'Pembe Dindarlar', İslami ikoncanlar ve adil düzen

Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçarslan’ın “Muhafazakar Orta Sınıf Nasıl Delirdi?” başlığıyla yayınlanan yazısı oldukça ilgi çekiciydi. Bu ibretlik yazıyı kaçıranlar için bazı notları paylaşalım.

Kılıçarslan’ın “muhafazkar orta sınıf” olarak adlandırdığı belli bir toplumsal kesim, adını öyle koymasa da bir yozlaşma içindeydi:

(Tüketim kültürü); “nargile kafelerden babyshower partilerine, instagram tesettürcülerinden çay romantizmine kadar bir dünya ‘garabet’ tam bu boşluktan sızdı hayatımıza. Tıpkıbasım hatlarla, ederinden fazla ödenen tespihlerle, değersiz ebrularla devam etti yoluna.”

“Pembe dindarlar” ortalığı doldurmuştu:

“ ‘Dolandı, kıvrıldı’ falan derken Kâbe’nin önünde evlilik teklifleriyle, hayatı ‘romantik ve dini’ bir şeymiş gibi kurgulayan ‘pempe dindarlarla’, ‘abdest suyunu şalımla kurulamak istiyorum’ cümleleriyle, duvarlarında hat levhaları asılı çikolata kafelerle, moda haftalarıyla, romantik Bosna turlarıyla, ultra romantik Kudüs gezileriyle devam etti o yol.”

Her delikten din bilmeyen dinbazlar, düşünür sanılan sosyal medya fenomenleri, kültür diye trollük yapanlar çıkıyordu.(1)

Yazının ibretlik kısmı aktardığımız “içeriden itirafların” bilinmezliği değil. İbretlik olan tüm bunların büyük bir şaşkınlıkla, “senden bunu beklemezdim” serzenişiyle ortaya konmasında.

Niye şaşırdıklarını anlamak mümkün değil.

Zira yukarıda resmedilen tablo tam da “Adil Düzenin” üstünde yükselmemiş midir?

Siz eskiden neydiniz ki şimdi bu olanlara üzüleceksiniz?

Doksanlı yıllar, siyasal İslamın yoksul mahallelere sol-demegojik “adil düzen” söylemiyle, patronaj ağlarla musallat olduğu yıllar hatırlansın.

O yıllarda, İslami dayanışma adına milyonları “cukkalayanlar”, Bağdat caddesinde son model aracıyla gezen oğul Erbakanlar, haremlik selamlık plajlarıyla lüks tatil yapanlar, İslami komün diye villalı uydu-kentleri mesken edinenler, belediyeden ihale kovalayarak fahiş paralara konanlar kimlerdi?

Eğer tüm bu şatafata, lükse, gösterişe, tüketim hazzına, zenginlik çığlıklarına yeterince kulak verirseniz temelini Adil Düzenin attığını görebilirsiniz. Metaforik olarak söylemiyoruz “temel atmayı”…

Örnek olsun.

Örneğimiz İstanbul’dan. Bugün, büyük kısmı İslami uydu-kent özellikleri gösteren Başakşehir, Refah Partisi tarafından başlatılan bir projedir. Öyle ki “İstanbul’un ikinci kez fethi” sloganıyla, Adil Düzen idealinin gerçekleşeceği bir dava-mekanı olarak, havzasında RP’nin de ambleminde yer alan “başak” simgesinin yer aldığı dev bir projedir Başakşehir, 1995’te temeli atıldığında.

Yerleşkeye okullar, camiler, hastaneler, parklar yapılacaktır. Her binada imam, hafız abla, çocuklar için dini kurslar olacaktır, harem selamlık havuzlar, spor kompleksleri dikilecektir.

Nitekim böyle olmuştur.

Başakşehir etap etap ilerledikçe, adı Sarayla, Rezidansla, Konakla anılan yüksek güvenlikli, havuzlu, otoparklı, çocuk oynama alanlı, özel camiili lüks villa siteleri mantar gibi çoğalmıştır.

CarrefourSa gibi marketlerde bile içki satışının olmadığı dev AVM’ler, Ramazanda Sturbucks’ı dolduran mütedeyyinler, hatim partileri yapan şirketler, başörtülü kadınların DJ’lik yaptığı eğlence düzenlemeleri, doktoralı din adamlarının, kutsal günlerde çeşitli dini işler için kiralanması gibi görüntüler bir bir sökün etmiştir.

“Para tesettürde” diyen butikler, tanesi bin liradan eşarp satar olmuştur. Burbery, Chanel markalı eşarplar “bizim de ikoncanlarımız var” diyen esnafın tezgahını süsleyecektir.

Dilerseniz devamını bu İslami vahada kendini mutlu hissedenlerden dinleyelim:

Bunlardan birisi Başakşehir’i “yoksulların olmadığı bir seçkinler bahçesi, onların da olmasını isterdik ama yoklar” diyerek tanımlamakta. Bir diğeri “biz yoksullardan kaçmadık, dejenere olmuş bir bataklıktan kendimizi kurtardık” demekte.

Ya da…

“Benim çocuğum hayatta küfretmez. Hatta biz Metrokent’te oturuyoruz…ev fiyatları sekiz yüz binden başlıyor. Sadece aidatı üç yüz lira” (2) demektedir.

Adil düzenin meyveleri karşımızdaki.

Karşımızdaki, emekli maaşıyla geçinen “laikçi teyzeye” bakıp, kendini “öteki” “ezilen” olarak gören yüzsüz, riyakar bir kitle…

Karşımızdaki, son model cipinden ilahiler yükselirken kendini “öz yurdunda parya” hisseden bir kitle…

Karşımızdaki, olanca cerahatiyle; kiri, kültürü, yobazlığıyla, sırtına binerek doyduklarının, din diye diye kalbine, ruhuna çöreklenen bir kitle…

Karşımızdaki, instagram story’si Osmanlı nostaljisine galebe çalan, ecdadını tarihi yapıya AVM yaparak kutsayan bir kitle…

Buram buram gericilik, yozlaşma, burjuva ahlakı karşımızdaki.

Kaynak

1-https://www.yenisafak.com/yazarlar/ismailkilicarslan/muhafazakr-orta-sinif-nasil-delirdi-2050484

2- Başakşehir’le ilgili veriler ve alıntılar için bkz. İrfan Özet, Fatih Başakşehir, Muhafazakar  Mahallede İktidar ve Dönüşen Habitus, Dördüncü Bölüm, İletişim Yayınları(2019)