Başlığı şöyle de sorabiliriz, bir mühendisin, mimarın, teknikerin, büro çalışanının meslek hastalığı olur mu? Genel olarak büro çalışanları da diyebilir, buradan da tartışma açabiliriz. Çok derine inmeyeceğim, önümüzdeki haftalarda kapalı ortamlarda çalışan beyaz yakalıların sağlık ve güvenlik sorunlarına değineceğim.
Ama bu hafta mimarları başlığa taşıyorum… Neden mi?
Doğum günlerine önem vermeyebilirsiniz, ama yine de doğum günlerinde o gününüzü hastanede geçirmek istemezsiniz. Hele ki hastaneye gidip de boyun fıtığı ve muhtemel bir karpal tünel sendromu tanısı duymayı hiç istemezsiniz. Aldığınız iki ağrı kesici arasında, ağrının ne zaman başlayacağını bekleme stresini ise ancak yaşayan bilir. Yaşam kaliteniz bozulmuş, moraliniz sıfırlanmıştır, çünkü önem verseniz de vermeseniz de o gün doğum gününüzdür… Benim mimar arkadaşımın da doğum günüydü…
Bunları çok sevdiğim bir mimar arkadaşımın affına sığınarak yazıyorum. Bu arkadaşımın acısını anlamak ve anlatmak için yazıyorum. Bir de mimar ve mühendislerin meslek hastalıkları olur mu sorusuna kocaman bir evet demek için…
Benim için çok değerli, sevgili arkadaşımın başına gelenler kelimenin tam anlamıyla bir meslek hastalığı. Mezun olduktan sonra sürekli çalışan, çoğu kez fazla mesai yapan ve tüm bu çalışmalar boyunca masa başında, eli farede gözü ekranda, kimi zaman iş yetiştirme stresiyle gerilen, bu gerginliği hissetmeden saatlerce çalışan, her yerine ağrılar giren ve “ya yorgunluk işte” diye geçiştiren onbinlerce ofis çalışanından birisi yalnızca. Ama ayrıca bu kişi benim arkadaşım ve insan yanı başında olunca daha da hissediyor acıyı, rahatsızlığı…
Bizi kim hasta ediyor?
Demek ki, sermaye, toplumun koyduğu zorunluluklar olmaksızın işçinin sağlığına karşı da, yaşayacağı ömrün uzunluğuna karşı da vurdumduymazdır. Maddi ve manevi yozlaşmaya, erken ölüme, aşırı-çalışma işkencesi konusundaki feryatlara şu karşılığı verir: Bizim kârlarımızı artırdığı için bunlara üzülmek mi gerek? Ama işlere bütünü ile bakılırsa, bütün bunlar gerçekten de tek tek kapitalistlerin, iyi ya da kötü niyetine bağlı şeyler değildir. Serbest rekabet, kapitalist üretimin içinde yatan yasaları, tek tek her kapitalist üzerinde güce sahip zorlayıcı dış yasalar olarak ortaya çıkarır (Karl Marx).
Kitabımda da aynı kolaycılığa kaçmıştım. Uzmanı olmadığım bir konu olan "meslek hastalıkları" konusuna Marx'tan bir alıntıyla başlayarak hafiften top çeviriyor diyebilirsiniz. Ama tıp bir sosyal bilimdir diyen sayın Akalın’a kulak verirsek, işin uzmanı olmadan da konuşmalı ve tartışmalıyız.
Konunun uzmanlarının affına sığınılarak, Marx'ın da desteği alınarak meslek hastalıkları konusunda da kısıtlı da olsa bazı noktalara değinmek ve büro çalışanlarının sorunlarına şöyle bir girmek istiyorum.
Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde, en gelişkin kapitalist ülkeler dahil olmak üzere emekçilerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde dolaştığınızda, gözünüze çarpan sağlıksızlık olacaktır. ABD'de aşırı kilolular, obezler, Napoli sokaklarında çelimsiz, zayıf göçmenler görürsünüz ama "beslenme alışkanlığı" deyip geçmemelisiniz, Maslak'ta güzel giyimli "şirket insanları" yolda yürürken, otobüste otururken sürekli boynunu ovuşturur "uyku problemi" derseniz yanlış yerden bakarsınız, Zonguldak'ta da, Şanghay'da da öksüren insanlara bakın hepsi emekçidir "şu sigarayı bir bıraksalar" diyemezsiniz, Paris kanalizasyon işçileri ortalama bir işçiye oranla 17 yıl erken ölür, İstanbul'da 41 yaşında bir tekstil işçisi "bu iş beni hasta ediyor" dedikten üç ay sonra yaşamını yitirir akciğerinde 16 yaşından beri biriken pamuk tozundan dolayı, silikozisten hastalanan işçiler köylerinde son günlerini yatalak bir şekilde geçirir ve bu dünyadan gider, binlerce insan asbest nedeniyle kanserden ölür, en basit havalandırması yapılmamış ortamda çalışan diş teknisyenlerinin gencecik yaşlarında ölümlerinden kimsenin haberi olmaz, Aliağa'da Tuzla'da gemi sökümlerinde asbest ve kimyasallar şu an olmasa bile önümüzdeki yıllarda tek tek işçileri hayattan sökecektir. Bir çark dönmektedir ve bu çark kapitalizmin çarkıdır, işçi sınıfı burada bir hammadde gibi kullanılır, hasta olunca tazminatı verilir (çoğu durumda o bile verilmez) ve atılır…
Meslek hastalıkları sinsidir, "iş kazası" gibi bir anda haber olmaz, gazetelere yansımaz, yıllara yayılır "bu iş beni hasta ediyor" der geçeriz, o "iş" birilerini semirtiyor, zenginleştiriyor demeyiz ama. Bir sermayedarın ortalama ömrü ile bir işçinin ortalama ömrünü kıyaslayan veriler pek yoktur elimizde, varsa da yetersizdir.
Mimar arkadaşımın sorununun kaynağı neydi?
Bugün gündelik yaşantıda sıkıntısını çektiğimiz, yaşam kalitemizi düşüren, ömrümüzü kısaltan, yaşamdan zevk almamızı önleyen pek çok rahatsızlığın kaynağı biz değiliz. Çevremizdeki insanlar da değil, ailemiz de değil, veya spor yaptığımız kendimizi zorladığımız için, gündelik yaşantımız içinde yanlış bedensel hareketler yaptığımız için bu rahatsızlıklara maruz kalmıyoruz. Bu rahatsızlıkların tek nedeni, yaptığımız iş, çalıştığımız işyeri, yaşamımızı idame ettirmek zorunda kaldığımız, bağımlı hale geldiğimiz vücut hareketleri, solumak zorunda olduğumuz hava koşulları, maruz kalmak zorunda kaldığımız kimyasallar, tozlar, asitler vs. vs. İnşaatlara, madenlere, petrokimya tesislerine veya demir çelik sektörüne gitmemize hiç gerek yok.
Şimdi gelelim arkadaşımın, onbinlerce büro çalışanıyla ortak olan sorununa. Bürolardan, büro, banka, sigorta çalışanlarından, bilgisayar başında oturan teknik elemanlardan söz ettiğimizde, modern üretim ilişkilerinin en büyük sorunlarından birisi olarak tanımlanan "tekrarlanan zorlama hasarları"ndan (RSI: Repetitive strain injuries) söz etmeden olmaz. Özellikle bilgisayar kullanıcılarının muzdarip olduğu tekrarlanan zorlama yaralanmaları çalışmaya bağlı olarak ortaya çıkan bir kol rahatsızlığı. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi kuşkusuz kapsamlı meslek hastalıkları ve tıp kitaplarında bulunabilir, ancak kısa bir internet taramasıyla da burada yazılan bilgilere ulaşabilirsiniz, ben kaynakça kısmına birkaç tanesini koydum. Neyse, bu sakatlık genellikle elleri başparmağı boynu dirseği ve omuzları etkiliyor, çoğunlukla kemiği kasa bağlayan kiriş etrafındaki kılıfın iltihaplanması sonucu oluşuyor. İlgili bölgede ağrı, güçsüzlük, şişme ve yanma genel tekrarlanan zorlanma sakatlığı belirtileri arasında sayılabilir. Bölgenin aşırı kullanımı sonucu ve kötü duruş oturuşa bağlı olarak ortaya çıkar ve bilgisayar önünde çok zaman geçirenlerde sık spor yapanlarda ve tekrarlayan fiziksel çaba gerektiren işlerle uğraşan kişilerde görülüyor. Diğer örnekler tenisçi dirseği ve yazar krampıdır. Keza Karpal Tünel Sendromu (CTS) Median sinirin, bilekte, ön koldan ele doğru geçtiği Karpal Tünel adı verilen dar geçit içerisinde yaralanmasından kaynaklanan bir rahatsızlık. Sinir bu tünelden geçerken tekrarlanan zorlamalara veya aşırı kullanıma karşı duyarlı ve tedavi edilmezse semptomlar elde, zamanla dirsek ve omuza da yayılan ısrarcı ağrılar şekline dönüşüyor. CTS'nin en erken bulgusu dokunulan yüzeylerdeki dokuların veya temasın hissedilememesidir. CTS sonuçta cisimlerin sıkı tutulamaması, belirgin güçsüzlük ve Median Sinir tarafından kontrol edilen kaslarda zayıflamaya kadar götürür. Bir başka örnek de Bilgisayar Görme Sendromu (CVS); uzun süre bilgisayar kullanımına bağlı göz yorgunluğu ile karakterize bir rahatsızlıktır. Semptomları; göz tahrişi (kuru göz); kızarma, kaşınma, yaşarma, göz kapakları ile alında ağırlık hissi veren göz yorgunluğu ve gözleri odaklamada güçlük şeklindedir. Diğer semptomlar, baş ağrıları, sırt ağrıları ve kas spazmlarıdır.
Çok uzatmayalım, tüm bu rahatsızlıklar gerçek anlamda bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan meslek hastalıkları. Büro çalışanları da bu meslek hastalığına o veya bu şekilde yakalanıyor.
Düşünün, proje yetiştirmek zorundasınız, veya ihaleye girecek bir firmada çalışıyorsunuz ve ihale dosyasının o hafta içinde hazırlanması gerek, yıl sonu hesaplarını derleyip toparlamaya çalışan bir banka çalışanısınız vs. vs. Sürekli aynı şekilde oturmak, aynı hareketleri yapmak ve yoğun iş stresi… Hepsi bir araya geliyor ve orta yaşlarınızda sizi neredeyse sakat bırakıyor…
Gündeme pek de gelmeyen sorunlar yaşam kalitemizi sıfırlıyor…
"Tekrarlanan zorlama yaralanmaları" literatür çalışmaları incelendiğinde, özellikle 80'lerden sonra önem kazanmış bir rahatsızlıktır. Ama gerek fabrika gerekse de büro çalışanları arasında 19. yüzyılın başlarından beri görülen bir meslek hastalığıdır. Sıklıkla "yazar krampı" veya "telgrafçı krampı" olarak biliniyordu ve maruz kalanlar son derece yüzeysel bir şekilde tedavi alıyorlardı. Örneğin Dr. George Phalen tarafından yapılan çalışma yüzünden neredeyse 40 yıl boyunca bu türden rahatsızlıkların işle ilgili olmadığı kabul edildi. Zira Phalen'in iddiası şuydu; pek çok kadın da bu rahatsızlıktan muzdaripdir, ama kadınlar "el" işi yapmadıkları için bu rahatsızlık işle ilgili olamaz! (Dembe, 1996). Bizzat tekrarlanan zorlama yaralanmaları tanısını ilk kez tanımlayan Phalen örneği göstermektedir ki, tehlikeleri ve yaralanmaları sınıflandırırken ve su yüzüne çıkarırken kimin maruz kaldığı önem kazanmaktadır. Burada kadınların özellikle evde veya işyerlerindeki çalışma koşulları çoğu kez geri planda bırakılmaktadır. Söz gelimi Messing'in de altını çizdiği üzere, sağlık çalışanı kadınlar veya hemşirelik daha çok "kadın işi" olarak görülmekte, pek çok iş tanımında yer alan ve uygulanan "ağır kaldırma, elle kaldırma" işlerine dair yönetmelikler ve getirdiği uyulması gereken zorunluluklar, sürekli hasta taşımak zorunda kalan bu çalışanlara kesinlikle uygulanmamaktadır. Bu şekilde, kadın emekçilerin fiziksel şartlardan kaynaklanan talepleri geri planda kalmaktadır. (Messing'ten aktaran Barnetson, 2010; 49)
Bizzat işin kendisiyle ilişkili, işyerindeki üretim sürecinin teknik boyutlarıyla kısıtlı bir tartışma da, meslek hastalıklarını anlamak için yeterli olmayacaktır. Bohle ve diğerlerinin kapsamlı literatür araştırmasını yansıttıkları makalede de aktarıldığı üzere, pek çok çalışma göstermiştir ki işsizlik ve psikolojik semptonlardan anksiyete bozukluğu, depresyon, somatik şikayetler ve azalan genel psikolojik mutluluk hali arasında ilişki vardır. İşsizliğin emekçilerin yalnızca psikolojisini değil, kardiovasküler risk, kan basıncı, pek çok enfekte hastalık sonucu morbidite ve mortalite oranları gibi verilerle de görülebilecek fiziksel sağlığı da olumsuz etkilediğine dair pek çok kanıt bulunmaktadır. Genç işsiz erkek ve kadın emekçilerin özellikle intihar ve kazalar sonucu ölüm oranları belirgin bir şekilde fazladır. (Bohle ve diğ., 2001: 33-34, ayrıntılı bir literatür araştırması için bu kaynağa bakılabilir.) Kapitalizm yalnızca işsiz emekçiler üzerinde değil, işlerine tutunmaya çalışan emekçiler üzerinde de yıkıcı etkilerde bulunur. "Hayatta/Ayakta Kalma Sendromu" (survivor syndrome) olarak da tanımlanan sendrom, işten atılmayan işçiler arasında demoralizasyon, çalışmaktan ve risk almaktan nefret etme (risk aversion); azalan örgütsel bağlılık ve daha kötü sağlık şeklinde karakterize edilmektedir (Cascio, 1993; 100).
Örneğin yıllar boyunca ABD'de tekrarlanan zorlama yaralanmalarının açıklanmasında temel varsayım, bunların nevrozun bir şekli olduğu yönündeydi. Psikiyatristler ve ortopedik cerrahlar bunu şu şekilde gerekçelendirmişlerdi; eğer semptomlar konvansiyonel tıbbi cihazlarla saptanamıyorsa (biyomedikal modele uymuyorsa); acının kaynağı fiziksel değildir ve bu yüzden psikolojik bir kaynağı olmalıdır. Halbuki örnek olsun mesleki kas ve iskelet sistemi bozukluklarının oluşumunu ve ilerleme sürecini (gidişatını) etkileyen dört faktör şunlardır.
Bireysel karakteristikler ve kişilik özellikleri; daha önceki mesleki kas ve iskelet sistemi bozuklukları, yaş, obezite, sigara kullanma ve cinsiyet.
Fiziksel (biyomekanik) faktörler, titreşim, kaldırma ve duruş pozisyonu.
Psikofiziksel faktörler, işin ne kadar zorlu olduğu.
Psikososyal faktörler, iş ortamı ve işçinin yaptığı iş üzerindeki kontrolünün ne kadar olduğu (Kerr, 2000).
Burada özetle şunlar söylenebilir. En fazla rastlanan meslek hastalıkları arasında yer alan tekrarlanan zorlama yaralanmaları veya her türden kas ve iskelet sistemi rahatsızlıklarında, yapılan işin bizzat kendisinin yanısıra, işin ergonomisi, iş ortamı, stres yükü vb. pek çok faktör söz konusudur. Bunların büyük bir kısmı, herhangi bir tazminat talebinde göz önünde bulundurulmaz ve ispatı gerçekten de zor olabilir. Fiziko-sosyal faktörler arasında yer alan işçinin kendi işi üzerindeki kontrolünün sınırlı olması, psikolojik olarak işçiyi zorlayan işler (çağrı merkezi, tüketici danışma hatları çalışanları gibi) kas ve iskelet rahatsızlıklarında rol oynamaktadır. Neden sonuç ilişkisine ilişkin çok kesin ve ispatlanmış çalışmalar hâlâ yetersizdir. Nereden bakarsak bakalım, meslek hastalıklarında psikolojik faktörler büyük oranda "uygun illiyet bağı" kapsamında incelenmemektedir. Hele bir de işin içine "kaçınılmazlık" faktörü girerse hukuken bu bağ tamamen ortadan kalkabilir! Yargıtay 10. HD.22.09.1981, 3921/4786 sayılı kararında "Meslek hastalığını oluşturan nedenlerden biri de kaçınılmazlık olgusudur" denilmektedir. Meslek hastalığının oluşmasında belli oranda kaçınılmazlığın etkisi olduğu Yargıtay'ın kararlarında yer almakla birlikte, çalışanların bünye farklılıkları ve de hastalıklara karşı yatkınlıkları sebebiyle, aynı ortamda aynı şartlarda çalışanlardan bazıları hastalığa yakalanmakta, bazıları ise hastalığa yakalanmamakta oldukları bir gerçektir. Bu sebeple meslek hastalığının oluşmasında belli oranda kaçınılmazlık olgusunun etkisi de vardır. Belirtilen teknik tedbirlerin bütünüyle alınmış olması halinde, pedala basma ile bacakta tekrarlamalı zorlamalarla tekrarlayan diz travması ve monoton bir işlev ve uzun süreli aynı pozisyonda oturmalarla bel ve dizlerde etkilenme belli miktarda yine olacağından ve yapısal faktörlerin farklılığı nedeniyle, bu meslek hastalığının oluşmasında, belli bir oranda kaçınılmazlık faktörü etkili olmuştur." (Alpsoy, 2013;99).
Özetle, binlerce ofis çalışanınının yaşam kalitesini düşüren, onları hasta eden, kelimenin tam anlamıyla sakatlayan koşulları, meslek hastalıkları kapsamına alabilmek bile ciddi bir mücadeleye ihtiyaç duymaktadır. Beyaz yakalı örgütlenmelerinin önemli üzerinde durması gereken konulardan birisi budur.
Sevgili arkadaşıma geçmiş olsun diyorum, ama şuna da seviniyorum kendisi zaten başkaları kendisi gibi olmasın diye mücadele eden birisidir ve gelecek onun gibi mücadele edenlerindir…
Bu konuda daha fazla derine inmek için kaynakça:
Akalın, M.A. (2010). Toplumcu Tıp-Sovyetler Birliği Deneyimi, Yazılama Yayınevi, İstanbul.
Akalın, M.A. Sovyetler Birliği'nde işçi sağlığı - Dr. M. Akif Akalın,
Alpsoy, L. (2013). İş Kazası ve Meslek Hastalıkları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu Genel Değerlendirmesi, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yerel Sempozyumu ve Sergisi 15-16 Mart, 2013, Bildiriler Kitabı, İstanbul
Babcock, R. (2006). “Blood on the Factory Floor: The Workers’ Compensation Movement in Canada and the United States.” Social Fabric or Patchwork Quilt: The development of social policy in Canada içinde, editörler R. Blake and J. Keshan, 45–58. Broadview Press Peterborough. Kanada
Bohle P., Quinlan M., Mayhew C. (2001). The Health and Safety Effects of Job Insecurity: An Evaluation of the Evidence, The Economic and Labour Relations Review, 12: 32-58.
Cascia, W. (1993). Downsizing: What do we know? What have we learned?, Academy of Management Executive, 7(1); 95-104
Castleman B. ve Ziem G. (1987). , Corporate Influence on Threshold Limit Values, American Journal of Industrial Medicine, 13, 531–559.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü (İSGGM) (2011). Meslek Hastalıkları Rehberi . Yayına Hazırlayanlar: Mehmet BERK, Buhara ÖNAL, Rana GÜVEN Ankara
Dembe, A. (1996). Occupational and Disease: How Social Factors Affect the Conception of Work-Related Disorders, New Haven: Yale University Press
Doll R. ve Peta R. (1981). The causes of cancer: quantitative estimates of avoidable risks of cancer in the US. Today. Journal of the National Cancer Institute, 66; 1191-308
Firth, M., Brophy J. ve Keith M. (1997). Workplace Roulette: Gambling with Cancer. Toronto: Between the Lines
Heifetz, R. (1989). “Women, Lead and Reproductive Hazards. Defining a New Risk,” in Dying for a Living: Workers’ Safety and Health in Twentieth-Century America, editörler: D. Rosner and G. Markowitz, Bloomington: Indiana University Press, 160–176
Kerr, M. (2000). “The Importance of Psychosocial Risk Factors in Injury,” in Injury and the New World of Work, editör: T. Sullivan, UBC Press, Vancouver: 93–114.
Marx, K. (1867). Kapital, Kapital, Kapitalist Üretimin Eleştirel Bir Tahlili, Birinci Cilt: Sermayenin Üretim Süreci, Beşinci Kesim –Normal bir iş günü için savaşım, sayfa 283, Çeviren: Alaattin Bilgi, Sol Yayınları 3. basım 1986
Messing, K. (1998). One-Eyed Science: Occupational Health and Women Workers Temple University Press, Philadelphia, ABD
Nugent, A. (1989). The Power to Define a New Disease: Epidemiological Politics and Radium Poisoning, Dying for a Living: Workers’ Safety and Health in Twentieth-Century America içinde eds. D. Rosner and G. Markowitz, Bloomington: Indiana University Press, 177–191.
Odman, A. ile söyleşi (2012). "Kapitalist iş hasta ediyor, öldürüyor" 23 Nisan 2012 http://www.sendika.org/2012/04/kapitalist-is-hasta-ediyor-olduruyor/
Stritch, A. (2005)., Power, Resources, Institutionsand Policy Learning: The Origins of Workers’ Compensation in Quebec, Canadian Journal of Political Science 38 549–579.
Öngür, T. (2010). Kapitalizm Öldürür: Silikozis ve Çine, Sol Haber Portalı, 30 Aralık 2010http://haber.sol.org.tr/yazarlar/tahir-ongur/kapitalizm-oldurur-silikozis-ve-cine-37484
Thebaud - Mony A. (2012). Çalışmak Sağlığa Zararlıdır , Ayrıntı Yayınları, İstanbul
Tucker, E. (2006). “Introduction: The Politics of Recognition and Response,” in Working Disasters: The Politics of Response and Recognition, editör: E. Tucker, Amityville: Baywood Publishing, 1–17.
Vatansever, Ç. (2011). "Haldun Silier ile söyleşi; Tarihe Tanıklık”. Testi Kırılmadan, İşçi Sağlığı ve Güvenliğinde Önleyici Yaklaşım-Açık Radyo 94.9 programı röportajları içinde, Editör: Çiğdem Vatansever, , Artı Sağlık Çevre Ltd. Yayını, İstanbul
Witt, J.F. (2004). The Accidental Republic, Crippled Workingmen, Destitute Widows, and the Remaking of American Law, John Fabian Witt, Harvard University Press, ABD
Yörü, H. (2009). Meslek Hastalığına Yakalanan İşçilerin Hukuki Başvuru Yolları
http://kottaslama.org/php/kt/wp/?page_id=382
Ziem G. ve Castleman B. (2000). “Threshold Limit Values: Historical Perspectives and Current Practice,” Illness and the Environment içinde, editörler: S. Kroll-Smith, P. Brown ve V. Gunter, New York: New York University Press, 120–134
http://www.norolojiklinigi.info/karpal_tunel_sendromu.html
https://sfidandotcom.wordpress.com/category/saglik/