Mozart’ın dönemindeki İtalya’ya devam edelim. Baba ve oğul Mozart’ların ilk İtalya seyahatleri
Tam olarak 13 Aralık 1769 ile 28 Mart 1771 tarihleri arasında gerçekleşmişti. Aynı dönemde kabul edebileceğimiz bir şekilde, 30 Temmuz 1787 yılında Alman edebiyatının ünlü ustası Johann Wolfgang von Goethe (1749-1832) de “rüyalarının ülkesi” İtalya’ya gider. Bu noktada Goethe’nin kaleme aldığı “İtalya Seyahati”nden bir alıntı yapalım: “Sabaha kadar, sokaklarda şarkı söyleyip, çalıyorlardı; bazen, bir konser veya operadan daha güzel bulacağınız bir şekilde duet (iki kişinin söylediği şarkı) yapıyorlardı.”
İtalyan halkının müzik alanına yatkınlığı nereden geliyor? Ortaçağ’dan itibaren, İtalyan gençlerinin müzik eğitimiyle “kilise” ilgilenmiştir. Manastır ve kiliseler, dini amaçlarını müzikal olarak gerçekleştirmek için müzik eğitimi de vermişlerdir. Ancak burada önemli dönüm noktası, 16. yüzyılda kurulan “Konservatuvar” kurumlarıdır. İtalyanca “conservatorio” kelimesinden türetilen bu kurumlarda, başlangıçta yalnız yetim çocuklar “korunarak” sağlam bir müzik eğitiminden geçiriliyorlardı.
İlk konservatuvar, Giov. di Tappia tarafından kurulan “Cons. di St. Maria di Loreto in Neapel”dir ve 1537 yılında kurulmuştur. Ardından başarılı bulunan bu kurumu, “Conss. della Pieta de Turchini”, “Dei Poveri di Giesu” ve “Di Saint Onafrio” konservatuvarları izlemiştir. Venedik şehri de başarılı bulunan eğitim kurumlarından dört tane kurarak “konservatuvar”ların gelişimine katkıda bulunmuştur. Bunlar: “Ospedale- Della Pieta, Dei menticadi, Degl İncurabili ve Ospedaletto”dur. Biri sadece kız çocuklarının müzikal eğitimine ayrılmıştır.
Konservatuvar’da eğitim alan çocuk ve gençler, günümüzde hayal edilmesi zor bir şekilde, yıllar boyunca olağanüstü bir performansla müziğe odaklanıyorlardı ve elbette hepsi bu kadarla sınırlı değildi. Kültürel olarak da öğrencilerin eğitimine büyük önem veriliyordu. Konservatuvarlardan, yetişmiş “operacı”, “enstrümentalist” veya “besteci” olarak mezun olunuyordu. 18. yüzyıla geldiğimizde, konservatuvar mezunların müzik alanında en üst seviyelere ulaştığını görüyoruz, bu dönemde alan “amatörlere” kapanmıştır. Bunun üzerinde farklı bir yazıda durabiliriz. Mezunların çoğu müzik kariyerlerinin yanı sıra, tekrar teşekkür ve bağlılık duygularıyla bu konservatuvarlarda yöneticilik yapmışlardır.
Sosyal bir ihtiyaçtan doğan konservatuvarlar ardından 17. yüzyıldan itibaren İtalyan’ların müzikteki “dünya hükümdarlığını” ilan etmesinin kaynağıdır. Bu dönemde, polifonik “müzik” yerini yeni “eşlikli şarkı”ya bırakırken İtalya’da çok zengin bir yetişmiş müzikçi potansiyeli vardır. Sadece ülkelerinde değil, tüm dünyada “opera” kültürünü genişletmişler, yaygınlaştırmışlardır.
İtalya’nın operacı ve opera bestecisi alanındaki şaşırtıcı zenginliğinin temeli konservatuvarlardır. Aynı şekilde, başarılı müzik eğitimi kurumları “konservatuvar” da tüm dünyaya yayılmıştır, ve hemen her ülkede konservatuvar kurulmuştur. Başka bir yazımızda bunu da ayrıca inceleyebiliriz.
Konservatuvar’lar, ülkemizde de toplumun aydınlanması için büyük çaba gösteren kurumlar olmuşlardır. Sayısız müzikçimiz, sanatçımız bu kurumlardan yetişerek, ülkemizin dünya ile kültürel bağını sağlamıştır ve halen sağlamaktadır. H. Ü. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın 6-10 Nisan haftası gerçekleştirmiş olduğu “1. Uluslararası Kompozitörler ve Yorumcular Haftası” da usta müzikçilerin, genç müzikçilere bilgi ve deneyimlerini aktardığı, köklü konservatuvar geleneğinin devamı olarak çok değerlidir.
Konuk İngiliz besteci, Paul Patterson ile birebir çalışma ve sohpet etme fırsatı yakalayan genç müzikçiler ayrıca şef İnci Özdil’in yönettiği “Orkestra @ Modern”in ve koro şefi Çiğdem Aytepe’nin yönettiği Ertuğrul Oğuz Fırat Korosu’nu dinleme olanağı da buldular. Ayrıca çeşitli oda müziği eserleri seslendirildi. Birinciliğini Elif Ebru Sakar’ın “Wind Touch” isimli ensemble eseriyle kazandığı, B. Doğaç Ünal’ın “Erimek” adlı eseriyle ikinciliği kazandığı “Zeliha Özdemir” adına düzenlenen kompozisyon yarışması da ayrıca bu hafta içerisinde gerçekleşti. 10 Nisan’da gerçeleşen kapanış konserinde Elif Ebru Sakar’ın eserinin yanı sıra, Sıdıka Özdil’in “Facing Phasellis” adlı ensemble eseri ve Paul Patterson’un iki eseri, “Salvum Fac Populum Tuum Domine” adlı koro eseri ve Melbourne’de sanat yaşamını devam ettiren Işın Çakmakçıoğlu’nun solistliğini üstlendiği “Keman Konçertosu” başarıyla yorumlandı. Sessizce ilki gerçekleşen “Kompozitörler ve Yorumcular Haftası” katılımcılarına ve dinleyicilere ileriki yıllarda daha da genişlemesi arzusu yaratarak sona erdi…