Yer aynı yer, koşullar aynı koşullar! Fark, bu kez dayanışma var, mücadele birikimi var, geçmiş bir iş cinayetinden alınan dersler ve birikmiş öfke var.
Yer aynı yer, kişiler aynı kişiler, çalışanlar aynı çalışanlar! Fark; bu kez birliktelik var, bu kez cesaret var, bu kez ortak mücadele var.
Sonuç: Ölen ve yaralanan yok
Sonuç: Ölmemek için ortak mücadele, işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi etmek zorundayız...
Şimdi biraz geriye gidelim, yer öyle merdiven altı bir atölye falan değil, yanlış anlamayın: İstanbul Üniversitesi, Çapa Tıp Fakültesi!
Yaklaşık iki yıl önceydi...
Evet, yer Çapa Tıp Fakültesi. Taşeron işçisi Zafer Açıkgözoğlu, işe girdikten yaklaşık bir ay sonra tıbbi atıkları torbalarını çöp kutularına boşaltırken eline enfekte enjektör iğnesi batmış, 14.06.2013 günü ise çalışmaya devam ederken çok şiddetli yağmurun yağdığı o gün Acil Travmatoloji binasında, acil hastalara hizmet veren binanın kanalizasyon suları alt katta bulunan Çocuk Beslenme polikliniği ve Mikrobiyoloji laboratuarını basmış, poliklinikte diğer işçi arkadaşları gibi hasta dosyalarını kurtarmak için hiçbir güvenlik önlemi olmadan lağım sularının içinde saatlerce kalmıştı.
İSKİ (Devlet olarak anlayın) tarafından yapılması gereken atık suların temizlenme ve tıkalı kanalların açılması işlemleri temizlik taşeron şirketin sorumlusu tarafından diğer işçiler gibi kendisinden de istenmiş, lağımın içine hiçbir güvenlik önlemi alınmadan girmeye çalışmış, lağım kapağını açar açmaz bütün lağım suları eline yüzüne püskürmüş, saatlerce ıslak kıyafetlerle kalmıştı!
Zafer o gün eve gitti, vücudu uyuştu, 4 - 5 gün boyunca her gün daha da ağırlaşan vücudundaki ağrılar ve kanlı ishal sebebiyle acil dahiliyeye. 21.06.2013 Cuma günü Acil Dahiliye’den yoğun bakıma alındı, kendisine akut hepatit tanısı kondu. Ancak karaciğeri iflas etmişti, 26.06.2013 tarihinde de karaciğer nakli gerçekleştirildi. Ama vücudu nakil yapılan organı kabul etmedi ve yaklaşık iki yıl önce Zafer aramızdan ayrıldı...
Geçtiğimiz haftaya gelelim!
Yer aynı, olay aynı. İSİG Meclisi'nden arkadaşımızın ağzından dinleyelim:
Bugün (5 Ağustos 2015) öğleden sonra, İstanbul Tıp Fakültesi (ÇAPA) Cerrahi Bilimler binasının -1. katında kanalizasyon borusu patlaması nedeniyle yaklaşık 5-6m2 lik bir alanda 1m yüksekliğinde lağım suyunun biriktiğini öğrendik. Fotoğrafda görülen alan. Biriken lağım suyuna temizlik işçilerinin müdahale etmesi istenmiş ama işçi arkadaşlar itiraz ederek haber verdiler. Olay yerine gittik bir kaç fotoğraf çektik, İSG uzmanına haber verildi. İSG uzmanı olaya temizlik işçilerinin müdahalesinin uygun olmadığını belirten bir tutanak kaleme aldı. İşçi arkadaşla bina idari amirine gittik ama olaydan habersiz gibi davranan bir görevliyle karşılaştık. Sonrasında hastane müdürüne gittik, İSKİ'nin kendilerine bir telefon uzaklıkta olduğunu hatırlattık ve temizlik işçilerine görev verilmesini kesinlikle kabul etmeyeceğimizi belirttik. Yaklaşık 45 dakika sonra İSKİ ekibi gelerek duruma müdahale etti."
İstanbul Tıp Fakültesi yönetiminin Zafer Açıkgözoğlu olayından ders alıp almadığını sizlere bırakıyorum. Ama bunu paylaşam arkadaşımın da bizzat söylediği gibi
"işçi arkadaşların itirazının ve dayanışmasının belki küçük ama çok önemli bir örneğini gördük. ''Önlemek'' için örgütlenerek direnmek zorundayız"
Sözün bittiği bir yerde, basit bir direniş, birbirine güven, geçmişten çıkarılan dersler ve örgütlü davranma bir veya çok daha fazla işçinin belki yaşamını kurtardı, ama kesinlikle sağlıklarının bozulmasını, hasta olmalarını önledi.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği bir mücadele başlığıdır, yaşamak, daha uzun yaşamak, çocuklarımıza sarılabilmek, onların büyüdüğünü görebilmek, eşit, özgür ve güzel günler görebilmek için. Bu kadar somut, bu kadar net...