Sefilleri oynuyoruz!

"Halkını cehalet ile sefalete teslim eden yöneticiler yok olmaya; cehalet ve sefalete sürükleyen yöneticileri seçen halk ise köle olmaya mahkumdur."

Mustafa Kemal Atatürk

Victor Hugo, Sefiller kitabında, “Sefalet de bir alışkanlık olur. Günün birinde onu şekillendirmek insanoğlunun elindedir. ” diye yazmış. Fyodor Dostoyevski de Suç ve Ceza’da “Yoksulluk ayıp değildir, doğru, ama sarhoşluk da erdem değildir kesinlikle. Fakat, sefalet ayıptır. İnsan yoksul da olsa ruhundaki asaleti koruyabilir. Fakat sefalete düşünce, asla...” demiş. Fehmi Tazegül de sefalet adlı şiirinin ilk dörtlüğünde:

“Bu düzende gel de insanlık ara.
Kapitalist sistemin dini imanı para.
Kirli emelleri olmuştur kapkara,
Kapitalist birikimdir diğeri sefalet.”

diyerek sefaleti kapitalizmle özdeşleştirmiştir.

Bir ekonominin performansını değerlendirirken, en yaygın kullanılan veriler başta iktisadi büyüme olmak üzere, enflasyon, işsizlik ve cari açıktır. Bunların yanında, ilgili ülkenin ulusal borcu, reel harcanabilir gelir, işgücü verimliliği, gelir eşitsizliği, yatırım düzeyleri, döviz kuru, fakirlik düzeyi, insani gelişmişlik endeksi ile sefalet endeksleri de kullanılır.

“Yokluk içinde bulunma, yoksulluk çekme, yoksulluk sıkıntısı, yoksulluk” anlamına gelen sefaletin ölçümünde kullanılan en yaygın ölçüt, ABD’li iktisatçı Arthur Okun tarafından 1970’lerde geliştirilmiş olan sefalet endeksidir. İktisadi Rahatsızlık Endeksi olarak da bilinen bu endeks, işsizlik oranı ile enflasyon oranı toplamından oluşur. Örneğin, 2020 yılı sefalet endeksi değerini hesaplamak istersek, m2020=u2020+π2020  formülünü kullanmamız gerekir. Bu formülde m , sefalet endeksini, u  işsizlik oranını ve π  de enflasyon oranını gösterir. Endeks değeri ne kadar yüksekse o ülkede iktisadi durum o kadar kötü demektir. Yüksek işsizlik ile yüksek enflasyonun önemli sosyal maliyetleri vardır. Her şeyden önce, işsiz kalan gelirini kaybeder. İşsizlik çeşitli sosyal sorunlara da yol açar. Benzer biçimde enflasyonun da önemli sosyal maliyetleri vardır. Bir ekonomide en önemli belirsizlik kaynağı olması yanında, hayat pahalılığı yaratma ve bireylerin birikimlerinin reel olarak erimesine neden olma potansiyeli vardır. Sefalet endeksi çok basit ama çarpıcı göstergedir. Bir ülkenin yurttaşlarının iktisadi durumu hakkında önemli bilgi verir. Ayrıca o ülkede, suç, yoksulluk, intihar oranları ve hatta seçim sonuçları gibi sosyal sorunları tahmin etmek için de kullanılmaktadır.

Arthur Okun tarafından geliştirilen ilk sefalet endeksi, daha sonra çeşitli iktisatçılar tarafından, iktisadi büyüme, faiz oranları ve kamu borcu gibi diğer iktisadi değişkenler eklenerek geliştirilmiştir. Bunlardan ilki, 1999 yılında yine ABD’li iktisatçı Robert Barro’nun geliştirdiği Barro Sefalet Endeksi’dir (BMI). Barro bu endeksle, ABD başkanlarının hizmet süreleri içerisinde iktisadi açıdan ne kadar başarılı olduklarını değerlendirmeye çalışmıştır. Bir diğer sefalet endeksi de yine ABD’li iktisatçı Steve Hanke tarafından geliştirilen modifiye edilmiş sefalet endeksidir. Bu endeks, işsizlik + enflasyon oranı + kredi faiz oranları - kişi başına yıllık GSYİH büyüme oranı formülü ile hesaplanmaktadır. Hanke bu endeksten yola çıkarak dünya sefalet endeksi oluşturmuştur. Sefalet endekslerinin, endeks hesaplamasında kullanılan değişkenlerin ölçümü konusundaki sıkıntılar nedeniyle, dört başı mamur endeksler olmadıklarını unutmamak gerekir. Ayrıca, bir ekonominin gerçekleşen çıktısı ile potansiyel çıktısı[1] arasındaki fark olan çıktı açığı ile ilişkili döngüsel (konjonktürel) işsizlik ile beklenmeyen enflasyonu göz önüne alan endekslerin geliştirilmesinde yarar vardır. Kaldı ki, beklenmeyen enflasyonun, beklenen enflasyona göre daha yüksek maliyetlere neden olduğunu unutmayalım.

SEFALET GİTTİKÇE ARTIYOR!

Türkiye ekonomisinin temel sorunlarından ikisi yüksek enflasyon ve artan işsizliktir. Yüksek enflasyon ve artan işsizlik, artan sefalet anlamına geliyor. Türkiye’de sefaletin ulaştığı durumu gözler önüne sermek için izleyen iki grafiği kullanacağız. Grafiklerden ilkinde Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) esas aldığı dar anlamda ama gerçek olmayan işsizlik oranları ile sefalet endeksinin gelişimini; ikincisinde ise gerçek işsizlik oranı kullanılarak hesapladığımız sefalet endeksinin seyrini görmekteyiz.

Kaynak: TÜİK

Kaynak: TÜİK

Bu iki grafikte gördüğümüz ortak eğilim, sefalet endeksinin 2019 yılının Ekim ayı ile birlikte hızla artmaya başladığıdır. Yani, daha ortada pandemi yokken, yurttaşlarımızın iktisadi durumları kötüleşmeye başlamış. Bununla birlikte, kullanılan işsizlik oranına göre sefalet endeksinin gelişiminde dikkate değer farklılıklar var. Bir kere, dar anlamda işsizlik oranını kullandığınızda, Türkiye’de sefalet endeksinin artışında belirleyici faktör olarak enflasyon ile işsizliğin etkilerini bariz bir biçimde ayırmak çok mümkün değildir. Örneğin, 2017 yılının Mart ayına kadar işsizlik başat iken, bu tarih ile 2019 yılının Ağustos ayına kadar enflasyondaki artış etkili gözükmektedir. Bu aydan itibaren 2020 yılının Ekim ayına kadar işsizlik artışlarının hâkim olduğu bir gelişim varken, bu tarihten sonra enflasyon tekrar işbaşında gözükmektedir. Buna karşılık, gerçek işsizlik oranlarını kullandığımızda, 2018 yılının Ağustos ile Aralık ayları arası dönem hariç, sefalet endeksinin artışında işsizlik artışının hâkim etken olduğunu görmekteyiz. Zaten 2019 yılının Ekim ayı ile birlikte her iki faktörün de arttığını görmekteyiz. Ortaya çıkan bu kötü tablonun boyutunu daha iyi anlayabilmek için izleyen tabloyu kullanıyoruz. Tabloda Bloomberg Sefalet Endeksi’ne göre 2020 yılında dünyanın en sefil ve en ‘müreffeh’ ilk beş ülkesi yer almaktadır.

Tablo, Türkiye’de sorunun ulaştığı boyutu çok açık bir biçimde gözler önüne sermektedir. Ne yazık ki, sefalette de içinde bulunduğumuz lig içler acısı. Her yönüyle sorunlu ülkelerle bir kere daha birlikteyiz. Oysa sefalet düzeyi düşük ülkelere baktığımızda, neden bizim böyle bir ligde yer aldığımız daha açık bir biçimde gözükmektedir. Sadece Bloomberg Sefalet Endeksi değil Hanke’nin 2020 yılı sefalet endeksi de bu ‘içler acısı’ durumumuzu bir kere daha teyit ediyor.  National Review’de, 14 Nisan 2021 tarihinde Steve Hanke’nin yazdığı makaleye göre, Türkiye en sefil ülkeler arasında Güney Sudan’ın ardından 21. sırada. Hanke’nin sıralamasına göre bizden daha kötü olan ülkeler arasında, Venezuela, Zimbabwe, Sudan, Lübnan, Surinam, Libya, Arjantin, İran, Angola, Madagaskar, Brezilya, Güney Afrika, Haiti, Nijerya, Lesoto, Peru ve Zambiya gibi ülkeler var. Allah aşkına sefalet endeksinde birlikte adımızın anıldığı ülkelere bakın! Hangi endekse bakarsanız bakın sefilleri oynuyoruz!

Hammadde ve ara malı ithal etmeden üretim yapamayan, beşerî sermayesinin verimlilik düzeyini artıracak bir eğitim sistemine sahip olmayan, gençlere iş ve aş yaratma potansiyeli olmayan, enflasyonla mücadele etmekte başarısızlığı tescillenmiş bir Merkez Bankası ile ekonomi yöntemine sahip olan bir ülkeden daha iyisini beklemek zaten hayal olurdu! El parası ve inşaat ile ‘cennet’ yaratmak isteyenlere duyurulur!


[1] Bir ekonominin tam kapasitede olduğunda üretebildiği maksimum mal ve hizmet miktarını temsil eden çıktı düzeyidir.