Şiddete karşı işte, okulda, mahallede sokakta; dayanışma, dayanışma, dayanışma



23-11-2017 08:46


Meltem Kolgazi

BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin 2014 verilerine göre dünyada en yoksul insanların her 10’undan 6’sı kadın ve dünya nüfusunun %50’sinden fazlasını oluÅŸturan kadınlar dünya varlıklarının sadece %1’ine sahipler. Kadınlar daha az eÄŸitim alıyorlar, iÅŸgücüne daha az katılıyorlar, daha az nitelikli iÅŸlerde çalışıyor ve daha üz ücret alıyorlar. GeliÅŸmekte olan ülkelerde halen kadınların 3’te 2’si kayıt dışı çalışıyor ya da ücretsiz olan ev iÅŸleri ile ilgileniyor (1).

2015 yılında, Türkiye’de 15 ve daha yukarı yaÅŸtaki nüfus içerisinde istihdam oranı erkeklerde %65 iken kadınlarda %27,5 olarak tespit edildi ve aynı yıl Avrupa BirliÄŸi üye ülkelerinin (28 ülke) ortalama kadın istihdam oranı ise %60,4 idi (2). Kadınların Türkiye’de parlamentodaki oranı %14,7 ve bürokraside her 13 erkeÄŸe 1 kadın düÅŸüyor. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) "Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu"na göre Türkiye 145 ülke arasında cinsiyet eÅŸitliÄŸinde 130. sırada (3).

Tüm dünyada ve Türkiye’de kadınların sosyoekonomik durumu erkeklerinkine göre daha kötü ve bu kadınları ÅŸiddete karşı açık hale getirmektedir. Kadına yönelik ÅŸiddetin temelinde kadın erkek eÅŸitsizliÄŸi vardır ve ÅŸiddetin sıklığını, dozunu belirleyen kadının o toplumdaki statüsüdür. Yani kadına yönelik ÅŸiddetin en önemli nedeni kadınların sosyoekonomik olarak zayıflatılmasıdır.

Dünya SaÄŸlık Örgütü’nün 2013 yılı verilerine göre, dünya çapında kadınların %35’i ya partnerinin (eÅŸi veya birlikte yaÅŸadığı kiÅŸi) fiziksel ve/veya cinsel ÅŸiddetine ya da partneri olmayan bir kiÅŸinin cinsel ÅŸiddetine maruz kalıyor (4). Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2014 yılı raporuna göre Türkiye’de her 10 kadından 4’ü fiziksel ÅŸiddete uÄŸruyor (5). Fiziksel ÅŸiddet en görünen ve kolay kayıt altına alınan, fakat farklı ÅŸiddet türleri de var ve bunlar da kadınların üzerinde kalıcı travmatik izler bırakıyor.

Türkiye’de kadına yönelik ÅŸiddet yeni ortaya çıkmış bir olgu deÄŸil, tarihsel olarak kadının konumunun zayıflığı, toplumsal cinsiyet eÅŸitsizliÄŸi, kültür ve dinin de etkileri var. Fakat Türkiye’de son on yıl içerisinde kadına yönelik ÅŸiddetin sıklığında ve dozunda ciddi bir artış var. Türkiye’de son yıllarda kadınların toplumsal statülerinin bilinçli bir ÅŸekilde ve sistematik olarak zayıflatılmasının yanında kadına yönelik ÅŸiddete karşı mücadelede dikkate almamız gereken baÅŸka körükleyici nedenler de var.

Åžiddeti körükleyici nedenlerden bir tanesi, kaynağı ne olursa olsun ÅŸiddet olgularında kadını suçlu gören anlayıştır. İster dini inanışlar, ister kültürel kodlar ya da baÅŸka nedenlerden kaynaklansın, suçu maÄŸdur kadında arama yaklaşımıdır. ‘O saatte orada ne iÅŸi vardı’, ‘O kadar içmemeliydi’, ‘O kıyafetle çıkmamalıydı’, ‘Kendini korumasını bilmeliydi’, ‘Erkek arkadaşına hayır demesini bilmeliydi’, gibi birçok örnek verilebilir. Bu kadını suçlama eÄŸilimi ÅŸiddeti körükleyen etmenlerden biridir ve mahkûm edilmelidir.

Kadına yönelik ÅŸiddeti körükleyici diÄŸer bir neden toplumsal yaÅŸamın dincileÅŸmesidir. Kadının en temel insani haklarını yok sayan, varlık nedenini erkeÄŸe hizmet olarak gören bir zihniyetin de kadının toplumsal olarak zayıflatılmasında, toplumsal cinsiyet rollerinin beslenmesinde önemli bir rolü var.

Kadınları hedef alan kadın düÅŸmanı yasalar, uygulamalar ve açıklamalar da kadınları ÅŸiddete açık hale getiriyor. AKP/Saray iktidarı, çalışma yaÅŸamından uzaklaÅŸtırıcı yasalar, istismar yasa tasarısı, müftülük yasası gibi kadın düÅŸmanı politikaları ile kadınları hedef alıyor. BoÅŸanma komisyonun tavsiyelerini hatırlarsak, boÅŸanmaların zorlaÅŸtırılması ve kadınların medeni haklarının tek tek alınması hedefleniyor. Kadınların medeni haklarının elinden alınması toplumun dönüÅŸtürülmesi ve dincileÅŸtirilmesi hedefleri ile son derece uyumlu olmakla beraber, AKP/Saray rejiminin kadın düÅŸmanı kimliÄŸine de pek güzel yakışıyor.

Kadının varlık nedenini ev iÅŸlerini yapmaktan ve çocuk bakımından ibaret gören, aile içinde kadını deÄŸersizleÅŸtiren yaklaşımlar da kadının konumunu zayıflatmaktadır. Kadınların toplumsal deÄŸerleri ve kaynakları erkekler kadar üretmesi ve eÅŸit derecede tüketmesi gerektiÄŸi konusunda toplumsal bilinç yükseltilmelidir. Kadına sadece anne olabildiÄŸi için deÄŸer biçilmesi, kadını ayrıca makbul anne sınırlarına hapsetmekte ya da hapsetmek için baskı uygulanmasına yol açmaktadır.

Yukarıda sayılan tüm nedenlerin üzerine tuz biber eken bir de adaletsizlik var. Åžiddet uygulayanlara caydırıcı cezaların verilmemesi, iyi hal indirimleri ve cinsiyetçi kararlar da kadına yönelik ÅŸiddeti körüklüyor.

Peki kadına yönelik ÅŸiddete karşı nasıl mücadele edeceÄŸiz?

Elbette kadın erkek eÅŸitliÄŸinin saÄŸlanması ve kadının sosyoekonomik durumunun güçlendirilmesi gerekir. Fakat kadın erkek eÅŸitliÄŸinin saÄŸlanacağı o belirsiz tarihe kadar kadınlar ÅŸiddet görmeye ve öldürülmeye devam edemez. Kadının konumunun güçlendirilmesi de ancak mücadeleden geçer. Kadına yönelik ÅŸiddete karşı mücadele de kadınların kurtuluÅŸ mücadelesinin örülmesinde önemli bir yer tutar.

Mücadeleyle kazandığımız en temel haklarımıza topyekûn bir saldırı var. Kadın düÅŸmanı politikaları ve kadının konumu zayıflatacak hamleleri durdurmak da hedefimiz olmalı. Bunun bir yönü kadın düÅŸmanı yasalara karşı mücadele etmek, bir yönü de mücadeleyle kazandığımız haklarımızı savunmaktır.

Laiklik, kadınların en temel yaÅŸamsal hakları için olmazsa olmazıdır. Dinci gericiliÄŸe karşı mücadele kadının konumunun zayıflatılmasına karşı mücadelenin ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Kadının erkeÄŸe bahÅŸedilmiÅŸ bir varlık konumuna indirilmesi deÄŸil sadece; eksik, zayıf ve iradesiz gören, kimi zaman ÅŸeytanın ortağı ilan eden gerici bir anlayışa karşı mücadeledir bu.

Kadınların eÅŸit bir biçimde iÅŸ yaÅŸamına katılımı, yaÅŸlı ve hasta bakımının devlet tarafından üstlenilmesi, ücretsiz kreÅŸ ve ev iÅŸlerinin toplumsallaÅŸtırılması da mücadelenin bir parçası olmalı. Çocukların yetiÅŸtirilmesinden anne ve babanın eÅŸit derecede sorumlu tutulması ve ev yönetiminin tüm aile bireyleri tarafından eÅŸit derecede üstlenilmesi gerektiÄŸi konusunda da mücadele vermeliyiz.

Kadına yönelik ÅŸiddetin cezasız kalmaması ve cinsiyetçi kararların mahkûm edilmesi için hukuki mücadele vermeliyiz. Tek başına çözüm olamaz ama hukuki mücadele caydırıcılık bakımından önemli. Kadınlara yönelik ÅŸiddet faillerinin en ağır cezalarla cezalandırılması için kadınların yanında ve dayanışma içinde olmak gerekiyor. Ayrıca ÅŸiddet maÄŸduru kadınların meÅŸru müdafaa hakkını sonuna kadar savunmak ve cinsiyetçi kararlara imza atanları ifÅŸa etmek zorundayız.

Åžiddet uygulayanın uzaklaÅŸtırılması, ÅŸiddet maÄŸdurunun hem maddi hem de psikolojik olarak desteklenmesi gerekiyor. Bu konuda da maÄŸduru merkeze alan bir yaklaşımın geliÅŸtirilmesi gerekir. Kadının ekonomik bağımlılığını ortadan kaldıracak bir biçimde desteklenmesi ve ÅŸiddet uygulayandan fiziksel olarak korunması için önlemler alınmalıdır. Devlet, kadının çocukları olduÄŸu durumda kirasını ödemeli, maddi ve ayni yardım saÄŸlamalı, çocuklarının olmadığı durumda barınma olanağı vermelidir. Åžiddet maÄŸduru kadınlara iÅŸ saÄŸlanmalı ve mesleki beceri kazandırılmalıdır. Bu talepler de bizim için mücadele konusu olmalıdır. Åžiddete uÄŸrayan kadınlarla dayanışma içinde olmak hukuki, maddi ve psikolojik destek vermek zorundayız. Fakat bu bizim bulunduÄŸumuz ve örgütlülüÄŸümüzün olduÄŸu yerlerle sınırlı kalıyor. Türkiye’de ÅŸiddetin yaygınlığı ve kadınlar üzerinde yol açtığı sonuçlar düÅŸünüldüÄŸünde bunun kamusal bir sorun olarak ele alınması gerekmektedir.

Kadın düÅŸmanı politikalara ve yasalara, ‘makbul annelik’in ve ev içi rollerin dayatılmasına, kadınların sosyoekonomik olarak zayıflatılmasına ve dinci gericiliÄŸe, cinsiyetçi kararlara ve adaletsizliÄŸe karşı mücadelenin örülebilmesi, güçlü bir örgütlülüÄŸün ortaya çıkabilmesinin yolu Kadın dayanışmasından geçiyor. Kadına yönelik ÅŸiddetle ilgili farkındalığımızın artması, ÅŸiddeti uygulayandan kurtulabilmek, kurtulmak isteyen arkadaşımıza yardım edebilmek ve hukuki olarak mücadele etmek için de dayanışmaya ihtiyacımız var. Åžiddete karşı mücadelenin çok yönlü bir karakteri var; ama mücadeleye güç verecek ÅŸey dayanışmadır, bir arada olmaktır. 25 Kasımda da tüm dünyada ÅŸiddete karşı mücadele için ve dayanışmak için kadınlar sokaklarda bir arada olacak.

İşte, okulda, mahallede, sokakta; Dayanışma, dayanışma, dayanışma…
 

(1) Kocabacak S. Kadın YoksulluÄŸu Ve Kadın SaÄŸlığı Üzerine Yansımaları. Sosyal Güvence Dergisi. Sayı 6; s.135-161 (http://dergipark.gov.tr/download/article-file/6)

(2) (TÜİK 2016 raporu) http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=24643)

(3) https://gaiadergi.com/wef-kuresel-cinsiyet-ucurumu-2016-raporu-yayimlandi/

(4) Kadına Yönelik Åžiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı (2016-2020) Kitapçığı. Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel MüdürlüÄŸü (http://kadininstatusu.aile.gov.tr/data/54296cb3369dc32358ee2c51/ulusal%20eylem%20plan%C4%B1%2020.pdf)

(5) Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Åžiddet AraÅŸtırması Raporu, 2014. http://www.hips.hacettepe.edu.tr/KKSA-TRAnaRaporKitap26Mart.pdf