Refleksler bir kez kaybolmaya görsün…

YPG Sözcüsü Polat Can’a soruyor Radikal muhabiri, Kobane’de vaziyet nedir diye. Can yanıtlıyor:

“Özellikle son iki gün içerisinde hem YPG’nin saldırıları, hem de IŞİD terörüne karşı savaşan uluslararası koalisyon güçleri hava saldırıları arttı. Çok kayıp verdirdik.”

Uluslararası koalisyon güçlerinin dışında da bazı destekçiler varmış: “Ayrıca, Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kimi küçük grupları da ‘Fırat Volkanı’ adıyla buradalar” diyor Polat kardeşimiz.

Bilmeyenler ve bilmek istemeyenler için belirtelim: “Uluslararası koalisyon güçleri” denenler, başta ABD olmak üzere “Özgür Dünya”nın hava kuvvetleri. Özgür Suriye Ordusu da, Suriye’yi Esad’dan “özgürleştirmek” için ABD’nin besleyip araziye saldığı “özgürlük” savaşçıları.

Heeey, öz-gür-lük!

Postmodern çağın “Stalingrad savunması” böyle olursa, “uluslararası tugayları” da böyle olacak tabii.

Aman canım, siz de her taşın altında Amerika arıyorsunuz…

Koalisyon’un desteği daha önce başlamış olsaydı mesele önceden halledilirdi diye sitem eden, ama zararın neresinden dönülse kârdır diyen Polat Can devam ediyor:

“Kobanê direnişinden önce de içinde Amerika’nın da olduğu birçok ülke ile ilişkilerimiz vardı. Birbirimizi tanıma, görüş alışverişinde bulunma vb. ilişkiler vardı. Kobanê’ye saldırılar gerçekleşince mevcut durumun aciliyeti nedeniyle var olan fikir alışverişleri pratik işbirliğine döküldü. Yani Kobanê’nin acil durumu bazı şeyleri hızlandırdı. Bu konuda hem koalisyon güçlerinin istekleri oldu, hem de bizim. Eğer bir işbirliği söz konusuysa bu en çok zor günlerde, tarafların birbirlerine sahip çıkmasıyla olur.”

Zor günlerde dostlar birbirine destek vermeli tabii. Bugün sen bana, yarın ben sana… Bölgede iş çok. Hem Amerika’dan iyi dost mu bulunur?

“Uluslararası koalisyon güçleriyle birlikte hareket ediyoruz. Hem istihbarat olarak, hem askeri olarak, hem de hava saldırılarında direkt işbirliği halindeyiz.” diyen YPG Sözcüsü teknik bilgiler de veriyor:

“Kobanê’de ve diğer alanlardaki özel bir birimimiz bize koordinatları veriyor, sonra bu koordinatlar YPG tarafından koalisyon güçlerine, oradan da uçaklara aktarılıyor, daha sonra hava saldırıları direkt gerçekleşiyor. YPG ile uluslararası koalisyon arasında aracısız, direkt bir ilişki var. YPG temsilcisi hava saldırılarının koordine edildiği operasyon merkezinde bizzat yer alıyor ve Kobanê’den gelen bilgileri aktarıyor ve saldırı aşamasında yer alıyor.”

İşbirliğinin düzeyine bak! Dost kuvvetlerin “özel birimleri” ve “komuta merkezleri” birlikte mesai yapıyor.

Ne olacak canım, saldırı altındayken ABD’den destek aramak “doğal”dır!

Yahu emperyalizm neydi? Irak’a iki kere saldırıp milyonlarca insanı kim katletti? Suriye’yi kim kana boğdu? Şimdi bu işleri yapanların topu tüfeğinden medet ummak ayıp olmuyor mu?

Arkadaşım geçti o dönem, “Amerikan topu tüfeğiyle bile mi olsa? denmemelidir. Bu sorunun, güncel ve gerçek bir karşılığı bulunmamaktadır.”

Bu sorunun güncel ve gerçek karşılığını İzlanda’da veya Polinezya’da arayacağız herhalde!

“ABD bombalamasın, öbürü silah vermesin, onun müdahalesini onaylamıyoruz… Türkiye solu mu verecek silahı?” demiş bir sivri zekâlı.

Ne kadar da gerçekçi ve haklı arkadaşımız! Şu üniversitedeki saldırılar için de Amerikan Konsolosluğu’ndan yardım talebinde bulunsak mı acaba? Malum, sol bu işi beceremeyecek…

Hem bakın eğitim de verilecekmiş: Taze bir haber: “Türkiye’nin özellikle Eğit-Donat programı dahilinde Fırat Volkanı adı verilen ılımlı İslamcı muhalif grupları ve PYD’nin bir grubunu eğitmesi kesinleşti. Eğitimin Türkiye içinde nerede yapılacağı ise halen görüşülen konular arasında. PYD’lileri eğitme işini Türkiye sınırları içinde ABD’nin üstlenmesi bekleniyor. Tahsis edilecek bir üssün kontrolü ABD’de olacak ve ılımlı muhalifleri sınıra yakın bir ilde bulunması beklenen bu üste eğitecekler.”

Beceriksiz Türkiye solu en delikanlı kadrolarını bu eğitime yollasa fena mı olur? Böylece kritik durumlarda “sol müdahale” için bir güç de yaratılır, değil mi?

Neyse, biz YPG Sözcüsüne dönelim. Polat Can şöyle noktalamış söyleşiyi:

“Kobanê direnişinin kazanması, Kürdistan’ın, koalisyon ülkelerinin, Amerika’nın ve vicdan sahibi herkesin kazanması demektir.”

Yapma yahu! Şimdi ben Amerika kazansın diye mi sokağa çıkıp gaz-cop-kurşun yedim? Ben galiba bu cephenin “vicdan” kısmı oluyorum!

İdeolojisiz vicdan, budalalık oluyor, bilesiniz.

Polat Can bir sloganla bitirmiş söyleşiyi: “YPG’nin Kobanê’deki direnişi Stalingrad’da Nazilere karşı verilen direniştir, Amerikan halkının dediği gibi Alamo’daki direniştir.”

Yerseniz!

İnsanın refleksleri bir kez kaybolmaya görsün… Stalingrad savunması diye başlarsın, kendini Amerikan generaliyle aynı komuta merkezinde bulursun.

Kimse anasından işbirlikçi doğmaz. Adamı böyle topla tüfekle işbirlikçi yaparlar. Ama sözüm YPG Sözcüsüne değil, bunca gerçeğe karşın refleks vermeyenlere…