Yazı günümüz, 10 Eylül 1920’de başlayan büyük yolculuğumuzun yıldönümüne denk gelince başka bir konuda yazmak içimden gelmedi.
Nazım’a atıfla hepimizin doğum günü kutlu olsun diyerek başlayalım.
Büyük başlangıç
Belki biraz garip gelecek ama şunu yazmak zorundayız, TKP, 10 Eylül 1920 günü gökten zembille inmedi! 10 Eylül ülkemiz komünistlerinin ortaklaşmış tarihinin başlangıç günüdür ve öncesinde de bu topraklarda eşitlik ve özgürlük savaşçılarının bulunduğunu unutmamak gerekir. 10 Eylül’ü asıl önemli kılan, birbirinden bağımsız akan derelerin büyük bir nehre dönüştüğü gün olmasıdır. Hepimizin ortak tarihinin başlangıç noktası olmasıdır.
Tarihsel ve coğrafi nedenlerle başka pek çok komünist parti gibi TKP’nin de kuruluşunda Ekim Devrimi’nin coşkusunun büyük bir etkisi vardır. Fakat TKP’nin kuruluşunun bir de özgün yanı var, bizim kuruluşumuzun bir diğer önemli dinamiği Anadolu’daki kurtuluş mücadelesidir.
Bu nedenlerle TKP daha doğarken enternasyonalist ve yurtsever bir parti olarak doğmuştur.
TKP’mizi, Bakü Kongresi ile kendisini ilan etmesine dayanarak “kökü dışarıda” bir siyasal akım olarak göstermeye çalışan zavallıların unutturmaya çalıştığı bu gerçek TKP’nin kuruluş kongresinde açıkça ortaya konulmuş, TKP’nin ilk önderliği bu nedenle Anadolu’ya geçme kararı almıştır.
Kuruluşun devrimci mirası
Sonu ölümle biten bu yolculuğun yıldönümüne denk gelen günlerde, geçen sene yazdığım bir yazıdan aldığım şu satırları, TKP’nin kuruluşundan bugüne devrolan devrimci mirasa işaret ettiği için, bir kez daha paylaşmak istiyorum.
"Mustafa Suphi önderliğindeki TKP kadroları, öldürülme olasılığını bilerek ve buna rağmen Kurtuluş Savaşı’na katılmak ve Anadolu topraklarında sosyalizm mücadelesini örgütlemek için ölümü göze alarak yola çıkmışlardır.
Kazanma olasılığının zayıf olması nedeniyle, hayalcilik hatta maceraperestlik ile suçlandıkları da olmuştur. Sanki devrimcilik, sadece kazanacağı kesin olan kavgaya girmekmiş gibi...
Suphi’ler sınıf mücadelesinin bir altın kuralına uygun hamle yapmışlardır. Mevcut durumu değiştirmeye ve değiştirebilmek için iktidarı almaya odaklanmışlardır. Anadolu halklarının kavgası varsa, o kavganın içinde olmayı, onu gerçek kurtuluşa taşımak için emek vermeyi tercih etmişlerdir.
Evet, işçi sınıfının iktidar kavgasının garanti belgesi yoktur ve tarihe anlık olarak bakanlar açısından yenilmişlerdir. Oysa tam da bu adımı atabildikleri için, emekçi halk için çıktıkları yolda gereken cesareti gösterdikleri için bu gün hâlâ yaşıyorlar.
Doğru bir hamle yaptıkları için Türkiye’de devrimcilik Mustafa Suphi’lerden bu yana sosyalist iktidarı belirsiz yarınlara havale etmeyip, bugünün mücadele pratiğinde aramak olarak anlam kazandı."
Dikiz aynasıyla ileri gidilmez
Kimi 10 Eylül’lerde daha fazla tarih üzerine yoğunlaştığımız, tarihsel birikimimizi tartıştığımız olmuştur. Bunun bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığı dönemler, günün görevlerinin ağırlığının, gelecek için umuttan ziyade kaygıları beslediği dönemlerdir. Umudu bugünde ve gelecekte göremeyenler, sadece geleneğe veya tarihe yaslanarak ayakta kalmaya çalışırlar.
Yanlış anlaşılmasın, 94 yıldır bu ülkede, iktidarını sürdürmek için her tür alçaklığa başvuran, özellikle emekçi halkımız ve onun siyasi öncülerine karşı kesintisiz bir düşmanlık üreten sermaye iktidarına karşı mücadele etmek elbette başlı başına önemlidir.
Sık kullanılan bir örnekle devam edelim. Dikiz aynasına ara ara bakmak gereklidir, fakat sürekli gözünüz dikiz aynasında gitmeye kalkarsanız kaza yapmamanız imkansız. Biz arkamıza bakarken bile esas olarak geleceği görmeyi amaçlıyoruz. En önemlisi TKP’nin işçi sınıfının iktidar mücadelesi için var olduğunu, sosyalist iktidar için mücadele ettiğini hiç unutmuyoruz.
Parti’mizin yaşı, tarihi, mücadele hattı ile gururlanırken görevimizin geleceği kazanmak olduğunu biliyoruz. Geleceği kazanmanın biricik yolu ise geçmişi bugüne bağlamak, elde ettiğiniz deneyim ve birikimle bu günün güncel siyasal tartışmalarında emekçi sınıflar adına ve onlarla birlikte var olmak.
Halkın Türkiye Komünist Partisi’ni yaratan bakış budur.
Süreklilik ve yenilik
10 Eylül Türkiye Komünist Partisi’nin kuruluş günüdür ancak bugün bu tarihi sadece dar anlamıyla TKP’nin kuruluş günü olarak da ele almamak gerekir. Türkiye devrimci hareketinin tarihini, özetle Mustafa Suphi'nin, Şefik Hüsnü'nün, Hikmet Kıvılcımlı'nın, Behice Boran'ın, Deniz Gezmiş'in, Mahir Çayan'ın, burada isimlerini sayamayacağımız nice yiğit devrimcinin emek verdiği çok değerli geçmişimizi parçalara ayırmak büyük bir yanlış olur.
Mücadele tarihi, bir taraftan geçmişten taşınan birikimin üzerine eklenenlerle yani süreklilikle, diğer yandan değişen ve değiştirilen koşullarla ortaya çıkan yeniliklerle birlikte ele alınmalı. İlerleme böyle sağlanabilir. Bugün de ancak ve ancak bu mücadele tarihini bir bütün olarak doğruları ve yanlışlarıyla sahiplenerek ileri gidebiliriz.
Dolayısıyla şöyle söylenebilir, bugün Türkiye komünist hareketinin görevi, 20’lerdeki kadar iddialı, 30’lardaki kadar hülyalı, 40’lardaki kadar inatçı, 50’lerdeki kadar sabırlı, 60’lardaki kadar çoşkulu, 70’lerdeki kadar umutlu, 80’lerdeki kadar kararlı, 90’lardaki kadar militan, 2000’lerdeki kadar cürretli olmak ve Haziran sonrası ortaya çıkan dinamikleri sosyalist iktidar kavgasıyla buluşturmaktır.
Eğer kişilerden, devrimci hareketin kadrolarından söz edeceksek Mustafa Suphi kadar iktidarcı, Nazım Hikmet kadar yaratıcı, Behice Boran kadar bilimci, Dr. Hikmet Kıvılcımlı kadar inatçı, Deniz Gezmiş kadar atak, Mahir Çayan kadar cesur olmak da diyebiliriz.
Halkın Partisi olarak yeniden
Mustafa Suphi ve yoldaşları, 10 Eylül 1920’de Türkiye Komünist Partisi’ni kurmuşlar ve Türkiye halklarına armağan etmişlerdi.
2014 10 Eylül’ünü bu bilinç ve kararlılıkla, devrim ve sosyalizm mücadelemizin önemli bir uğrağı ve mücadelenin sıçrama noktası olarak değerlendirip, örgütlü gücümüzü sosyalizmin iktidar hedefi doğrultusunda daha da güçlendirmek için ileri diyoruz.
Mustafa Suphilerden devraldığımız bayrağı daha ileri taşıma sevdası, inancı ve kararlılığı ile “bu daha başlangıç, mücadeleye devam” diyoruz.
94 yıl önce başlayan büyük yolculuğumuz, bir avuç hülyalı devrimcinin hayali olan sosyalizmi milyonlarca emekçinin uğruna mücadele ettiği somut bir hedef olarak örgütlemenin mümkün olduğu bir ülkede devam ediyor.
2014 10 Eylül’ünde komünistlerin görevi TKP’yi yeniden ve bu kez Halkın Türkiye Komünist Partisi olarak örgütlemek olarak belirginleşmiş durumda.
Nice yıllara yoldaşlar, nice nice yıllara...