Ne kitapsız ne kedisiz...

"Ben, beyefendi, kötü bir insan değilim, oysa kötü olmam işten bile değildi." cümlesiyle başlayan "Pascual Duarte ve Ailesi" ile "Endazeyi kaçırmayalım, önemli olan tek şey bu, söyleyip durmaktan usandım artık." sözleriyle açılan "Arı Kovanı", Yasemin'in masasının üzerinden bana bakıyor şu an. Bu hafta üç yüz yıllık zeytin ağaçlarının arasından sızan güneş yakarken içimi, Coco ile Hürrem hınzırca koştururken bahçede, kronik açlık çeken tavuklarla mücadele ettiğim anlar dışında Camilo José Cela'yı anlamaya çalıştım ısrarla.

Cela, "Pascual Duarte ve Ailesi" adlı romanında vahşetin, şiddetin, nefretin, kötülüğün izlerini taşıyan bir yurdun ecdattan kalma barbarlığını fısıldar okura. Ölüme mahkum olan Pascual Duarte, atalarının erdem olarak benimsediği eğilimlere, ataerkil saçmalıklara boyun eğdiği, "hiç" yüzünden kendini kanıtlama çabasına giriştiği için nihayetinde katil olup çıkar.

KÜNYE: Pascual Duarte ve Ailesi, Camilo José  Cela, Çev: Alev Güçlü, Olvido Kitap, 2017.

"Arı Kovanı", 1943 Madrid'inden yirmi dört saatlik bir dilim sunar bize. İçinde üç yüz elliye yakın karakter barındıran, merkezine Bayan Rosa'nın mekanını alan romanda Cela, Franco faşizmine tokadı patlatırken insanlığın kirli çamaşırlarını ortalığa döküverir. O dönemin İspanya'sında baskısı mümkün olmadığı için ilk kez 1951'de Arjantin'de yayınlanan eserden fırlayıp ete, kana bürünür Bayan Rosa ve avazı çıktığı kadar bağırıverir: "Herkesle hesabı kapatacaksın, evladım. Bunu aklından çıkarma. Herkesle hesabı kapatacaksın."

KÜNYE: Arı Kovanı, Camilo José Cela, Çev: Gökhan Aksay, Jaguar Kitap, 2016.

Cela'nın benzersiz romanlarında kötülüğün emarelerini görüyoruz. Peki, nedir kötülük? Kısaca zarar veren davranış veya tutumdur, değil mi? Devletin kendi kurumsal varlığını sürdürebilmek adına bireylere uyguladığı kötülük, yasadışı örgütlerin toplumlara uyguladığı kötülük ve bunların kökeninde yatan insanların birbirine uyguladığı sıradanlaşan kötülük... Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük bazen onun umutlarını elinden almak, bazen de umut vermektir. Susmaktır, onu umursamamaktır, sorularla bırakmaktır. Çünkü bunlar işkenceyi uzatır.

Halbuki Rosa'nın mekanının müdavimi olan Bay Pablo çok haklıdır. "Kediler nasıl şefkatlidirler. Birini, sevmeye görsünler; hayatlarının sonuna kadar devam eder o sevgi. Kedileri örnek alması gereken ne çok insan var dünyadaǃ" Zira evin sahibi kendisiymiş gibi davranan bu temiz, titiz, belleği güçlü, duygusal hayvanlar sevdiklerini delicesine severler, kinlendiklerine de hayatı zindan ederler. Ölçülü bir bencillikleri olsa da, kötülüğün sıradanlığından uzak durdukları için çatılarda gezerken bile şiddetle yere çarpmaktan ürkmezler.