Seçimlere dört gün kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana belki de en kritik seçim sınavını vermek üzereyiz. Çünkü bu seçimin sonuçları, bu ülkede ne ölçüde Cumhuriyet’ten ve demokrasiden yana olduğumuzu – ya da olmadığımızı ! – ortaya koyacak.
Zaten bu yüzden şimdi soğukkanlılık zamanıdır. Ama aynı zamanda da soğukkanlı olmakta en çok zorlanacağımız bir döneme girmek üzereyiz.
Sonuçlar Cumhuriyet’ten ve demokrasiden yana olursa, bu uğradığımız bütün yıkımların etkisinin bir çırpıda ortadan kalkacağı anlamına gelmeyecek. Zaten böyle bir umuda kapılacak olursak eğer, çok büyük bir gaflet uçurumuna yuvarlanmış olacağız. Hukukun bütünüyle çöktüğü, hukuka olan inancın neredeyse tümüyle yitirildiği, ülkenin genel eğitim politikasının yönünü yeni bir bin yılın ilk çeyreğinde ortaçağa doğru çevirdiği bir ortamın yıkımlarını onarabilmek, ancak daha önce hiç sergilemediğimiz oranda bir soğukkanlılıkla ve bir o kadar da özenle olasıdır.
Yineliyorum: Oylar Cumhuriyet’ten ve demokrasiden yana çıkarsa eğer, bu sonuç asla bundan sonra her şeyin kolaylaşacağı şeklinde yorumlanmamalıdır. Çünkü Cumhuriyet’in şu ana kadar aldığı yaralar, aynı Cumhuriyet’in kuruluş dönemindekilerle karşılaştırılamayacak kadar ağır ve derindir.
Öte yandan seçim sonuçları istenildiği ölçüde Cumhuriyet’ten ve demokrasiden yana çıkmadığı takdirde de soğukkanlılığımızı hiç yitirmemek zorundayız. Böyle bir durumda karşılaşacağımız yeni bunalımların üstesinden de ancak soğukkanlılıkla ve gerek Cumhuriyet’e, gerekse demokrasiye olan inancımızı bir an bile yitirmediğimiz takdirde gelebileceğimizi asla unutmamakla yükümlüyüz. Demokrasi yolundan ayrılmak, demokrasiden hiçbir sapmayı haklı kılamaz.
Yitirilen hukuk düzenini ancak hukuktan hiç ödün vermeksizin yeniden kurabileceğimize inanmak ve – başlangıçta ne kadar zor gelirse gelsin – sürekli olarak bunun yollarını aramak. Bu yolda karşımıza çıkacak en ağır hukuksuzluklara bile hukukun sınırları içersinde kalarak karşı çıkmak.
İşte bu yüzden, seçimin sonuçları nasıl olursa olsun, şimdi soğukkanlılık zamanı olduğuna kesinlikle inanmak zorundayız.
Bu, olası bir kaosu önleyebilmemizin tek çaresidir!