Restorasyon kapıyı kaç kere çalar?

Postacının ve postmoderncinin iki kere çaldığını biliyoruz (*); ancak restorasyon söz konusu olduğunda böyle kesin bir sayı veremiyoruz. Son sekiz yıldır kaç kere çaldığının hesabını biz de unuttuk…

Kısaca hatırlatmak gerekirse “restorasyon” kavramıyla kastedilen, Türkiye’nin demokrasinin işleyişi, demokratik haklar ve özgürlükler, kuvvetler ayrılığı gibi alanlarda bozulan dengelerinin AKP’siz bir iktidar eliyle yeniden tesis edilmesi, ülkeye “özgürlükçü demokrasinin” getirilmesidir. Söylendiğine göre, böyle olsun isteyenler arasında ABD, AB, Soros, vb. birtakım dış unsurlar da yer almaktadır.

Dahası, restorasyon son günlerde kapıyı bir kere daha çalmış görünmektedir. Yani birileri gene düğmeye basmış, bunun üzerine Gergerlioğlu serbest bırakılmış, HDP’li Katırcıoğlu AKP’ye mesaj vermiş, bir de Zülfü Livaneli kalkıp CHP’nin Baykal başta eski liderleriyle “yüzleşmesi” gerektiğini söylemiştir.          

İşte bunlar hep…

***

Yukarıda verilen örneklerin restorasyonla ve onun kapıyı bir kez daha çalmasıyla ilgisi var mıdır yok mudur, burasını geçelim. Ancak, özet tanımımızdan hareket edecek olursak, Türkiye’nin gündeminde restorasyon gibi bir olasılığın yer aldığını, içerde ve dışarda bunu isteyenlerin olduğunu inkar etmek mümkün değil.

Ne var ki bu gerçeğin kabul edilmesi birtakım soru işaretlerini ortadan kaldırmıyor. 

Örnek: Restorasyon denilen şey öyle şeytani bir kurgunun içine yerleştiriliyor ki sanki bu ülkede onun bunun aleti olmadan, birileri adına hareket etmeden ya da kafası esir alınmadan sıradan bir özgürlükçü ve/ya da demokrat olmak mümkün değil! Oysa özgürlükçülük ve demokratlık gibi kategoriler tarihsel ve yaklaşık 100 yıldır da evrensel bir soyağacına sahiptir; bunların günümüzdeki varlığını, birtakım güç odaklarının kurgularıyla açıklamak tek kelimeyle saçmadır.  

Konunun bu yanını fazla uzatmayacağız. Özetle şunu söylüyoruz: Türkiye’de her tür özgürlük ve demokrasi arayışını “restorasyon” bağlamında peşinen birtakım kurguların parçası saymak, bugünkü AKP-MHP rejimine olmasa bile onun “zihniyetine” çok yakın durmanın açıkça ikrar edilmeyen tezahürü sayılmalıdır.

***

Konunun, siyasal değerlendirme açısından daha önemli bir yanı da var.

Siyasal süreçlere belirli bir soyutlamayla teorik düzeyde bakıldığında birbirine eşit ağırlıkta iki yol ya da olasılık görülebilir. Oysa bu teorik ikilik, somut ortam ve koşullarda mutlaka birinden ya da ötekinden yana ağırlık kaymalarıyla sürekli yeniden belirlenecektir.

Şimdi meramımızı daha rahat anlatabiliriz: Teorik bakış, Türkiye’de post-AKP restorasyon ve nereye varacağı belli olmayan daha sert ve kavgalı siyasal ortamlar olmak üzere iki olasılığa işaret etse bile ağırlık bunlardan ikincisindedir.   

Burada söylenen, sadece AKP’nin gitmemekte direneceği, bunun için her tür marazayı çıkaracağı değildir; belki de daha önemlisi şudur: AKP’nin direnişi, diğer tarafın “restorasyonculuğunu” körelterek tanınmaz hale getirecek, sonuçta gitse bile geride “restorasyon” denebilecek ne varsa hepsini büyük kavga konusu haline getirecek bir “birikim” bırakacaktır.

Bu “birikimin” olduğu bir Türkiye’de ortam neye benzer?

O dönemleri hatırlayanlar için, Ocak 1978 ile Ekim 1979 arasındaki Ecevit iktidarında ülkede hüküm süren ortamı örnek verebiliriz.

Özetle, sürekli gerilim, kutuplaşma, kavga ve sertleşme demektir; “devri sabık yaratmama” ve “helalleşme” gibi sözler bir ihtimal böyle bir öngörüden hareketle söylenmektedir.

Açık konuşmak gerekirse, öngördüğümüz bu “modelin” tutmama olasılığı da vardır. Tutmaması bir tek koşula bağlıdır: İktidardan düşmüş bir AKP gerçekten erir, örneğin az önce sözünü ettiğimiz 1978-1979 döneminde Milliyetçi Cephe’nin sahip olduğu her yerde, ama en başta sokakta kavga çıkarma gücünü de elinden kaçırır…  

***

Neyse, yazıyı kesmek zorundayız, kapı çaldı da…

Belki restorasyon gelmiştir…

_______________________________________________________________________

(*) “Postacı” James M. Cain’in bir romanından (Postacı Kapıyı İki Kere Çalar); “postmodernci” de Gilbert Adair’in bir kitabından (Postmodernci Kapıyı İki Kere Çalar) hareketledir.