Geç de olsa yeni eğitim-öğretim yılı başladı. Hayırlı olsun demek isterdim ama maalesef diyemiyorum, "eğitim sistemi"mizde "eğitim" ve "sistem"in olmadığını biliyor ve çocuklarımız için üzülüyorum. Dolayısıyla bu hafta işyerlerinden ziyade okullara, özellikle de ilköğretim okullarına şöyle bir bakmak istiyorum. Kuşkusuz binlerce eğitim emekçisi için işyerleri, ama burada meslekten kaynaklanan risklerden ziyade, 4+4+4 sistemiyle birlikte küçücük çocuklarımızı okullarda bekleyen başka risklerden söz edeceğim, merdiven boylarından, kapı kollarına, sıralardan banklara, lavabolardan korkuluklara her açıdan riskler barındıran okullarımızdan, özellikle de devlet okullarından...
Efe Boz'u hangimiz unutabilir ki?
Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu’nun tuvaletinde 4 yıl önce lavabonun üzerine düşmesi sonucu hayatını kaybeden 6 yaşındaki Efe Boz’u hepimiz anımsıyoruzdur, anımsamalıyız, unutmamalıyız. Geçtiğimiz yılın Haziran ayında Efe'nin ölümüne (veya bana göre öldürülmesine) ilişkin gerekçeli karar açıklanmıştı. Okul Müdürü Mustafa Katırcılar 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılırken, taşeron firmanın müdürü Yalçın Kaya ve taşeron firmanın mühendisi Murat Kılıç 2’şer yıl 6’şar ay hapis cezası aldı. 1 yıl 8 ay hapis cezası alan ana sınıfı öğretmeni Gökçen Gökalp’in cezası ertelenmış, 4 sanık ise beraat etmişti. Gerekçeli kararda özetle, "lavaboların 2 adet vida ile duvara tutturulmuş olduğu, taşıyıcı sistemde başka bir destek bulunmadığı", "kazaya neden olan lavabonun ana sınıfındaki çocuklara uygun sağlamlıkta ve boyutta yapılmamış olması, lavabonun düşme tehlikesi göz önüne alınarak demir destekli veya ayaklı yapılmaması, sadece iki vida ile duvara monte edilmiş olması, söz konusu lavabo ile ilgili gerekli bakım ve iyileştirmenin yapılmaması, kazalara neden olabilecek materyalin güvenli hale getirilmemesi"nin olaya neden olduğu belirtilmişti.
Bu olayın ardından Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi olarak da bir rapor hazırlayıp "Okullardaki teknik yetersizlikler çocuklarımızın sağlığını tehdit ediyor!" başlığıyla kamuoyu ile paylaşmıştık. Okullardaki tehlikeler yüzünden yaralanan veya yaşamını kaybeden aileler de 2012 yılında 4+4+4 sistemine karşı çeşitli yetkililerle görüşmüş ve tehlikelere dikkat çekmişti. Hatırlayalım:
"Okullardaki fiziki güvenlik standartlarının sağlanmaması nedeniyle ortaya çıkan kazalarda hayatlarını kaybeden çocukların aileleri, kademeli zorunlu eğitim getiren ve okula 60-72 ay aralığında başlama şartını getiren yasadaki tehlikelere dikkat çekmek için harekete geçti. Gündem Çocuk Derneği’nin destek verdiği aileler, kendi yaşadıkları acıları başka ailelerin yaşamaması için bir araya geldi. Meclis’te ve Milli Eğitim Bakanlığı’nda yetkililerle görüşmek üzere başkentte buluşan aileler, son 24 ayda 16 çocuğun okullarda çeşitli nedenlerle hayatını kaybettiğine dikkat çekerek ziyaretlerinin amacını “4+4+4 yasası ile okul öncesi eğitim almaksızın okula başlatılacak 5-5.5 yaş aralığındaki çocuklara ilişkin fiziksel güvenlik kaygısını dile getirmek ve okullarda kurulması gereken fiziksel güvenlik denetleme sistemi ile ilgili toplumsal duyarlılık yaratmak” olarak açıkladı. (Radikal).
Yalnızca Efe mi?
Okullarda basına yansımayan da pek çok yaralanma gerçekleştiğini tahmin edebiliriz. Basın yayın organlarına yansıyan yalnızca bir kaç tane olaya şöyle bir bakıp, ardından bu koşulları analiz etmeye çalışalım:
-SİVAS’ta Mevlana Ortaokulu’nda sınıfın kapı kolu koluna saplanan ortaokul öğrencisi 12 yaşındaki Ziya EminVeske itfaiye ekiplerinin yardımıyla kurtarıldı. Kapı kolu hastanede yapılan müdahale ile çıkarıldı.
-Çorum'da Bahçelievler Öğretmen Salim Akaydın Ortaokulu'nda bir sınıftaki kapının demir kolu, 11 yaşındaki öğrenci Ceyhun Emre Top'un koluna saplandı. Vidaları sökülen kapı kolu ile birlikte hastaneye götürülen öğrenci, tedaviye alındı.
- İnegöl’de İshakpaşa İlkokulu bünyesindeki anaokulunda 5 yaşındaki A.İ’nin üzerine tuvalette elini yıkadığı sırada kalorifer peteği düştü. Sağ bacağında kırıklar oluşan çocuğun ailesi, okul yönetimi hakkında suç duyurusunda bulundu.
- İnşaat süreci bittiği söylenen ve öğrenime açılan Trabzon Bahçecik Mahallesi İmam Hatip Ortaokulu’nda 5 yaşındaki Resul Demir üzerine 200 kg ağırlığında bir demir kapı devrilmesi sonucu ağır yaralandı.
2012 yılında okullardaki fiziki sorunlara ilişkin araştırma yapan TBMM alt komisyonunun raporu pek çok şeyi açığa çıkarmıştı. Raporda bina güvenliğinde zafiyet olduğu, 2 yıl içerisinde okullarda 13 çocuğun hayatını kaybettiği, okulların imar planı ve denetimlerinin göstermelik olduğu belirtilmekteydi. Meclis Dilekçe Komisyonu, Efe Boz olayını araştırmak üzere bünyesinde alt komisyon oluştururken, çalışmalar sırasında okullardaki fizikî sorunlara ilişkin 43 bin 246 şikâyet dilekçesi gelmişti. Bunun ardından hazırlanan raporda, 2 yıl içinde okullardaki yetersizlikler nedeniyle 2009-20012 yılları arasında 13 öğrencinin hayatını kaybettiğini, yüzlerce öğrencinin yaralandığını net bir şekilde ortaya konmaktaydı.
4+4+4 her açıdan tehlikelidir, iptal edilmelidir!
Burada ayrıntısına girmeyeceğim, zira teknik bazı ayrıntılara odaklanacağım. Ancak uzmanların tamamen bilim dışı ve insanlık dışı gördüğü bu uygulamanın, bizzat okullarda çocuklarımıza yansıması, daha tuvalete gitmeye korkan çocukların neredeyse yetişkin tuvaletlerine gitmek zorunda kalmaları, ergonomik olmayan sıralarda oturmak zorunda kalmaları, merdivenlerde ayaklarının takılması gibi gündelik rutin "kaza" ve "rahatsızlıklar" şeklinde kendisini gösterdi. Buna bir de zamansız ve plansız yapılan inşaat faaliyetleri eklenince okullarımız çocuklar için bir korku tüneline dönüştü. Daha kasları tam gelişemeden yazı yazmaya çalışan, haddinden fazla yükü çantasına sırtlayan daha bebeklikten çocukluğa yeni geçtiğinde sırt ağrısı yaşayan, havasız ve hatta çoğu durumda nemli sınıflarda tıklım tıklım oturan çocuklar bizim çocuklarımız. 4+4+4 eğitim sistemine bu açıdan da bakmak ve bu rezil kepaze sistemi kaldırmak zorunlu.
4+4+4 çocuklar için yapılmış bir çalışma değil işin gericilik boyutu, imam hatip boyutu, emekçi çocuklarına "çocuk işçilik" boyutu vs. var. Zaten çocuklar düşünülseydi, okulların fiziki koşullarını standartlara uygun hale getirilir, tehlikeler ortadan kaldırılır, yaralanma ve ölümler engellenirdi. Şuna emin olalım, bu koşullarda, özellikle tabii ki devlet okullarını kastediyorum ruhsal ve fiziksel açıdan çocuklarımızın deformasyonlara uğramaması mümkün değil.
Sınıflar ve okullar nasıl olmalı?
Çok uzatmadan kısaca eski yasanın getirdiği mevzuatta 66 aylık çocukların sahip olması gereken fiziksel imkânlar ile okulların mevcut durumuna ilişkin, Toplumcu Meclis olarak yayınladığımız açıklamadan alıp zenginleştirirsek, karşılaştırmalı kısa bir değerlendirme yapalım:
1) MEB tarafından yayınlanan “Eğitim Yapıları Mimari Proje Hazırlanması Genel İlkeleri”ne göre, okul öncesi eğitim bölümüne bağımsız bir giriş yapılmalı ve vestiyerli bir giriş holü düzenlenmelidir. Oysaki yeni yasa ile 66 aylık çocukların girecekleri okul girişleri, kendilerinden yaşça büyük çocuklarla olan okul girişlerinden ayrılmamıştır.
2) Aynı ilkelere göre, anasınıflarının yer döşemeleri PVC esaslı malzeme ile kaplanmalıdır. Fakat 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte, 66 aylık çocuklar anasıfı olmayan diğer sınıfları da kullanmak mecburiyetinde kalmaktadır. Akıl dışı bir eğitim sistemine zorlanan çocuklarımızın yaşları gereği dinamik bir metabolizmaya sahip olduğu ve her an hareketli olma ihtiyacı düşülecek olursa, çocukların kullanacakları dersliklerin zeminlerinin uygun olmayan malzemelerle döşenmiş olmasından ötürü kayma riskinin ortaya çıktığı ve çocuklarımızın ciddi kazalar ile karşı karşıya olduğu ortadadır.
Yer döşemeleri için kullanılan kaplama malzemeleri düşme tehlikesi yaratmaktadır.
3) Yine aynı mevzuatın farklı bir maddesinde çocukların fiziksel ve sosyal gelişimleri için kum havuzu olması, gezip oynayabilmeleri için yeterli imkânın sağlanması ve bahçenin ağaçlandırılması için yeterli toprak alanı bulundurulmasının gerektiği açıkça ifade edilmektedir. Ancak birçok okulun bahçesinde ne farklı oyun olanları ne de yeterli ağaçlandırma bulunmaktadır. Çok daha önceden mevzuata girmiş olmasına rağmen birçok okulda hem engelli rampası yoktur hem de tuvaletleri engelli standartlarına uygun değildir.
4) Uzmanlar tarafından da belirtildiği gibi, küçük yaşta bir çocuğun tuvalet alışkanlığı ile ilgili sorunlar çocuk üzerinde kalıcı ruhsal ve sosyal izler bırakmaktadır. Bu başlıkta, yeni uygulamaya yönelik herhangi bir önlem alınmamıştır. Halen anasınıfı tuvalet ve lavaboları küçük yaş gruplarına göre düzenlenmemiştir. Yapılan birçok araştırmaya göre; ebatları 28 x 45 cm, yerden yüksekliği ise 55-60 cm. olan lavabolar ile yer seviyesinden yüksekliği 65-71 cm arasında musluklar ve 35 cm. olan klozetler söz konusu yaş grubundaki çocukların kullanımına sunulması gereken ıslak hacim donatı elemanları olarak belirlenmiştir. Bununla birlikte WC kapıları mutlaka dışa açılır olmalı, her 6 çocuğa bir lavabo düşecek şekilde planlama yapılmalı, çocuğun kişisel temizlik bilinci kazanması için her çocuğa ait havlu, diş fırçası ve macun bulundurulmalıdır. Ancak çocukların fiziksel gelişkinlerinin mevcut düzenlemelere uygun olmaması nedeniyle kullanmakta zorluk çektiği lavabo ve tuvaletler ile ilgili okullarda halen bir çalışma yapılmamış, üstelik bu konuya ilişkin bir yasal düzenleme de yapılmamıştır. Kalabalık sınıflarda eğitim görecek çocuklar için az sayıda öğretmen bulunmakta olup, anne babaları yanında olmayan bu çocukların kendi ölçülerinde olmayan bu tuvaletleri kullanmasının beklenmesi makul değildir. Üstelik mevcut okulların birçoğunda tesisat ve havalandırma problemleri vardır. Bu durum oluşabilecek tüm hastalıklara da zemin hazırlamaktadır.
Okullardaki tuvaletler hem standart dışı ölçülerde imal edilmekte hem de hijyenden uzak bir şekilde kullanımına devam edilmektedir.
5) Bir başka yasal mevzuata göre (Kurum Açılması ve Kapatılmasına İlişkin Esaslar) küçük yaş grubu çocukların eğitim görecekleri sınıflar; binaların giriş katında- kat planında aydınlık ve güneş alan yönlenmeye sahip ve sınıf kapasitesi en fazla 25 kişi olacak şekilde düzenlenmelidir. Ayrıca, çocuk başına 1,5 m2 kullanım alanı olan oyun/ etkinlik odası (min. 15 m2 olabilir) ile her öğrenci için hava hacminin 10 m3 olduğu, kişi başı kullanım alanının ise 3 m2’den aşağı olmadığı bir uyku odasının olması ve söz konusu mekanların yanı sıra yemek salonu ve mutfağın da standartlara uygun bir şekilde yer alması gerekmektedir. Oysa bilindiği gibi 4+4+4 eğitim sistemi ile okullarımız çok daha kalabalık mevcutlara sahip sınıflarda eğitim vermeye mecbur bırakılmıştır.
6) Çocukların kullanacakları araç ve gereçlerden sandalyelerin, çocukların fiziksel gelişimlerine uygun, küçük ve ağır olmaması, masaların da oturduklarında erişebilecekleri yükseklikte olması gerekmektedir. Deprem güçlendirmesi yapılan okullarda dahi derslik tahtaları ve sıraları önce inşaat malzemesi olarak kullanılmakta, proje bittikten sonra yeniden kullanıma sokulmaktadır. Bu malzemelerden ayakları pas tutan ve yüzey kaplaması sökülmüş eski sıraların çocuklar için ciddi risk yarattığı ortadadır.
Okul inşaatlarında okullara ait malzemeler kullanılmakta ve inşaat sonrasında bu malzemeler kullanıma sokulmaktadır.
Okullarda kullanılan malzemelerin birçoğu özensiz şekilde depolanmakta ve zarar gören(paslanan, kırılan malzemeler) daha sonra kullanıma sokulmaktadır.
7) Okullarda risk taşıyan bir diğer başlık; merdiven basım yükseklikleri ve tırabzanların ölçüleridir. Bu ölçüler mevcut hali ile çocuklar için büyük risk teşkil etmektedir. Birçok araştırmaya göre küçük yaşta çocuk grubunun kullanımı için iki basamak arası (rıht) en fazla 17 cm olması gerekirken okullarda bunun geçerliliği görülmemektedir. Birçok okulda merdiven yükseklikleri standart ölçülerde bile yapılmazken şimdi daha küçük yaştaki çocukların merdiven kullanımının nasıl olacağı bilinmemektedir.
8) Kalorifer dairesi olarak faaliyet gösteren, okulların ısıtma sistemlerinin bulunduğu bölümler, yer yetersizliği bahane edilerek sınıf olarak kullanıma açılmıştır. Havasız ve normal bir sınıf standardında olmayan bu katlarda eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi hiçbir biçimde açıklanamaz.
9) Antropometrik ölçülere göre öğrencilerin oturdukları sıra ve masalar uygun değildir. Uygun sıra ve masalar her sınıf için yapılan antropometrik ölçü ve istatistiklere göre tasarlanmalıdır. Bunun için tüm dünyada kullanılabilecek bir standart olduğu söylenemez. Zira her bölge halkının antropometrik özellikleri farklılık gösterebilir, bu bir ülke içinde bölgeden bölgeye de farklılık arzedebilir. Bunun için, kaynakçada da belirttiğim gibi istatistiksel çalışmalar yapılmalı, uygun vücut ölçüleri ve buna en uyumlu mobilya tasarımı yapılmalıdır. Bu işler o kadar kolay değildir, "ben yaptım oldu" diyerek yasa çıkarılmaz, bilimden nasibini almamış yönetimler yalnızca çalışanların değil, öğrencilerin ve küçücük çocukların da düşmanıdır!
Daha önce depo olarak kullanılan herhangi bir teknik yeterliliği olmayan kısımların mevcut fazlalılığı bahanesi ile derslik haline getirilmesine bir örnek.
Özet olarak
AKP, eğitim kurumlarını güçlendirme çalışmaları adı altında borçlanma yoluyla daimi olarak Dünya Bankası’ndan kredi almakta ve alınan bu kredilerle okulları ölüm saçan şantiyeler haline getirmektedir. 4+4+4 eğitim sistemi, çocuklarımızın erken yaşta eğitime başlamasının yaratacağı tahribat dışında başka bir açıdan çocuklarımızın en temel insan hakkı olan sağlıklı bir biçimde yaşama olanaklarını da ortadan kaldırmaktadır. Bilimsel ve teknik hiçbir hazırlığın yapılmadığı, konunun uzmanı eğitimci, hekim ve teknik elemanların hiçbir uyarısı dikkate alınmadan salt AKP’nin gerici siyasi kaygılarının ürünü olarak alelacele devreye sokulan bu eğitim sistemi mantık dışıdır.
Yobazların iktidarında, 4+4+4 sisteminde, ne okullarımız, ne oyun parklarımız, ne sokaklarımız ne de işyerlerimiz çocuklar için güvenli. Çocuklarımız okulun önünde tekbir sesiyle havaya ateş açan özel harekatçıların tehdidini bile görmüşken, çocuklarımız çocuk parkında öldürülüp terörist damgası yemişken, sokaklarda keskin nişancılar tarafından resmen avlanırken, çocuk işçi olarak işyerlerinde katledilirken burada söz edilenlerin belki lafı bile olmaz denebilir. Ama yine de biz milyonlarca çocuğumuzu bizzat etkileyen, onları hergün tehdit eden bir konuya mutlaka eğilmek zorundayız. Özellikle ilköğretim okullarında çocuklarımız için, çocuğum okuldan sağ salim gelecek mi endişesinden kurtulmak ve karşılaşacağı tehlikeleri önleyebilmek için mücadele etmek ve kazanmak zorundayız.
Kaynaklar
Eğitim Yapıları Mimari Proje Hazırlanması Genel İlkeleri, Milli Eğitim Bakanlığı, Yatırım ve Tesisler Daire Başkanlığı Yayını,
(http://www.izmimod.org.tr/docs5/2013-104221/2013-104221_4_EGITIM_YAPILARI_MIMARI_PROJE_HAZIRLANMASI_GENEL_ILKELERI.pdf)
Şükrü Uçan (2010). İlköğretim Okullarının Ergonomik Açıdan Değerlendirilmesi Ve Yeniden Düzenlenmesi:Çukurova Bölgesindeki Uygulamalar, Yüksek Lisans tezi, Çukurova Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, http://library.cu.edu.tr/tezler/8227.pdf
Çocuklarda Sırt Ağrısı, http://www.milliyet.com.tr/cocuklarda-bel-ve-sirt-agrisi-pembenar-detay-cocuk-1338701/
Ertan Yesari HASTÜRK, (2013). Statik Antropometrik Verilerle Ergonomik Oturma Mobilyası Tasarımı, Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Antropoloji (Fizik Antropoloji) Anabilim Dalı