'Ölüler müttefikiniz olur...'

Öncelikle 'Kader' ve 'Europa' adlı romanlarından tanıdığımız, üslubu Thomas Bernhard'ı anımsatan, hatta Bernhard'a duyduğu hayranlığı sıklıkla dile getiren ve bilinç akışı tekniğiyle yazılmış eserleri, çevirileri ve denemeleri ile ün salan Tim Parks; Mimi üçlemesinin başkahramanı Morris gibi İtalya'da yaşayan bir İngiliz. Parks; postmodern dünyada edebiyatın ve romanın varacağı yere odaklanmaya çalışırken edebiyatın ulusal özelliklerini yitirip evrensel bir kimlik kazanarak tüm dünyayı hedefleyen bir küresel kültür öğesi olduğunu ancak 'üslup yoğunluğu' olan bir romanın yabancı dillerde pek de başarı kaydedemeyeceğini  söyler.

Fakat farklı kültürlerin bir arada olması neticesinde birbirini anlamadan sürdürülmeye çalışılan gergin yaşamları konu edindiği 'Kader', Milano'dan Strasbourg'a doğru yola çıkan bir tur otobüsündeki üniversite hocalarının ve öğrencilerinin sözde kişisel hikayelerinin Avrupa Birliği'nin günümüz durumuna ışık tuttuğu ve  Avrupa Parlamentosu'nu simgeleştirerek Avrupalı bireyin eleştirisini sunduğu 'Europa' ilk yayımlandığı dönemde hak ettiği ilgiyi ülkemizde görmemiş olsa da Alef Yayınevi etiketiyle tekrar yayımlandığında 'üslup yoğunluğuna' rağmen büyük ilgi gördü.

Ve üç ay kadar önce de Parks'ın pek sevgili, katil karakteri Morris'in 'Sevgili Mimi' ile başlayıp 'Mimi'nin Hayaleti' adlı romanıyla devam eden maceraları - yazarın ilkinden yirmi beş sene sonra kaleme aldığı -  'Ölümü Resmetmek' adlı kitabıyla neticelendi. İlk iki kitabı okuyanlar bilir; Tim Parks beceriksiz, ardında kendisini işaret eden belirgin ipuçları bırakan ama yakalanmayacak kadar talihli olan katil Morris'in seri katile dönüşümünü kara mizah diyebileceğimiz bir üslupla anlatır. Morris'in maceralarına rüşvet, vergi kaçakçılığı, mültecilerin çalışma ve barınma şartları, Avrupa'da yükselen ırkçılık gibi birçok güncel tema da eşlik eder. 

'Ölümü Resmetmek'te 2015 yılına gelinir. Morris ellisini geçmiş, yetişkin iki çocuk sahibi, alelade bir şarap işletmesini büyük bir şirkete dönüştüren, hatta inşaat sektörüne girişen, başarılı bir işadamı, Verona'nın seçkin şahıslarındandır artık. Roman, bu başarının fahri hemşerilik nişanıyla süsleneceği bir tören manzarasıyla açılır. Morris de bu şerefe nail olabilmek adına koleksiyonundaki resimlerle birlikte farklı ülkelerde bulunan ünlü müzelerden toplanacak usta ressamların bazı eserlerinden oluşan bir sergi açma vaadinde bulunur ki esasen bunu gönülden arzulamaktadır. Planladığı bu görkemli serginin adı da 'Ölümü Resmetmek: Caravaggio'dan Damien Hirst'e Cinayet Sanatı' olacaktır.

Maceraya başından itibaren tanık olan okurlar Morris'in ölüme duyduğu bu akıl almaz ilgiye şaşırmayacaklardır. Ancak her zaman olduğu gibi işler Morris'in planladığı biçimiyle gelişmez. Müze müdürü ve sanat yönetmeninin yarattığı sorunlar, oğlunun başına açtığı dertler, kızını anlama çabaları, ayrıca birdenbire ortaya çıkan ve pek de hoşlanmadığı eski bir tanışının cinayetlerden birini açığa çıkarma olasılığı Morris'i tarumar eder. Morris; artık istediği şeylerin çoğuna sahipse bile arzuları dinmek bilmez; güzel kadınlar, objeler, para ve elbette şöhret taşıyan bir tür saygınlık tutkusu yüreğini ve zihnini kamçılamaya devam eder.

Sorunlarını çözmek ve biçareliğinden sıyrılmak için tek çare olarak gördüğü cinayete sığınan Morris; üçlemenin son romanı 'Ölümü Resmetmek'te deyim yerindeyse okur için çözülüyor. Komplo teorileri bile içeren ve karmakarışık bir yola giren hikâyede ölülerin yardımına başvurmayı alışkanlık haline getiren Morris nasıl sükuta eriyor dersiniz? Yaşayanlarla değil de ölülerle (öldürdükleriyle) konuşmayı ve hatta anlaşmayı becerebilen Morris'e işaret eden Parks "Ölüler müttefikiniz olur, sahiden," (Parks 2017: 281) derken biraz durup düşünmek gerek.


Ölümü Resmetmek, Tim Parks, Çev: Çiçek Öztek, Alef Yayınevi, Ocak 2017