Seçim barajı tartışmaları

Ortada olmayan karar daha şimdiden mahkum edildi.

Seçim barajı kararından rejim sorunu çıkarmayalım diye yazmış Tarhan Erdem.  Erdem’in çözüm önerisi de oldukça hoş:  Seçim barajı hak ihlali sayılırsa, iktidar ve muhalefetin gerçek işbirliği ile anayasanın 67. maddesi yürürlükten kaldırılmalı ve seçimlerin tartışılması önlenmelidir. Sahibi olduğu “kamuoyu araştırma” şirketi ile her seçimin tartışmalı hale gelmesinde payı olan Erdem’in önümüzdeki seçimlerin tartışılmaz olmasını istemesi manidar.

TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı gibi bir sıfatı taşıyan Burhan Kuzu’da ortada olmayan karara ilişkin hükmünü vermiş durumda. Kuzu’ya göre verilecek karar tamamen yetkisiz ve yok hükmünde bir işlem. Yapacaklarını sanmam diyerek de açık açık sopa gösteriyor.

Asistan olduğu dönemde bulunduğu kürsüden “anayasa” dersi alma talihsizliği yaşamış biri olarak (neyse ki, anayasa hukukuna ilişkin başka kaynaklardan ve hocalardan beslendik) Kuzu’nun ciddiye alınmamasını söyleyebilirdim.

Ancak, Burhan Kuzu tek değil.

AKP bir bütün olarak (Cumhurbaşkanı da dahil) olası bir “hak ihlali/iptal” kararına ilişkin gardını almış durumda.  AKP’ye göre Haşim Kılıç belirli bir plan çerçevesinde hareket ediyor.  Yeni Şafak gazetesi de Kılıç’ın toplumsal destek arayışı içinde olduğunu yazdı.

Peki, ne için destek aranıyor?

AKP kurmaylarının Anayasa Mahkemesi’nin darbe ürünü olduğu söylemlerini yeniden sıklıkla ve yüksek perdeden dile getirmeleri (ilk olarak 1961 anayasası ile kurulması kastediliyor) yine Mahkeme’nin 2007 tarihli “367 kararı” ile benzerlik kurma çabaları, Yeni Şafak’ın (ve diğer yandaş gazetelerin) konu ile ilgili yayın politikası bir kez daha “AKP’ye karşı darbe” senaryosunun ortaya sürüleceğini gösteriyor.

Bu nedenle, Burhan Kuzu’nun “tanımayız” yaklaşımını hukuk bilmezliğine bağlayıp hafife almamalı. Bu yaklaşım önümüzdeki döneme dair AKP’nin cüretini göstermekte.

AKP iktidarını gerektiğinde “zor” ile koruma konusunda kararlı. Attığı her adım, yaptığı her yasal değişiklik buna işaret ediyor.

Peki, seçimden hemen önce Anayasa Mahkemesi böyle bir karar alabilir ve yüzde 10 barajını iptal edebilir mi? Ya da yalnızca “hak ihlali” tespiti yapmakla yetinip, topu Meclis’e mi atar?

İptal kararı da alınsa ihlal tespiti de yapılsa topun Meclis’e atılma olasılığının daha yüksek olduğunu düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi’nin alacağı kararın önümüzdeki seçimi “teknik” olarak etkileme olasılığı çok güçlü gözükmüyor. Kararın siyasi sonuçlarının etkisinin güçlü olacağı ise görülmeli.

Bu hali dahi seçimlerin zaten kuşkulu olan meşruiyetini iyice sarsacaktır.

AKP’nin tedirginliği ve saldırganlığı da buradan gelmekte. Anayasa Mahkemesi’ni devre dışı bırakacak çalışmalara da şimdiden başladılar. Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Anayasa Mahkemesi’nden bağımsız bir İnsan Hakları Mahkemesi’nin kurulması ve Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı da bireysel başvuru hakkının tanınması modeli tartışılmalıdır dedi bile.

Kuşkusuz seçim barajı derhal kaldırılmalıdır. Bu yönde yapılan/yapılacak çalışmaların önemsiz olduğunun söylenmesi de olanaklı değil.

Ancak, önümüzdeki seçimlerin barajsız veya düşük oranlı bir baraj ile yapılma olasılığının var olan tabloyu radikal bir biçimde değiştireceği de beklenmemeli. Bu olasılığın yalnızca Kürt siyaseti için önemli bir anlamı olacağı gözükmekte.

Kaldı ki, yüzde 10 oranlı baraj adil seçimlerin önündeki tek engel değil. Katılımı engelleyen başkaca birçok engel bulunmakta.

Yazıda bahsedilen her olasılık yeni bir kriz başlığına da işaret etmektedir.

Yalnızca barajın gündeme gelmesinin dahi meşruiyet tartışmalarını görünür kıldığı düşünülürse, olası bir iptal veya hak ihlali tespiti krizi derinleştirecektir. Hele ki, seçime bu tartışmalarla birlikte gidilmesi ve/veya seçim sonuçlarının meşruiyet üzerinden tartışılması krizi daha da derinleştirecektir.

Tüm bu olasılıklar önümüze hızlıca gelebilir.

Solun bu tartışmalara hukuk başlığı üzerinden müdahil olamayacağı açıktır.

Seçim barajı tartışmaları, bir kez daha, örgütlü gücümüzü büyütmenin, siyasal ve toplumsal alanda etkili bir güç olmanın ne kadar elzem olduğu bize göstermektedir.

Seçimlere yönelik olası bir manipülasyona da, seçimlere hile karıştırılmasına da, nihayetinde seçimin hemen ertesinde sonuçlarının tartışılır olması haline de ancak örgütlü bir halk hareketi ile müdahil olunabilir.