Malumunuzdur. Hedef büyük, hedef sıfır “iş kazası” imzalayanlar da söylenen sözler de çok ama çok iddialı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile inşaat sektörünün temsilcileri ve sendikalar, güvenli çalışma ortamının sağlanması için, "İnşaatlarda iş sağlığı ve güvenliğinde hedef sıfır" deklarasyonunu imzaladı.
3. Havalimanı şantiyesinde yapılan imza törenine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Belediyeler Birliği Başkanı Kadir Topbaş ile TOBB, Müteahhitler Birliği, Yapı Denetim Kuruluşları Birliği ile HAK-İŞ ve TÜRK-İŞ gibi deklarasyona imza atan işçi sendikaları temsilcileri katıldı.
Yer seçimi de oldukça manidar. Adı pek çok tartışmanın yanı sıra ölümlerle anılan bir şantiye. Daha önce buradaki çalışma koşullarına dikkat çekmiştim bir yazımda (http://ilerihaber.org/yazar/3-havaalani-insaatinda-neler-oluyor-31449.html) ayrıntılı bir şekilde. O tarihten bugüne kadar 10’dan fazla saptayabildiğimiz iş cinayeti yaşandı. Bugüne kadar ölenlerin sayısının 16’ya ulaştığı söyleniyor.
Ama bundan sonra ölüm gerçekleşme olasılığı, hele ki bu kadar iş cinayeti olma olasılığı düşük. Dolayısıyla Müezzinoğlu’nu haklı çıkaracak bir şantiye, hem büyük, hem “mega proje” hem de “Müezzinoğlu sıfır kaza dedi, sözünü tuttu” dedirtecek bir şantiye. Nedeni ise basit, riskli işlerin büyük bir kısmı bitirildi, özellikle hafriyat çılgınlığı makul bir seviyeye geldi, bu aşamadan sonra gerçekleştirilecek iş kalemleri görece daha az riskler içeriyor, ee tabii bir de bakana verilen sözü yerine getirme ve örnek olma çabası, buradan yaratılacak propaganda fırsatı da işin içine girince, ölüm gerçekleşmeme olasılığının düşük olduğunu söyleyebiliriz.
Tamam 3. Havalimanı bahsini bir yana bırakalım, acaba bu deklarasyon gerçekleşebilir mi?
Suçlu yine işçi!
Suç kendi güvenliğini sağlamayan işçinin der ve işçiye, tekil bireye ve kişisel koruyucuya odaklanırsanız, hiçbir hedefi gerçekleştiremezsiniz. Bakanın sözlerine şöyle bir bakalım:
“İnşaat sektöründeki iş kazalarına dikkat çeken Bakan Müezzinoğlu, iş güvenliği ekipmanlarının mutlaka giyilmesi ve kullanılması gerektiğini söyledi. Özellikle grup başlarının bu konuya dikkat etmesi gerektiğini belirten Bakan Müezzinoğlu, "Bu kişiler önce kendileri bu ekipmanları takacak. Bu işin örnek kişisi olduğunu alanda ispatlayacak" dedi.”
Dikkatsiz olan da, dikkatli, güvenli davranıp örnek olacak olan da işçi! Günde 15 saat çalışan da, bir an önce işini bitirip, yeni başka bir şantiyeye gitmek için gün sayan da, her türlü güvensiz ve sağlıksız ortamda, başında ona ceza kesen iş güvenliği uzmanından kaçan da işçi. Sorun da işçi çözüm de işçi (!)
Hep bu söylem karşımıza çıkarılıyor. Onlar bıkmıyor, biz de bıkmayalım. Tekrar iyidir diyelim sürekli tekrar edelim.
İşyerlerindeki risklere biraz yoğunlaştığımızda, her türlü üretim sürecinin kendine has riskler barındırdığını görürüz. Kimyasallar, tozlar, yüksekte çalışma, kesici batıcı cisimler, elektrik, farklı farklı makinaların kullanımı hepsi de işçileri tehdit eder. Güvenli bir çalışma için “İşçiler eğitimsiz ve verdiğimiz kişisel koruyucuları kullanmıyorlar (baret, gözlük, eldiven, emniyet kemeri gibi)” söylemi riskli çalışma ortamlarında belki de söylenecek en son hususlardan birisidir. Zira iş güvenliği uzmanları açısından riskleri önleme hiyerarşisinde en önemli husus “ortam”ın değiştirilmesi ve güvenli hale getirilmesidir. Bunu biz söylemiyoruz, bizzat yönetmeliğimiz söylüyor:
“Risk Kontrol Adımları:
1) Tehlike veya tehlike kaynaklarının ortadan kaldırılması.
2) Tehlikelinin, tehlikeli olmayanla veya daha az tehlikeli olanla değiştirilmesi.
3) Riskler ile kaynağında mücadele edilmesi. (İş Sağlığı Ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 29.12.2012 Resmi Gazete Sayısı: 28512)
İnşaatlara odaklandığımızda, örneğin yüksekte çalışmalara ilişkin Yapı İşlerinde İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetmeliği yine kişisel koruyucuları en sona bırakıyor:
“Yüksekte yapılan çalışmalarda aşağıdaki hususlara uyulur:
a) Yüksekte yapılması zorunlu olmayan montaj ve benzeri çalışmaların mümkün olduğunca öncelikle yerde yapılması sağlanır.
b) Yapılacak çalışmaların önceden planlanması ve organize edilmesi, bu planlama yapılırken yüksekten düşme ile ilgili hususlara acil durum planında yer verildiğinden emin olunması sağlanır.
c) Çalışanların, çalışma yerlerine güvenli bir şekilde ulaşmaları uygun araç ve ekipmanlarla sağlanır.
ç) Çalışma yerlerinde çalışanların güvenliği öncelikle, güvenli korkuluklar, düşmeyi önleyici platformlar, bariyerler, kapaklar, çalışma iskeleleri, güvenlik ağları veya hava yastıkları gibi toplu koruma tedbirleri ile sağlanır.
d) Toplu koruma tedbirlerinin düşme riskini tamamen ortadan kaldıramadığı, uygulanmasının mümkün olmadığı, daha büyük tehlike doğurabileceği, geçici olarak kaldırılmasının gerektiği hallerde, yapılan işlerin özelliğine uygun bağlantı noktaları veya yaşam hatları oluşturularak tam vücut kemer sistemleri veya benzeri güvenlik sistemlerinin kullanılması sağlanır…”
Uzun sözün kısası, bu bakış açısıyla inşaatlarda ölümler ne son bulur ne de azalır…
Ama…
Ama Bakan Müezzinoğlu haklı çıkabilir. Sıfır kaza olmaz ama 2017’de inşaatlarda ölümler azalabilir. Şaka yapmıyoruz, ya da sermayedarlara güvenimizde bir artış yok. Yalnızca inşaat sektörüne şöyle bir baktığımızda büyük riskler içeren mega projelerin görece azaldığı, sürmekte olan “mega projeler”in riskli iş kalemlerinin bitirildiği, konut sektörünün büyük bir artış gerçekleştirmediği, temkinli seyrettiği, konut işine yeni girmiş (ki çoğu eski hafriyatçı) firmaların da deneyim kazandığı, ÇSGB’nın da bu yıl işi daha sıkı tutacağı gibi olgular, “neden olmasın” sorusunu sorduruyor. Bu yıl azalır, sonraki yıl artar, başka bir yıl tepe noktasına çıkar, hemen ardından yerinde sayar vs. vs. Sektör iştahlıca büyüyünce her halükarda iş cinayetleri zirve yapar. Bir yıl haklı çıkarsınız ne yazar. Neyse bu haftalık burada keselim ve haftaya inşaat sektörünün 2017 yılını mercek altına alıp, buradan yola çıkarak inşaat işçilerini nelerin beklediğini daha ayrıntılı bir şekilde ele alalım…