Peki Ya Ayastefanos Filminden Önce Donanma Cemiyeti'nin Çektirip Gösterdiği Filmler?

Geçen Pazar günü Sabah gazetesinde yer alan bir söyleşi, “Sinema tarihimizi değiştirecek belge 34 yıllık tartışmayı bitirdi” başlığıyla yayınlandı (*). Bu söyleşi, resmi kurumlar dahil pek çok çevre tarafından “ilk Türk filmi” sayılan ama kayıp durumdaki ve  çekilip çekilmediğine dair kimi kuşkular da dile getirilmiş olan Ayastefanos’taki Rus anıtının yıkılışının belge filminin çekimi ve gösterimi hakkında bilgiler içeren dönemin bir sinema bülteninin Osmanlı arşivlerinde bulunmasından hareketle konu hakkında Müferrika dergisinde bir makalesi (**) yayınlanmış olan Doç. Dr. Arda Odabaşı ile yapılmıştı. Sözkonusu belge kimi yeni ve önemli bilgiler içeriyor ve sinema tarihimize değerli bir katkı niteliğinde. Öte yandan sinema tarihimizde onyıllardır araştırılan ve çeşitli yönleriyle tartışılagelen bu konunun neredeyse periyodik olarak medyanın gündemine gelmesinin ilk olmadığı da bir gerçek. Örneğin, Burçak Evren’in Antrakt dergisinde yayınlanan bir makalesine atıfla 2004’te dönemin Radikal gazetesinde çıkan “İlk Türk filmini gören var” başlıklı haber, Merkez Ordu Dairesi çalışanlarından Gafuri Akçakın’ın bu filmi bizzat izlediğine ve amirlerine de izlettiğine dair el yazısı notları hakkında “Bu tarihi belge Fuat Uzkınay’ın Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı filmini çektiğini ve nakil sırasında kaybolduğunu ortaya koyuyor. Böylece filmin çekilmediği yönündeki savlar da boşa çıkmış oluyor” ifadesiyle bitiyordu (***).

Kuşkusuz Odabaşı’nın makalesine ve söyleşisine konu olan Sinema Haberleri başlıklı yayın, belleğe dayalı el yazısı notlardan daha ‘somut’ bir belge ve hem bu niteliğiyle, hem de daha fazla bilgi içermesi açısından önemli. Öte yandan, Odabaşı’nın gerek kendisiyle yapılan söyleşi içinde, gerekse makalesinde bizzat kaydettiği üzere, bu bilgilerin bazıları -Osmanlı’nın 1’nci Dünya Savaşı’na girme kararı üzerine yapılan “cihat ilanının” ardından gerçekleşen diğer gösterilerin de Rus anıtının yıkılması ile takriben eş zamanlı olarak filme alınmış ve bunların Ali Efendi Sineması’nda gösterilmiş olduğu- yakın dönemde Prof. Dr. Nezih Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen bir araştırma projesi kapsamında bulunan bir gazete ilanında da zaten ortaya çıkmış ve yayınlanmıştı. Sinema Haberleri’ndeki dikkat çekici unsur, bu film(ler)in şimdiye dek varsayıldığının aksine tek başına Ali Fuat Uzkınay tarafından değil, “Ali Fuat Bey ve Mösyö Mordo tarafından” çekilmiş olduğu bilgisi. Yani pek çok çevre tarafından “ilk Türk filmi” kabul edilegelen film aslında bir Türk ve bir yabancı tarafından bir nevi beraberce, ortaklaşa çekilmiş…

Bu bilgi, Ayastefanos anıtının yıkılışı filminin (ve takriben eşzamanlı olarak çekilen diğer cihat gösterisi filminin) tabiyetine ilişkin bir diğer tartışma açısından yararlı bir veri. Açıkçası, kopyasının mevcut olmamasından hareketle Ayastefanos filminin çekilip çekilmediğine dair geçmişteki spekülasyonlar kanımca konunun daha esaslı yönlerine ilişkin tartışmaların hep önüne geçmişti ne yazık ki. Buradan kastım bir yönüyle, Ayastefanos filminden yıllar önce Osmanlı “tebasından” Manaki Kardeşler’in çektikleri belge filmlerin neden “ilk filmlerimiz” sayılmadığına dair tartışmalar ki Burçak Evren’le başlayarak pek çok sinema yazarı bu tarihsel gerçeğe dikkat çektiklerinden bu konuda bir yazılı tartışma külliyatı mevcut (****) ve belli ölçülerde kamuoyu tarafından biliniyor, dolayısıyla bu yazıda konunun o yönüne ayrıca değinmeyeceğim. Öte yandan konunun diğer ve nispeten gözardı edilen, bir başka yönü ise, Ayastefenos filminin bir “Türk filmi” olup olmadığının da aslında bir hayli, en hafif ifadeyle, tartışmaya açık olması ki bu köşe yazımda Ayastefanos filminin yeniden gündeme gelmesine değinmekteki esas amacım konunun bu yönüne vurgu yapmak.

Sinema Haberleri dahil en yakın dönemde ortaya çıkarılan dönemin yayın organları menşeili belge ve bilgilerden önce, o tarihe dek Ayastefanos filmi konusundaki külliyatı eleştirel biçimde derleyerek ve başka kaynaklarla takviye ederek ele alan kapsamlı bir akademik çalışma Doç. Dr. Dilek Kaya tarafından 6. Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler Konferansı’nda sunulmuş ve sözkonusu konferansın tebliğ kitabında basılmıştı (*****). Kaya bu çalışmasında sözkonusu filmin “hükümet ya da ordu tarafından planlanıp çektirilmiş bir film, ve hatta bir Türk filmi, olmama” ihtimalinin kuvvetli olduğunu ortaya koymuştu.
Kaya’nın çalışmasından hareketle çok özetle ve kısmen kendi vurgularımı da katarak aktaracak olursam, sözkonusu filmden ilk olarak 1946’da Rakım Çalapala bir kitapçıkta sözetmiş ancak onu, “ilk Türk film operatörü” (yani kameramanı) olarak kaydettiği Uzkınay’ın “ilk çevirdiği film” olarak anmıştı. Yani ilk kaynak olarak Çalapa’nın aktardığı bilgi, kamerayı bir Türk kameramanın kullandığı ilk film oluşundan ibaret. Buradan ilk Türk filmi iddiasına sıçrayış ise, 1953’te Nurullah Tilgen tarafından Yıldız dergisinde yapılıyor ve Tilgen’in bu sıçrayıştaki dayanakları şaibeli: Tilgen, filmin Ordu Film Alma Merkezi tarafından çektirildiğini iddia ediyor ama bu merkez, Kaya’nın işaret ettiği üzere filmin çekildiği 1914’te henüz kurulmuş değil! Tilgen’in aktarımına göre Merkez, anıtın yıkılmasını filme çekme işini Avusturyalı Sascha Film’e vermiş ama aynı zamanda filme bilfiil çekme görevinin bir Türk’e verilmesi de şart koşulduğundan bu amaçla devreye Uzkınay sokulmuş. Kaya’nın kendi araştırmasında aktardığı, Tilgen’in bu konudaki ilk yazısından daha eski, 1950 tarihli bir başka yayında, Yeni Tarih Dünyası’nda, yeralan imzasız bir not ise daha ayrıntılı ve yapım insiyatifi açısından farklı bir durumu ortaya koyuyor: Anıtın yıkılmasını Avusturyalı film şirketi çekmek istiyor ve bir Türk’ün bu işi gerçekleştirmesi kendilerine şart koşulduğundan şirketin temsilcisi Mordo (evet, Sinema Haberleri’nde de adı geçen kişi); Fuad Bey’i devreye sokuyor. Yani  filme çekme (kamerayı kullanma) pratiğinin bir Türk tarafından gerçekleştirilmesi şartı dolayısıyla Fuat Uzkınay’ın filmi çekmiş olduğu her iki aktarımda da ortak; ama 1950 tarihli, sinema tarih yazımında esasen gözardı edilmiş aktarımda anıtın yıkılmasını filme çekme projesinin doğrudan Avusturyalılar’dan geldiği, Tilgen’in daha sonraki, 1953 tarihli ve bilahare ‘resmi tarih’ niteliği kazanan aktarımında ise ordu tarafından Avusturyalılar’a adeta ihale edildiği ifade ediliyor. 

Görüldüğü üzere, Ayastefanos filminin, günümüzdeki tabirle, ‘yapımcısının’ niteliği aslında belirsiz ve bir filmin tabiyetini belirlemede yapımcısının kimliğinin, tabiyetinin önemli olduğu açık. Yukarıda Kaya’nın eleştirel derleme çalışmasından yaptığım aktarımları, özellikle Yeni Tarih Dünyası’ndaki bilgileri, en yeni ortaya çıkarılan Sinema Haberleri’ndeki bilgilerle birlikte ele aldığımızda Ayastefanos filminin belki de bir nevi Osmanlı-Avusturya ortak yapımı olarak düşünülebileceği ortaya çıkıyor, diğer olasılık ise düpedüz Avusturya yapımı olup sırf Osmanlı otoritelerinin koyduğu Türk kameraman şartı dolayısıyla bir Türk kameramanın (da) kullanılmış ve filmin bir kopyasının, kameraman olarak kullanılan Türk sinemacının bağlı olduğu özel kuruma da satılmış veya belki de çekim anlaşması koşulları gereği verilmiş olması. Şayet bu çıkarımları “kesin olmayan olasılıklar” diye gözardı edeceksek ise filmin, kameramanın (veya kameramanlarından birinin) etnik kimliği bir yana, Osmanlı/Türk yapımı olmasının, yani bir “Türk filmi” olmasının da, aynı şekilde ancak bir olasılık olduğunun ayırdında olmak gerek.

Son olarak, konunun bu yönüyle, Ayastefanos filminin tabiyeti, Osmanlı/Türk yapımı olup olmadığı, “Türk filmi” sayılıp sayılamayacağı yönüyle dolaylı olarak ilgili bir başka, yan konuya dikkat çekmek istiyorum. Kaya’nın yukarıda andığım çalışmasında ayrıca 1909’da kurulmuş olan Donanma Cemiyeti’nin (tam adı: Donanma-yı Osmani Muavenet-i Milliye Cemiyeti) faaliyetlerine ilişkin olarak, Donanma dergisinin Ağustos 1911 tarihli 18’nci sayısında “ilk defa olmak üzere, askeri manevraların sinema ile fotoğrafları aldırılarak iane-i milliye menfaatine muhalif şehirlerde ahaliye teşhir ettirilmiştir” bilgisine yer verildiği kaydediliyor.  Ayastefanos filmini Donanma Cemiyeti’nin çekmiş olduğuna dair bir kayıt yok, sözkonusu dernek bu olayı fotoğraflamakla yetinmiş görünüyor ama bu derneğin, bir Alman şirketiyle anlaşarak başka filmler çektirmiş ve halka göstermiş olduğu, dernekle ilgili kimi araştırmalarda da kaydediliyor. Nitekim bu verilerden hareketle Donanma dergisinin arşivini gözden geçirdiğimde örneğin Eylül 1914’te, Ayastefanos anıtının yıkılmasından yaklaşık iki ay önce!, Yavuz dretnotunun (savaş gemisinin) Heybeliada önlerindeki geçit resminin “sinemaya alındığı” ve halka gösteriminin yapılacağı duyurusuna denk geldim: Derginin 21 Eylül 1914 tarihli 60’ıncı sayısında (******) sözkonusu geçit resminden fotoğraf yayınlanırken ayrıca “Bundan başka [fotoğrafları yayınlamaktan başka] bir hizmetimiz daha vardır ki, bütün Istanbul halkınca takdir edileceğine eminiz. Güzel bir makine ile ‘sinema’ aldırdık. Zırhlılarımızın vaziyeti, sinemada pek mükemmel görülecektir” deniliyor ve millet tiyatrosunda “geçit resminden maada, gayet müessir sahneler ira’e edileceği [gösterileceği]” kaydediliyor.

Yavuz dretnotunun Heybeliada önlerindeki geçit resminin filminin kameramanı meçhul, az yukarıda andığım üzere Donanma Cemiyeti’nin anlaşma yapmış olduğu Alman şirketine çektirilmiş olması muhtemel ancak Donanma dergisindeki duyurudaki ifadelerden filmin Donanma Cemiyeti tarafından çektirilmiş olduğu, yani ‘yapımcısının’ Donanma Cemiyeti olduğu anlaşılıyor. Ayastefanos filminin çekimi ile Istanbul’daki gösterimi arasında, filmin post-prodüksiyon için yurtdşına gönderilip geri gelmesi dolayısıyla bir buçuk ay gibi bir zaman geçerken, Yavuz dretnotu filminin çekilmesinin üzerinden bir hafta geçmeden Istanbul’da gösterilmiş olması post-prodüksiyonunun muhtemelen yurtiçinde yapıldığını belli ediyor. Kameramanının veya kameramanlarından birinin kimliği Türk olsa da, kim tarafından çektirildiği çelişkili anlatımlar üzerinden belirsiz olup bu arada post-prodüksiyonu da yurtdışında yapılan Ayastefanos filminin yanında, Yavuz dretnotu filminin yapım menşei niteliği nispeten daha net olarak görünüyor, Ayastefanos filminden önce çekilmiş ve gösterilmiş olduğu ise kesin. Üstelik Yavuz dretnotu filmi, Donanma Cemiyeti’nin çektirip gösterdiği filmlerden yalnızca biri. Görüldüğü üzere, sinema tarihimizin değişmesi için çok malzeme var.

 

(*) https://www.sabah.com.tr/pazar/2018/08/19/turk-sinema-tarihi-degistirecek-belge-bulundu-ayastefanos-filmi-cekilmis-ve-gosterilmis-ama
(**) İ. Arda Odabaşı, ‘Ayastefanos Filmi Hakkında Yeni Bilgiler ve Sinema Haberleri Gazetesi’, Müteferrika no. 53 (Yaz 2018/1); sf. 93-104 (Müteferrika’daki makaleye bayram tatili koşullarında erişimimi sağlayan Barış Saydam ve Özge Özyılmaz’a teşekkür ederim).
(***) http://www.radikal.com.tr/kultur/ilk-turk-filmini-goren-var-701856/
(****) Örneğin bkz: http://www.tsa.org.tr/tr/yazi/yazidetay/17/balkanlarin-ve-turk-sinemasinin-ilk-yonetmenlerinden--manaki-kardesler
(*****) Dilek Kaya Mutlu, ‘Ayastefanos’taki Rus Abidesi: Kim Yıktı? Kim Çekti? Kim “Yazdı”?’, Türk Film Araştırmalarında Yeni Yönelimler – 6 (ed.: Deniz Bayrakdar; Bağlam Y., 2007) içinde sf. 17-29.
(******) http://www.donanmatarihi.com/donanma-mecmuasi-60/