Siyasetin sadece düzenin olanak verdiği ölçüde yelpazede yerini alan siyasi partiler eliyle mecliste yapılacağını söylemek, günümüzde en azından saf dillik olur.
Hele ki Türkiye’de…
Siyaset, bu konuda bilimsel çalışma yürütenlerin de vurguladığı gibi sokakta yapılınca sonuç alınmaya başlanıyor. Bunun farkında olan AKP’de, hem ülke genelinde hem de yerelliklerde sokakta siyaset yapmaya, muhaliflerinin ise sokakta siyaset yapmasını engellemeye özen gösteriyor.
Tabi, bir de gerçeklerden arınmış algı yaratmanın peşinde…
Mesela, AKP İl Başkanı’nın ‘’Halk, hükümeti doğrudan kendi seçecek’’ söyleminde olduğu gibi.
Baştan sona doğru olmayan bir ifade, yani koca bir YALAN.
Çünkü, halk oyuna sunulacak olan yeni taslağın kabul edilmesi halinde, halk sadece yürütmenin başını yani Cumhurbaşkanı’nı seçecek. Hükümeti ise meclis dışından isimlerle Cumhurbaşkanı atama usulüyle belirleyecek.
Halkın tercih etmediği isimler de kabinede yer alıp bakan olabilecek ama kimse ses çıkartamayacak çünkü tek belirleyiciye irade teslim edilmiş olacak.
İşte, AKP il başkanının halkına yalan söylediği konulardan biri. NEDEN EVET denilmesi gerektiğini anlatamadıkları için sık sık yalan söyleme yolunu tercih ederek yerel siyaseti şekillendirmeye çalışıyorlar.
Halkımıza gelince…
Onlar, sokakta siyaset yapmak yerine, sokağa sadece bölgesel ya da tekil sorunları gündeme geldiğinde çıkıp tepki gösteriyor. Büyük fotoğraftaki yanlışları ve usulsüzlükleri düzeltmek için sokakta siyaset yapmak yerine, vekil tayin ettikleri ama denetlemedikleri ‘siyasetçi’ kimliğine sahip çıkarcıları görevlendiriyor ve ‘bizim yerimize siz siyaset yapın’ diyor.
Mesela, çevre kirliliği meselesi siyasete göbeğinden bağımlı bir meseledir. Hele ki, bu soruna bağlı biçimde artan yaşam güvenliliğini tehdit edici olaylar.
Bu olaylardan biri, geçtiğimiz günlerde Körfez ilçesinde tepkinin boy göstermesine neden oldu. Aslında, mevcut durum ne ilkti ne de son olacaktı. Ama, o bölgenin halkı kendi başlarına ilk kez böyle bir durum gelince, sokağa çıkma ihtiyacı hissetti.
İyi de yaptı, en azından sorunu ilgililere duyurdu…
Peki ne olmuştu da sokağa çıkmışlardı ?
Bir ocaktan dolgu yapılacak limana taş taşıyan kamyonların kullandığı güzergah üzerindeki halk, bu durumun tehlike oluşturmasına isyan ediyordu.
Yer, Esentepe Mahallesi Abdülhamit Han Caddesi, Derince Limanı'na dolgu malzemesi taşıyan kamyonların yolu, tehlike oluşturdukları gerekçesini savunan mahalle halkı tarafından kesiliyor.
Aynı kamyonlar, daha önce Yeni Yalı Mahallesi'ndeki güzergahı kullanırken tepkiler üzerine bu güzergaha yönlendirilmişti. Bunu çok iyi bilen bu bölgenin halkı da aynı yolu tercih edince, devreye her zaman olduğu gibi sermayenin bekçiliğini yapmaktan başka somut bir görevlendirmede görülmeyen polis ekipleri devreye giriyor.
Ve, ikna süreci başlıyor tabi ki.
Kararlılık konusunda sıkıntısı olan halk, kısa sürede ikna olup, hayati tehlikeyi bilse de kamyonların yolunu açıp evine dönüyor. Sonra da, etkin değil edilgen bir eylem yolunu tercihe ikna oldukları için kamyonlarının güzergahının değişmesi için Körfez Kaymakamlığı'na iletilmek üzere imza topluyor.
Sorun mu ?
Orta yerde duruyor ve sokakta siyaset yapma becerisine sahip olanlar, muhaliflerini de kolluk kuvvetiyle bertaraf ettikten sonra sorunu olan halka dönüp, ‘’Yaşıyorsunuz ya, daha ne istiyorsunuz ? Sesinizi çıkartmadan oturun oturduğunuz yerde’’ diye nasihatte bulunuyor.
İşte, bu sokak siyaseti anlayışını bozacak ve boşa çıkartacak olan gerçekten sokak siyaseti yapan kadroların halkın çıkarlarını korumak mücadelesidir.
Sokak siyaseti o kadar önemli ki, bunun öneminden uzun süredir bihaber durumda olan ana muhalefet partisi CHP’nin başına gelene bakmak yeterlidir.
CHP, bu referandum öncesi özellikle İzmit merkezinde tarihsel bir komedi yüzünden çalışma ve propaganda yapamaz hale getirilmek isteniyor.
Mesela, her taraf ‘EVET’ yazılı bayrak ve afişlerle donatılırken, CHP’nin asmak istediği HAYIR bayrak ve afişlerine izin verilmiyor. Yasa gereği engellenemez olsa da kendi parti binalarının önünde bile.
Sokakta siyaset yapma birikimin ve gücün olsa bu sözde yasağı takmaz geçersin ve çalışmanı yürütürsün. Ama, siyaset yapmayı haftada bir basın toplantısı düzenleme, kapalı salonlarda boy gösterme ve de sadece seçim ya da referandum dönemlerinde sokağa çıkmak olarak algıladıkları için hep birkaç adım geriden atağa kalkmak zorunda kalıyorlar.
Sokak yine düzenle kavgalı olup radikal değişimlerden yana olanların siyaset yapmayı sürdüreceği alan olarak kalıyor ve kalacak gibi gözüküyor.
Kentteki işçi sınıfı ve emekçiler sokağın gücünü keşfeder ve buna yönelik adımlar atmaya kalkarsa, emek eksenli politikaların yereldeki zaferini ilan etmenin önünde bir engel kalmaz.
Ve, emek karşıtı politikalara kökten HAYIR denilerek yereldeki yaşamımız daha bir anlamlı kılınır.
Haydi, HAYIR diyerek ilk adımı atmanın zamanıdır.
ÖTESİ ise bizim ellerimizde…