Mürebbiye sosyalizmi

Meramımızı en başta ve açıkça söyleyelim: Bugün Türkiye’de sosyalistlerin, mevcut rejime bir şekilde karşı olan, ama düzen içi sayılan unsurların aslında ne mal olduklarını ortaya koyma adına özellikle sosyal medyada yoğunlaştırdıkları “deşifrasyon” çabalarının sosyalizme ciddi bir katkısı olduğunu düşünmüyoruz.

Bunu, günümüz için söylüyoruz.

Lütfen dikkat edilsin: Gerekçemiz, bu tür çabaların “muhalefeti zayıflatması”, böylece sonuçta “AKP’nin işine yaraması” ihtimali değildir; sadece, ülkede sosyalist hareketin gelişip güçlenmesine fazla bir yararı olmadığını vurgulamaya çalışıyoruz.  

***

Bugün Türkiye nüfusunun yaklaşık dörtte birini 15-29 yaş kuşağındaki insanlar oluşturmaktadır.

Özellikle bu nüfus kesimi söz konusu olduğunda sosyalistlerin ağırlıklı olarak yüklenmeleri gereken nokta, kimlerin aslında ne olduğundan çok bizim ne olduğumuz, neyi amaçladığımız ve bu gençlere nasıl bir Türkiye önerdiğimiz olmalıdır.

Eğer böyle ise, “deşifrasyon” çabalarının başlı başına özel bir meşgale haline gelmesine ihtiyatla ve sorgulayıcı biçimde yaklaşmak gerekir. Sosyalistlerden başka mesajlar duymak isteyenlerin karşısına, sürekli kaka çocuklara işaret eden bir tür “mürebbiye sosyalizmiyle” çıkılmasının fazla yararı olacağını sanmıyoruz.

Örnek mi?

CHP’li Selin Sayek Böke geçtiğimiz yıl Eylül ayında rantçı şirketlere yönelik bir “kamulaştırma” çıkışı yapmıştı. Burada sosyalistlerin yapması gereken, iki nokta üzerinde durmaktı. Birincisi: Türkiye kapitalizmi ne hale gelmişti ki CHP’li bir iktisatçı kamulaştırmadan söz edebiliyordu? İkincisi: Böke’nin kendi partisi bu sözlerin arkasında durabilecek miydi? 

Bunları yapanlar oldu; ama mürebbiye sosyalizminin temsilcileri başka bir “deşifrasyon” yolunu seçtiler: Böke’nin “aslında” nerelerde eğitim gördüğü, hangi uluslararası kuruluşlarda çalıştığı, vb.

***

Mürebbiye sosyalizminin bütün temsilcilerinin kaka çocuk deşifrasyonuyla işin kolayına kaçtıklarını söylemek haksızlık sayılabilir.

Belki bir bildikleri, yakın gelecek için gördükleri bir tehlike vardır ve bu meşgaleye bu nedenlerle sarılmaktadırlar…

Bir ihtimal, Türkiye’de AKP sonrası bir “yumuşak geçiş” öngörüyorlardır. Burada kastettiğimiz, AKP’nin 18 yılda şekillendirdiği “yeni” Türkiye’nin, bu şeklin temel özellikleri korunarak başkaları tarafından devralınması ve insanlara “AKP’den (ve Erdoğan’dan) kurtulmuş Türkiye” olarak sunulmasıdır.

Böyle bir ihtimal elbette vardır.

Gelgelelim, mürebbiye sosyalizminin kendini kaptırmış göründüğü deşifrasyon politikalarının bu ihtimal karşısında da etkili, caydırıcı ya da önleyici olabileceğini düşünmüyoruz. Etki, caydırıcılık ya da önleyicilik, asgari düzeyde de olsa bir basıncı gerektirir; bu basıncı oluşturacak gücün ise sadece “kimin aslında ne olduğunun” ifşasıyla oluşturulması mümkün görünmemektedir.

Kısacası, bizler önce kendimizin ne olduğunu ve neyi istediğini söyleyip bir güç, bir basınç  oluşturalım; kimin aslında ne olduğu o zaman zaten sosyalistlerin mürebbiyeliğine fazla gerek olmadan ortaya çıkacaktır.

***

Az önce “yumuşak geçiş” demiş, ihtimal dahilinde görmüştük.

Böyledir; ama diğer ihtimal daha güçlü görünmektedir. “Diğer ihtimal”, Türkiye’nin uçları daha da sivrilmiş bir saflaşmayla sonucu bugünden kestirilemeyecek bir mecraya sürüklenmesidir.

Başka ihtimal?

Başka ihtimal olarak şu da var: Tarafların, herkesin rahatlıkla “post-cumhur ittifakı” diyebileceği, ama “post-AKP/Erdoğan” diyemeyeceği bir tür ara formülde buluşmaları…

Üç ihtimal etti; sırasıyla yüzde 30, yüzde 40 ve yüzde 30 diyoruz…

Mürebbiye sosyalizminin etkili ve başarılı olma şansına gelince:

Ona da gene sırasıyla yüzde 10 (yumuşak geçiş); yüzde 0 (daha da keskin saflaşma ve belirsizlik) ve yüzde 10 (ara formül) diyoruz…