Siyaset boşluk tanımaz!

Yalnızca sosyalistler değil, kendini solda hisseden ya da AKP iktidarından şöyle ya da böyle rahatsızlık duyan herkes bugün bir arayış içinde. Bu gerici düzenin bir an önce son bulması için karanlık bir tünelde umut ışığı görmek istiyor bugün herkes.

Hatta sadece sosyalistler değil, siyasetin sağ düzleminde yer alan güçler açısından da bugün böyle.

Sokaktaki insandan aydınlarına kadar.

Yunanistan’daki seçim sonuçlarının ülkemizde birden bire siyasi tartışmaların merkezine oturmasının işte böylesi bir arayışla ilgisi var.

Bu arayışın altında yaşanan karanlık rejimin insanların boğazını sıkması kadar bu durumdan nasıl çıkılacağına dair belirsizlik ve tedirginlik te yatıyor. Solcusu, sosyalisti, kemalisti, cumhuriyetçisi, laiği, ilericisi, yurtseveri, ABD karşıtı, özgürlükçüsü, ulusalcısına kadar bir umut arayışı bulunmaktadır.

Ülkemizde kartlar yeniden karılacak, taşlar yeniden döşenecek. İstikrarsız bir dönemin geleceği kehanet sayılmazsa sermaye düzeni açısından siyasi krizlere gebe yeni bir dönemin gelebileceğini şimdiden söylemek lazım.

Sermaye düzeni, işte böylesi bir durumda boş durmaz. Yönetim sorununu bir şekilde çözmek için yeni hamleler mutlaka yapacaktır, deneyecektir, gündeme getirecektir. Restorasyon arayışı düzen açısından budur, Abdullah Gül seçeneği işte bu yüzden elde tutulmaktadır.

Düzen solu tükenmektedir. İtalya, Yunanistan ve İspanya’da düzen solunun ya da başka bir deyişle merkez solun alan yitirmesi gerçeği ortadır. Nasıl dolabileceği konusunda Syriza bir örnek olarak karşımızdadır.

Ülkemizde CHP, aynı şekilde, aşağıya kayan bir eğik düzlemdedir. Bugün CHP’nin toplum nezdinde büyük bir itibar kaybı içinde olduğu herkes tarafından kabul görmektedir.

Toplumda arayış vardır. Bu arayışın karşılığını oluşturmak ve ülkemizde düzene entegre olmayan bir devrimci sol odağın şekillenmesi için büyük bir olanağın görülmesi, sosyalist siyasetin önündeki görevlere işaret eder.

Türkiye’de sosyalist hareket deneyimsiz değildir ve bir daha fenersiz yakalanmamak için tarihsel bir birikime fazlasıyla sahiptir. 1974 Atılımı önemli bir devrimci çıkış olarak belleklerimizde yer etmişken, bu enerjinin "Ulusal Demokratik Cephe" ile düzen soluna entegre edilerek kurban edilmesi ve sonrasındaki likidasyon süreci bir yerlere not edilmeli.

Türkiye’de sosyalist hareket, tarihinde onlarca kez ortaya çıkan yeni bir dönüm noktası ile karşı karşıyaysa cesaret tam da bugün devrimci siyasette önemli sayılmalı. Düzene entegre olmayan, düzen dışı devrimci bir sol odak kendi ayakları üzerine basarak doğrulabilir, toplumsal bir seçenek haline gelebilir, sosyalizm ülkemizde yeni bir “atılıma” imza atabilir.

Yoksa ortaya çıkan sol boşluk mutlaka şöyle ya da böyle doldurulabilir. Bu boşluğun nasıl bir sol siyaset ve programla doldurulacağı temel sorundur ve ülkemizde sosyalizmin önünün açılıp açılmayacağı ile doğrudan ilgilidir. Böylesi bir tablo ise bugünün reel durumu ile değil, iç ve dış dinamiklerin yönelimleri ile ele alınmalıdır.

Bayrağınızı dikmezseniz altında kimse toplanmaz. Önce bayrağı dikmek gerekiyor. Somut ve gerçekçi bir toplumsal-siyasal programla halkın karşısına çıkılması yapılacak ilk iş olarak düşünülmelidir.