Müziğin duygular ile yapılan bir sanat alanı olduğunun tersini iddia etmek kuşkusuz çok zordur. Beethoven’in, Mozart’ın, bir senfonisinden, Tchaikovsky’nin, Gustav Mahler’in müziğinden duyguyu çıkartamayız. Aynı şekilde halk şarkılarından da. Alandaki profesyonel veya amatör çevrelerde, müziğin ifade ettiği duygular, kimilerine göre samimi, kimilerine göre manipulasyonlu olabilir, belki iyi, belki de kötü niyetli, bilgiyle veya bilgisiz bir şekilde, içten gelerek ya da zorunluluktan, para için veya salt müzik için olabilir. Bu liste çok daha fazla çeşitlendirilebilir. Kızgınlık, öfke ve aşk. Sonsuz aşk konusudur müziğin ve tabii ki nefret de… Beethoven’in ünlü Fidelio operasında sonsuz sadakat söz konusu iken, Puccini’nin ünlü Madame Butterfly’da ki aldatılmak, ve kaypaklıktır aktarılan.
Peki duygular ile bu kadar iç içe olan bir alanda bilim yapılabilir mi? Farklı cevaplar vardır. Kimilerine göre asla, kimilerine göre mutlaka. Profesyonel müzikçiler için bu teknik bir konu, amatörler için his meselesidir aslında… Elbette arada bin bir türlü farklı tonu da vardır.
Müzik ve müzik eğitimi olarak sanat, uzun zamandır teknik bir konu olarak ele alınıyor… Bu durumun tüm taraflar üzerinde olumlu ve olumsuz yönleri var. Bestecilik gibi yaratıcı alanlarda dahil olmak üzere müziğin, öğretilememesi hakkındaki tartışmalar çok uzun zaman önce bir kenara bırakıldı. Anglo-sakson eğitim sisteminin buradaki çekim alanı kuşkusuz yadsınamaz. Oysa sistematize etme çalışmalarını Antik Yunan’a kadar götürebiliriz… Toplumu rahatlık, tembellik ve melankolizme sevk eden çeşitli makamların belirli günlerde veya tamamen yasaklanması bu çalışmaların başlangıcı görülebilir.
Günümüzde daha farklı yürütülmektedir. Müzikçiler ve sanatçılar çeşitli meslek birlikleri altında toplanmışlardır. Bunlardan en önemlileri arasında belirtebileceklerimiz:
1) International Musicological Society, http://www.ims-online.ch/
2) The Society for Ethnomusicology, http://www.ethnomusicology.org/
3) International Council for Traditional Music, http://www.ictmusic.org/
4) Society for Music Theory, https://societymusictheory.org/
5) Society of Composers, http://www.societyofcomposers.org/
6) International Music Council, http://www.imc-cim.org/
7) International Society for Music Education, http://www.imc-cim.org/
Elbet bu liste kesinlikle tam bir liste değildir. Birçok ulusal birlikler, bu evrensel birliklere üye olarak uluslar arası bilimin gelişmesine katkıda bulunmaktadırlar… Ülkemizde de bu uluslar arası birliklere üye, sanatçı ve bilim insanları vardır. Özellikle de genç ve henüz kendini yetiştiren sanatçı ve bilim insanı adaylarının alanlarının gerisinde kalmaması ve bilimsel tartışmaları güncel olarak takip etmeleri açılarından, bilimsel yayın ve sempozyum programlarının takip edilmesi çok önemlidir.
Belki bu nokta da bazı tarihi yayınlardan bahsetmemiz uygun olacaktır. Paris’te yayınlanan “La Revue Musicale” 1934 yılı Ekim Sayısında yayınlanan bir makale de, ünlü Fransız besteci Claude Debussy hakkında yazılıyor. “Debussy fırtınası devam ediyor!” Leipzig’de ünlü Alman “Zeitschrift für Musikwissenschaft” ise Richard Strauss’un müziği ile ilgili bir tartışma yürütüyor. Bestecinin eserindeki müzikal malzemelerin bir form şemasına indirgenip indirgenemeyeceği tartışılıyor. Torino’da yayınlanan “La Rassegna Musicale” konuk yazar olarak, eserlerinin seslendirmesi Almanya’da yasaklanacak olan Alman besteci Ernst Krenek’in, “İtalyan Operasındaki Stilistik Problemler” hakkındaki tartışmasını yayınlıyor. Moskova’da yayınlanan “Sovetskaya Musika” ise Balaiev’in “Türk Müziği” hakkındaki bilimsel araştırması yayınlanıyor. Burada halk müziğinden ayrılan saray müziği ile ilgilenilmiş. Her iki müzik türünün de diyatonik olduğu belirtilmesine rağmen, entelektüel saray müziğinin mikrotonal ve serbest melismatik pasajlarıyla daha özgür olduğu tezi işleniyor.
Müzik, bir bilim olarak ülkemizde ne yazık ki geç yapılmaya başlanıyor… Matbaa’nın geç gelmesi, ya da yazılı kültüre geç geçilmesinin olumsuzlukları üzerinde durmak istemiyorum. Kuşkusuz bunlar da başlıbaşına önemli etkenlerdir. Ancak ülkemizdeki müzik alanındaki kurucu eğitim kurumu, Musiki Muallim Mektebi’nin 1924 yılındaki kuruluşundan itibaren alanın genişliği ve evrenselliği, kaynak erişimine olan zorluk, yazılı geleneğin ülkemizde yerleşmesinin önünde duran en önemli sebeplerinden olduğunu tespit edebiliriz. Günümüzde bilim üretme konusundaki olumsuz konumumuz halen giderilmiş değil. Ancak yaygın olarak kullanılan internet sayesinde araştırmacılar daha özgür bilgi erişimine sahipler. Bu konuda son yıllarda özel bir farkındalık ortaya çıktığından da bahsedebiliriz. Gittikçe artan sayılarda sempozyumlar, araştırma yayınları, popüler dergiler ve süreli yayınlar alanın gittikçe gelişmesine katkıda bulunuyor.
Ülkemizde müzik alanındaki öncü kurum olarak kurulan Musiki Muallim Mektebi (1924) ve Ankara Devlet Konservatuvarı (1936) müziğin eğitimini evrensel nitelikte vermeyi, toplumu sadece müzikle değil, aydınlanmanın evrensel değerleri ile buluşturmayı hedeflenerek kurulmuştu. Günümüzde de Hacettepe Üniversitesi bünyesinde faaliyetine devam eden Ankara Devlet Konservatuvarı bir hakemli dergi ile, ülkemizdeki bilimsel ve sanatsal tartışmalara katkı koymak ve geliştirmek istiyor. “Sahne ve Müzik Eğitim-Araştırma Dergisi” elektronik ortamda yayınlanan bir dergi olarak bu sebeple kuruldu. Müziğin bilimsel temellerde ilerlemesi için yeni bir araç olma yetisine sahip görülmekte ve ülkemizdeki çağdaş müzik eğitiminde referans yayın olabilecek bir yayın olması hedefleniyor.
Alman müzik bilimciler, Reininghaus ve Traber’in “Müzikal işlemlerin (tekniklerin) gelişimi, toplumların gelişimine bağlıdır” saptamasını hatırlatıyor bu saptamayı “müziğin gelişimi, toplumun gelişimine bağlıdır” şeklinde geliştirmek istiyorum. Toplum ilerleyince müzik ilerler, toplum gerileyince müzik toplumu ilerletmeye çalışır. Bu bağlamda, müzik için müzik ve toplum için müzik tartışmaları artık kesin bir yola girmiş durumdadır. 1971 yılında, Stuttgart’ta düzenlenen “Uluslararası 1. Müzik Kongresi”ne çağrı metninde: “Her türlü uzmanlaşmaya rağmen Müzik Teorisi, toplumdan kopmamalıdır… Tarih, teknik, fizyonomi ve politik perspektifler, uzmanlaşma alanlarında da geliştirilmelidir.” denmiştir. Ülkemizde de “Sahne ve Müzik Eğitim-Araştırma Dergisi” de müziğin toplumdan kopmaması ve bilimsel olarak gelişimine altyapı hazırlanması açısından önemli bir gelişmedir.