Salgado’nun gör dediği!

Hikaye aşağıda gördüğüm yazıyla başladı. Sabah sabah çay demlemeye hazırlanırken, elime aldığım Twinnings kutusunun üzerinde daha önce dikkatimi çekmeyen bir ibareydi. Bu ibare, bu çayı üreten işçilerin refah düzeylerine ve çalışma koşullarına ihtimamı, çevreye saygıyı vs. ifade eden bir ibareymiş. Malum sermaye sınıfı böyle bir şey yaparsa içinde kesin bir şeyler vardır diye düşünmek fıtratımızda var ve iyi ki de var! Neyse, araştırdım, okudum, hatta daha önce okuduğum Çayın Kültür Tarihi kitabını da karıştırdım, bir şeyler hazırlamaya başladım çay üreten işçilerin çalışma koşullarına, sağlık ve güvenliklerine ilişkin. Ama durdum, tek bir fotoğrafla başkası yapmış zaten bu işi! Sebastiao Salgado’nun Ruanda’da çay toplayan işçileri görüntülediği fotoğrafları görünce, durdum ve ona dair bir şeyler yazmak istedim. Hele ki şu umutsuz, mutsuz günlerde “İnsanoğluna inancımı tazeledi” dedirtiyorsa sevdiğim bir insana (ve ayrıca aaa evet ya bu hafta bunu yazsana dedirtiyorsa); belgeselleri ve fotoğraflarıyla, saygı duymadan, bu köşede misafir etmeden geçemeyiz onu.

 

“Salgado insanların fotoğrafını çekiyor. Hasbelkader fotoğraf çekenler ise hayaletlerin fotoğraflarını çekerler” EduardoGaleano

Bu bizim için de geçerli değil mi? Tek tek iş cinayetlerinde yaşamını yitirenleri saymak, sayılara boğulmak, hayaletlerin hesabını tutmak tek başına bir anlam ifade etmiyor. O yaşamları izlemek, bilmeye çalışmak, öykülerin peşinde koşmak ve insanlar hayaletlere dönüşmesinler diye mücadele etmek. Salgado’nun her fotoğrafı bir insanlık öyküsü anlatıyorsa, bizim en soğuk görünen analizimiz de, o analize konu olmuş insanların öykülerini anlatmalı. Öte yandan sözlerimizin yalnızca değerli olması yetmiyor, etkili olması gerekiyor. Etki için de sanatsız olmuyor. Sayfalarca yazıyor, binlerce analiz yapıyor, sayıları sunuyor, grafiklerle anlatıyor anlatıyoruz. Çoğu kez tek bir fotoğraf hepsinin yerini tutuyor, yerini tutmak da ne etkimizin kat be kat üzerine geçiyor. Bilincin billurlaştığı o anı yakalamak için sanata gereksinim duyuluyor.

Fotoğrafçı Sebastiao Salgado’nun yaptığı da o. O ve onun gibiler olmadan var olamıyoruz, mücadele edemiyoruz, bir yanımız eksik kalıyor. “Dünyamızı inşa etmiş bütün erkek ve kadınlara bir çeşit saygıyı bu kitapla ödemek istedim” diye tanıttığı Sanayi Çağının Antolojisi: İŞÇİLER kitabı, diğer tüm eserlerinin yanında, özellikle işçi sınıfının nasıl koşullarda çalıştığını göstermesi açısından o eksik yanımızı biraz da olsa tamamlıyor.

Salgado, insanlara çalışma yaşamında neyin reva görüldüğünü anlattığı Workers (İşçiler)’ı hazırlamak için 80’lerin sonları ve 90’ların başlarında olmak üzere 6 yıl boyunca 23 ülkeyi gezerek, maden işçileri, çay toplayıcıları, balıkçılar gibi el emeğini satmak zorunda kalan emekçileri fotoğrafladı. Güney Amerika’nın şeker kamışı işçileri, Brezilyalı maden işçileri, Fransız çelik işçileri, Bangladeş’in kaçak gemi söken işçileri, Ruandalı çay işçileri, dünyanın dört bir yanından gelen Kuveyt’teki petrol kuyusu yangınlarını söndürmeye çalışan itfaiyeciler…

“... Bir madenciler ordusu mu bu dağı tırmanan? Firavunlar zamanında piramitleri kıran işçilerin bir görüntüsü mü? Bir karınca ordusu mu yoksa? Karınca ya da kertenkele? Madencilerin derisi kertenkele derisi; gözleri kertenkele gözleri. Yeryüzünün bahtsızları, insana özgü bir hayvanat bahçesinde mi yaşıyorlar burada?” dedirtiyorsa Salgado,EduardoGaleano’ya, bizim de aklımıza Brecht’i getirmesi hiç de sürpriz olmaz:

“…

Yedi kapılı teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?

Bir de babil varmış boyuna yıkılan,
kim yapmış babil'i her seferinde?
yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
altınlar içinde yüzen lima'nın?

ne oldular dersin duvarcılar
çin seddi bitince?

Yüce roma'da zafer anıtı ne kadar çok!
Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?”

Toprağın Tuzu: İnsan…

Toprağın Tuzu (O Sal Da Terra, WimWenders) belgeseli sizi iki saatlik acımasız, umut kırıcı bir yolculuğa çıkarıyor başta, ama sonunda umudu yeşerten Salgado’yu görüp, ne insandan ne de doğadan umut kesilmez diyorsunuz. Toprağın tuzu insan, Wim

Wenders belki de sözcük oyunu yapıyor bu ismi koyarken onun adına ithafen (Salgado=Tuzlu). 1944 doğumlu Salgado aslında bir ekonomist. 1971 yılında hatta bu alanda doktorasını bitirmiş. 1973 yılına kadar iş hayatını ekonomist olarak sürdürmüş. Aynı yıl eşinden aldığı makine ile Afrika’ya yaptığı yolculuk sırasında fotoğrafla tanışmış ve bir daha bırakamamış. Eşi ona yalnızca fotoğraf makinası vermemiş, tüm çalışmalarında yardımcı olmuş, sergilerinin küratörlüğünü yapmış, iki de oğul büyütmüş bu arada (burası önemli, Sebastiao uzun süre yurtdışındayken çocuklar o arada büyüyüvermiş(!) ).

İşçiler çalışmasında eskiden ekonomist olarak gittiği Ruanda’da çay işçilerini resmetmesi ise işin ironik bir yanı. Salt ekonominin bakış açısıyla bakmak durumunda kaldığı işçilere aslında bir insan olarak bakma şansını elde etmiş elinde makinasıyla. Yukarıdaki fotoğraflarda binlercesi görülen Serra Pelada altın madenindeki işçileri görünce morali sıfıra inmiş, oradan Kuveyt’e gitmiş dünyanın dört bir yanından gelen itfaiyecileri görmüş ve şaşırmış. Bize de bir kez daha şu soruyu sordurmuş; Kanadalı bir itfaiyecinin, Ontario’dan kalkıp gelmesinin nedeni bir felaketi önlemek miydi, yoksa insandan daha değerli petrolü mü kurtarmaktı. Orada Kuveyt hanedanı kaçarken, insan olarak sayılmadığı için öylesine yanan kuyuların ortasında bırakılan Bedevi kabilelerini de fotoğraflarken, kimsenin görmek istemediğini, daha doğrusu ciddiye bile almadığı insanları da fotoğraflamıştı.

Her gün ama her gün petrole bulanan Ontario’lu bu ve benzeri itfaiyecilerin yanısıra, ABD’li itfaiyecilerin de öykülerine dair çok az şey biliyoruz örneğin. Onların sağlık sorunlarına ilişkin yapılmış bilimsel çalışmalar var (Etzel ve Ashley, 1994; Friedman, 2005; Darcey ve diğ. 1992). Ama bu çalışmaları görmemizi bu basit fotoğraf sağlıyor biraz da.

Yukarıdaki fotoğrafa bakmak ise, gemi söküm sahalarındaki asbest ve zararlı pek çok malzemeden dolayı yaşamını yitiren işçilere dair istatistiklere ihtiyaç bırakmıyor belki de. Ama bizi öğrenmeye itiyor, araştırmaya, bulmaya, bu insanların öyküsünün peşinde koşmaya:

“2010 yılı rakamlarına göre dünyadaki gemi söküm işinin yüzde 70’i Hindistan, Bangladeş ve Çin’de yapılıyor. Bu ülkelerden sonra sıralamada Pakistan (%20-22)  ve Türkiye (%4-5) geliyor. Geriye kalan iş ise diğer ülkelerde yapılıyor. Ülkemizde her yıl yaklaşık olarak 200 civarında gemi sökülüyor.  

Bu konularda geçmişte olan bitene bakılırsa mevcut durumda bir değişiklik sağlamanın çok kolay olmadığı görülüyor. Örneğin gemi söküm işlerinde en çok açığa çıkan kimyasal maddelerden biri olan asbestin kansere neden olan bir kimyasal olduğunu gösteren kesin kanıtlar ortaya konulmasına rağmen yasaklanması için yine de onyıllarca mücadele etmek gerekmişti.” (http://bianet.org/bianet/toplum/162187-sokulen-gemiler-dokulen-hayatlar)

1 Ekim 2015-29 Kasım 2015 tarihlerinde Workers kitabındaki fotoğraflar Folk Art Galerisinde sergilenmişti ve maalesef gidememiştim. Ama olsun diyelim, hemen hemen her fotoğrafına internetten ulaşabilmek mümkün. Bir gününüzü bence Salgado’ya, hatta İşçiler kitabındaki fotoğraflara ayırın ve ondan sonra istatistiklere, ölüm ve yaralanma sayılarına bakın derim.  Çünkü o ve onun gibi sanatçılar bize ısrarla GÖR diyor. İnsanı unutmadan, insanı düşünmeden, insanlığın kurtuluşunun hayalini kurmadan bakmayın görmeyin diyorlar bize…

Kaynaklar

Salgado, S. (1997). Workers: Archaeology of Industrial Age New York: Aperture.

Etzel RA, Ashley DL. Volatileorganiccompounds in theblood of persons in Kuwaitduringtheoilfires.IntArchOccupEnvironHealth.1994;66:125-129

Friedman G. Medicaloutcomes of oilwellfighters-Kuwait. Presentation at: Meeting of theResearchAdvisoryCommittee on GulfWarVeterans' Illnesses; Sep 19, 2005; Washington, D.C.

Darcey DJ, Everson RB, Putman KL, Randerath K. DNA adductsandexposuretoburningoil.

Lancet.1992;339:489.

http://folkartgaleri.com/sergi/isciler-workers

http://mithatsarcan.blogspot.com.tr/2015_11_01_archive.html

https://olympusyollarda.wordpress.com/2015/07/14/bir-sosyal-belgesel-dahisi-sebastiao-salgado/

http://salgadosebastiao.blogspot.com.tr/

http://bianet.org/bianet/toplum/162187-sokulen-gemiler-dokulen-hayatlar