korunma çabasını. Bu eksende de bir hayli ilginç ve açıkçası beklenmedik bir izlek sözkonusu: Risk alan ve dolayısıyla Direniş’in geleceğini riske atan gözü kara bireysel kahramanlık girişimleri ile Direniş’in geri çekilme pahasına da olsa galakside “umudu” her daim hayatta tutma stratejileri karşı karşıya geliyor (“Geri çekilme”, kurgusal ve de fantastik Star Wars evreninin ötesinde kuşkusuz tarih boyunca ve günümüzde gerçek dünyada da ağır diktatörlük, faşizm, vb koşullar altında muhalif hareketlerin sıkça yüzleşmek durumunda kaldığı, “doğru” tavrın vakadan vakaya değişkenlik göstereceği bir durum; bu tartışmanın esası bu yazının sınırları aşar). Son Jedi, bu iki anlatı eksenini biraz çelişkili biçimde birbirine bağlıyor: Bir eksende gözü kara kahramanlık girişimlerinin riskini sergiliyor, diğer eksende ise kahraman elit kurtarıcıların belirleyiciliğini teyit ediyor. Bu iki ekseni beraber düşündüğümüzde ise, kahraman elit kurtarıcılar -ve onların halefleri- dışında kimse kendi kendine kurtarıcılık misyonu atfetmesin denilmiş gibi oluyor adeta. Öte yandan filmin finalindeki sürprizi ele vermeme adına açıktan ifade edemesem de Luke’un belirleyici müdahalesinin, kurtarıcılığının aslında cereyan ediş biçiminin ise belki de bu çelişkinin kısmi bir çözümüne denk düştüğü düşünülebilir.

Bütün bunların yanısıra Son Jedi’de bir başka ve daha kılçıksız bir öykü ekseni daha var ki bu eksen bir sonraki devam filmine de taşınacak ve belki o zaman daha da geliştirilecek gibi duruyor. Geri dönüşler ile öğreniyoruz ki Karanlık Taraf’taki Kylo’nun eski hocası olan Luke ondaki kötücül potansiyeli sezdiği için bir ara onu öldürme girişiminde bulunup son anda vazgeçmiş ancak Kylo hocasının bu yarım kalan girişimine yine de tanık olmuş, Luke’un ifadesiyle o an “Kylo’nun gözlerinde gördüğü bir çocuğun duyduğu korku” imiş. Kylo’nun Karanlık Taraf’a geçişinde bu girişimin belirleyici olma ihtimali şu anlama geliyor: Kötücüllük potansiyelinin er ya da geç kaçınılmaz olarak yaşama geçeceğini varsaymak tam da bu potansiyelin yaşama geçmesini tetiklemiş olabilir. Biz Türkiyeli sinemaseverler için Son Jedi’deki bu vaka bir hayli manidar çünkü Semih Kaplanoğlu’nun vizyonda son demlerini yaşayan yeni filmi Buğday’da da çok benzer bir vaka var, üstelik bu kez yaşı da bir hayli küçük olan bir çocuk filmdeki ermiş karakter tarafından katlediliyor. Buğday’ın bu vakanın da cereyan ettiği ikinci yarısının esin kaynağı olan İslami kıssada sözkonusu çocuğun katledimesinin hikmeti tam da ileride, büyüyünce işleyeceği büyük günahların peşinen öngörülmesi olarak açıklanır ve böylece olumlanır. Yani Buğday’ın referans kaynağında olumlanan bir bakış açısı, Son Jedi’de eleştirel bir biçimde sunuluyor.

Not: İlk ve bir önceki Star Wars filmleri hakkında bkz: http://ilerihaber.org/yazar/yildiz-savaslarinin-direniscileri-31760.html