Ovacık'a borçluyuz

Son yerel seçim akşamı ülke iki habere odaklanmıştı. AKP halen birinci parti olarak yoluna devam ediyor, Ovacık’ta ise Türkiye Komünist Partisi ve DHF ortaklığı ile TKP listelerinden seçime katılan aday, Mehmet Fatih Maçoğlu’da sandıktan birinci olarak çıkıyordu. Ara ara bu ikinci gelişme birinci haberin dahi önüne geçiyordu.  Ülke akşam saatleri itibariyle, seçimlerde sosyalizmi tercih etmiş bir ilçenin yeni komünist başkanının sesi ile tanışmıştı. Heyecanlı, kısa telefon bağlantıları ile çok şeyi anlatan başkan, ilçesi kadar mütevazi, ilçesinin aldığı karar kadar haklı, o ilçenin ülke de yarattığı heyecandan daha heyecanlıydı.  

Seçimlerin üzerinden sekiz ay geçti.

Ovacık bu ilk ayı dostlarını, meraklı ziyaretçilerini, tebrik etmek için yurtdışından kalkıp gelenleri , gazetecileri, ağırlamakla geçirmedi sadece, hemen  devrimci halk meclisleri kuruldu. Belediye başkanının çalışanlardan önce belediye binasının kapısını açmasına kısa zamanda alışıldı, meclise gelmeyen vatandaşı, kahvede, okul önünde, tarlada yanına gidip fikirlerin toplanması, görüşlerinin sorulması , gün gibi ortada olan sorunların değil çözüm önerileri alınmadan bu iş başlayamazdı.

Her şey hep beraber yapılacaktı.

Borç devralmış bir belediye de komünist başkan ile onunla birlikte Ovacık için kolları sıvamış halk meclisi, bazı kararları hiç zorlanmadan büyük bir onurla verdi. Otobüsler ücretsiz hizmet vermeye başladı.  Diğer ihtiyaçların da ücretsiz sağlanmasının yolları bulunmaya çalışıyor. 

Maçoğlu verdiği bir röportajda gülümseyerek şöyle bir cevap veriyordu. ” Tabi, komünist bir başkandan beklenen, her şeyin bedava verilmesidir”

Yalnız bırakılmış bir kültürü, yağmaya açılmış bir doğayı, ilçenin ekonomik sorunlarını ve ülke gündemi ile ilgili siyasi refleksleri kendi haline bırakmayan bir yerel yönetim için mutlaka komünist bir belediye başkanına sahip olmak şart değil. Ancak yerel yönetimin tüm bunların yanında halk örgütlenmesi için en doğal araca dönüştürülmesi, halkın çıkarlarının da en başa yazılması sosyalist olmanın çıtasını oluşturuyor.

Ovacık, bu çıtayı hiç düşürmüyor. 

Bu satırın yazarının da  içinde bulunduğu bir heyetle  birlikte İstanbul’un  bazı belediyeleri ile dayanışma ağı kurmak için yapılan ziyaretlerin birinde Maçoğlu, 657 oyla başkan seçilmesinin öğrenilmesi ve o belediyede muhtarların dahi beş bin oyun altında oy almadığının kendisine söylenmesi karşısında verdiği cevabı unutmam mümkün değil. “Bu durumda 657, 5000’den büyüktür”.

657 kişinin  attığı oy, bu ülkenin gündeminde öyle ya da böyle kalmaya devam edecek.  Kapitalizmin ağır ve kalın çizgileri Ovacık’ta  aşılamayacak, ancak o çizgilerin siyasi anlamına, halkı sürüklediği felakete bir belediye daha ortak olmayacak, henüz birinci cumhuriyetten bakiye bazı alanlar komünist belediye açısından sonuna kadar kullanılacak. Yetmediği her nokta da ise insanlığın akıl ve emek dayanışması, Ovacık halkının bükülmüş belinin daha fazla bükülmesine engel olmaya çalışacak.

Ve daha fazlası…

Sevimli bir örnek ,memleketten bu defa iyi insan manzarası olarak verilen Ovacık haberleri…  Kastım bu değil.  İşte o haberlerden arındırılması imkansız olan, bir  ücretsiz otobüs yolculuğu karesinde, yaşlıların “Biz beleşçi değiliz ama belediye karar almış ne yapalım.” sözü, bir kadının “Üzülüyorum zaten belediyemizin parası yok” cümlesi, başkanları ile aynı otobüste yolculuk yapan gençlerin müthiş sevinci,  Che Guevera resmi altında kurulan dost divanları ve hepsinden önemlisi, yapacak çok işin sırasını beklemesi…

Bu daha başlangıcın buram buram hissedilmesi…

Yani dostlar, Ovacık yerel yönetim alanında canını dişine takmış gidiyor ve yüzümüzü kara çıkarmıyor.

Ovacık,  bu ülkenin solcuları, komünistlerinin sırtındaki zorlu görevi hiç öyle sembolik falan değil oraya bakan her kem gözün hem dost gözün gördüğü gibi gerçeğin karşısında  yarattığı umut ile hafifletiyor.

Seçimlerin üzerinden bir yıl geçtiğinde ve her seneyi devirde elbette ki artık bu ülkede “Bir Ovacık  vardı ne oldu?” diye sorulacak, Ovacık’a sırtta kamera  gelinecek, düşman teftişine, dost merakına sahne olacak.

30 Mart akşamı, ekranlarda Ovacık adı karşısında Çark Çekici gören, TKP adını gören, ilk komünist belediye başarısından heyecan duyanların ise Ovacık’a bir borcu var. Dayanışmanın güçlendirilmesi sarf edilen çabaya ortak olunması…

Şükran borcumuzun yanında bu hafif bile kalmaz mı !