İlk önce sosyal medyada paylaşılan aşağıdaki fotoğrafa bakmanızı rica ediyorum. Sanırım istesek böyle bir kare bulamazdık. Burada iki olasılık var, ya fotoğrafı çeken acemi, ya da bilinçli olarak böyle çekilmiş. Acemi derken arkadan gelen ışıkta bir sorun olduğu yorumu yapılabilir, ya da oldukça usta bir fotoğrafçı böyle bir pozu bizlere sunmuş. Her iki durumda da aslında bir şey değişmiyor, yan yana odaları olan birlikte sayısız çalışmaya imza atan iki bilim insanından ışık yayılıyor. Çünkü her ikisi de bizleri aydınlatıyor olanca karanlığa karşı. Herhangi bir kanıt olmaksızın rektörlerin, amirlerin keyfiyetiyle memuriyetten ihraç edilen insanlardan yalnızca ikisi. Kanun Hükmünde Kararname ile cadı avı listesinde yer alan 41 ilerici akademisyenden ikisi ve en az diğerleri kadar değerliler. Köşemde yer verme nedenim ise bu ülkede gerek işçi sağlığı gerekse de halk sağlığı konusunda önümüzü açan iki insan olması. Açmaya da devam edecekler, kolektif dayanışma ile onları mağdur etmeyeceğiz, üretimlerine devam etmeleri için elimizden geleni yapacağız…
Dilovası, Kocaeli…
Genel olarak Kocaeli, özel olarak da Dilovası hava kirliliği, ortalama insan ömrünün kısalığı, kanser vakalarının son derece fazla olması ve benzeri pek çok nedenle halk sağlığı biliminin üzerinde durması, en azından merak etmesi gereken bir bölge. Uzun yıllarca da göz ardı edilmiş yetkililer tarafından, akademik çalışmalar olmasına karşın. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabiim Dalı’nca Kocaeli genelinde yaşananların bir örneğini gösterebilmek için önce 2004 yılında Dilovası ilçesindeki ölümlerin nedenleri araştırıldı. 1995-2004 yılları arasındaki ölümlerin %32’sinin kanser nedenli olduğunu saptandı. Ayrıca Dilovası’nda 10 yıl ve daha uzun süre yaşayanlarda kanserden ölme riskinin daha kısa süre yaşayanlara göre 4.4 kat fazla olduğunu ve bu durumun kişilerin sigara içme durumu ve yaşından etkilenmediği ortaya konulmuş. Konuyla ilgili tartışmalar yapılıyor, meclise gidiliyor, yeni proje önerilerinde bulnuulyor, 2009 yılında yeni bir araştırma projesi başlatılıyor. Konunun bilimsel temelleri bir bir ortaya konulmaya çalışılıyor.
“Konuyla ilgilenen gazetecilerden bir tanesi 5 Ocak 2011 tarihinde, sanayinin insan sağlığına etkileriyle ilgili daha önce de araştırmaları bulunduğu için Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu ile hem Kocaeli’deki son durumu hem de yeni bir demir çelik fabrikasının olası sağlık etkileri ile ilgili röportaj yaptı. Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu, gazeteciye, yürütmekte olduğu araştırma projesinin o zamana kadar elde edilmiş ölçüm ve test sonuçlarına göre hava kirliliğinin ve havada ağır metallerin bulunduğunu, anne sütü ile bebeklerin kakasında da bu ağır metallerin saptandığı bilgisini paylaştı. Bu bilgiler basında yer alır almaz hem il hem de bakanlık yöneticileri tarafından hızlı bir inkâr çalışması başlatıldı. Önce böyle bir kirlilik yok dendi. Arkasından proje henüz bitmedi, elinde veri yok, “yalan” söylüyor dendi. Sonrasında da tamamlanmamış projeyle ilgili açıklama yapılamaz iddiasında bulunuldu. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı birçok yazılı ve görsel basında Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu’nu “şarlatan”lıkla itham etti. Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı’nın söz konusu davranışı ile ilgili olarak Kocaeli Cumhuriyet Savcılığı’na, hakaret ettiği gerekçesiyle Şubat 2011 tarihinde suç duyurusunda bulundu.
…
Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu’nun savcılığa şikâyeti üzerine ifade vermeye davet edilen Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ile Dilovası Belediye Başkanı Cemil Yaman, bu tarihten bir hafta, on gün sonra Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu’nun “halkta korku ve panik yaratıyor” suçlaması ile hapis cezası ile yargılanması için savcılığa suç duyurusunda bulundular. Savcılık dosyaya görevsizlik kararı verip, 25 Mart 2011 tarihinde KOÜ Rektörlüğü’ne gönderdi. KOÜ Rektörlüğü 12 Nisan 2011 tarihinde, Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında ceza soruşturması açtı. Eş zamanlı olarak, Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanı Prof. Dr. Murat Tuncer “elinde veri olmadan, halka kanserle ilgi yanlış bilgi veriyor, korku ve panik yaratıyor” suçlaması ile YÖK’e şikâyet etti. Bu şikâyet üzerine, 25 Nisan 2011 tarihinde, KOÜ Rektörlüğü Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu hakkında disiplin soruşturması açtı.
Araştırma projesi verilerinden hazırlanan makale, 19 Kasım 2012 tarihinde International Medical Journal (IMJ) dergisi tarafından yayınlanmak üzere kabul edildi ve Şubat 2014 sayısında yayımlandı.
Onur Hamzaoğlu halktan yana bilimsel çalışmalar yaptığı için resmen cezalandırılmaya çalışılıyor, hakkında davalar, disiplin soruşturmaları vs. vs. Tabii ki hepsinden aklanıyor, ama anlaşılan Kocaeli Üniversitesi Rektörü’nün içine dert oluyor, illa ki cezalandırılması gerek Onur hocanın, KHK ile arkadaşlarıyla kendisinin var ettiği ve dünya literatüründe yeri olan KOÜ Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı fiilen ortadan kaldırılıyor! Ayrıntısını Onur hocaya destek olmak için açılan internet sitesinden okuyabilirsiniz ve mutlaka okuyun.
Onur hocayı hep bu olayla anmak son derece yanlış. Eşitlikçi bir sağlık politikası için sayısız makalesi ve çalışması var. Sağlık reformunun gerçek yüzünü ortaya koyan, AKP dönemi sağlıkta dönüşümün aslında halk için ne anlama geldiğini bize anlatan, işçi sağlığı ve halk sağlığı tarihçesini bizlere öğreten sayısız makalesi var. Dünya literatürüne girmiş çalışmaları ise yeri doldurulamaz. Emek süreçlerinin çocukların bedensel gelişimine etkisinden tutun, Kocaeli/Dilovası bölgesindeki kapitalizmin yarattığı çevre katliamı ve halka kanser olarak geri dönmesini inceleyen çalışmalarına kadar, çocuk işçilikten otoyol kenarlarında yaşayan insanların sağlık sorunlarına kadar kısacası halk sağlığının ilgilenmeyi şart koştuğu hemen hemen her konuda dünya literatürüne girmiş yayınları var. Sadece yayınlarının isimlerini alt alta okumak bile zamanınızı alacaktır. Alsın, üşenmeyin lütfen ve neyi silmeye yok etmeye çalıştığını Kocaeli Üniversitesi’nin anlamaya çalışın…
Kadın emeği, kadın sağlığı mı dediniz…
Kadın emeği, toplumsal cinsiyet, kadın çalışanların sağlığı, mevsimlik çocuk emeği, tarımda kadın emeği… Bu kadar mı, yok canım bu kadar olabilir mi?
İş cinayetleri ile özelleştirme politikalarının ilişkisi, sağlıkta dönüşüm, reform politikalarının kadınlara etkisi, ekonomik krizlerin sağlığa ve sağlık politikalarına yansımaları, ülkemizde neredeyse incelenmemiş, kapalı bir alan olan kadın işçilerin meslek hastalıkları…
Çevrenin çocuk sağlığına etkisi, ülkemizde çocuk politikaları, yoksulluğun çocuk sağlığına etkisi, farklı ülkelerde sağlık sistemlerini karşılaştırmalı değerlendirme…
Ve tabii ki Kocaeli bölgesinde gereken ana çocuk sağlığı, gerekse de halk sağlığı üzerine yapılan çalışmalar…
Bugün eğer işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine bir şeyler yazıp tartışabiliyorsak, özellikle de kadın emekçilerin sağlık ve güvenlikleri üzerine yorum yapıp üzerine tezler üretebiliyorsak Nilay hocanın da çalışmaları sayesindedir. Onun bilimsel temel üzerine inşa ettiği, bize sunduğu somut olgular sayesinde toplumcu bir sağlık, emekten yana bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikası oluşturabiliyoruz, tek tek somut örneklerle dilimiz döndüğünce insanlara anlatabiliyoruz. O ışık saçılan odada bilgisayar karşısında geçirilen binlerce saati, saha araştırmalarında oradan oraya koştururken gidilen binlerce kilometreyi ancak tahmin edebiliyoruz. Halktan yana bilimin nasıl üretilebileceğini sadece çalışma başlıklarına baktığımız zaman bile anlayabiliyoruz.
Burada keseyim ve başa döneyim. Ne demiştik yazının başlığında “vefa borcumuz”. Onlara olan borcumuzu evet dayanışma ile, evet her yasal süreçte yanlarında olarak, evet her türden destek kampanyasını örerek ödemeye çalışacağız. Ama bu yetmez, çünkü bu yaşadıkları süreçlerden dolayı halktan yana bilimsel çalışmaları sekteye uğrayacak belki de uzunca bir süre yapılamayacak. Halk sağlığı, işçi sağlığı, iş güvenliği üzerine çalışan tüm bilim insanlarına, teknik elemanlara, doktora, yüksek lisans hatta lisans öğrencilerine çağrımdır. Onların eksikliklerini hissettirmeyelim, üretelim üretelim daha fazla üretelim, daha fazla paylaşalım halkın sağlığı için…