Mardin'de bir düğün gecesi

Anısı işsizliktir

Acısı bilincidir

Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan

Gülemiyorsun ya, gülmek

Bir halk gülüyorsa gülmektir*

 

Demek böyle oluyormuş.

Yurtta barış dünyada savaş yani aynen böyle… Mardin’deki bir düğün gecesi gibi.

Kimse kısık seslerle Kürtçe ezgiler söylemiyor. Etrafta taciz etmek için jandarma aracı da yok. Geniş ve güzel bir alanda, müthiş zılgıtlara karışan uzun bir halaya dalıp gitmemeniz imkansız. Kalkan zafer işaretlerini fark etmemeniz,  atılan sloganları duymamanız...

Hatırlayabildiğiniz kadar gerilere gidersiniz tam da o an. Evde yasaklı kasetlerin saklandığı yeri sadece bir kişinin bilmesini, Kürt olduğunu saklamadığı için bıyıkları yolunan akrabanızı, kimi kaybettiğinizi bilmeden evde mütemadiyen tutulan yasları...

Daldığınız yerden sizi geçmişten daha derin bir aralığa, bir Ezidi çocuğu çekip çıkarır. Öyle bir köşede düğüne uzaktan bakmanızı, dalıp gitmenizi yalnız kalmanız olarak anlamıştır. Biraz da bu yüzden elinizi tutmuş ve karanlıkta o an hiç fark etmemiş olduğunuz bir yere çoktan alıp götürmüştür sizi.

Sıra sıra dizili kadınlar, çocuklar kampın en hakim yerinden hep beraber Mardin’deki o düğüne bakmaktadır şimdi. Sadece bakmaktadırlar. Oysa ne dinlenilen ezgi ilk defa duyduklarıdır, ne de atılan sloganlar. Büyük bir sessizlikle, büyük bir düğün izlenmektedir.  İzlemek mi denir buna? Kadın ve çocukların bir düğüne bakarak toplu bir şekilde dalıp gitmesi diyelim.

IŞID’in göç yolları üzerine kasti şekilde dizdiği kestikleri kafalara, bu örgüt tarafından kaçırılıp satıldıklarını bildikleri kız kardeşlerine, susuzluktan yitirdikleri bebelerine, bir daha dönüp dönemeyeceklerini bilmedikleri ana yurtlarına. Bu öyle bir dalıp gitmedir ki, biraz önce kendilerine katılan misafirin yanlarından ayrılışı dahi fark edilmemiştir bile.

Yurtta barış dünyada savaş… AKP’nin Kürt ajandasında yazan altın kural. Şimdi bu kural işlerken, Türkiye Kürtlerine her düğüne karşılık bir cenaze, her cenazeye karşılık bir düğün fotoğrafı gösterecekler. Barışın yolu, Kobane’den mi geçecek yoksa Kobane’nin yolu Diyarbakır’dan mı bunu sadece Rojava direnişi değil, bir bütün olarak hele tezkereden sonra Suriye yönetimi ve halkı da belirlemiş olacak.

Ve bugün, ülkemizde, Rojava’daki direnişten heyecan duyan, savaşın en acı faturasını ödemiş halklarla dayanışma ve duygudaşlık içerisinde olan herkesin ama herkesin unutmaması ve unutturması gereken tek bir şey var. Bu katliamların hesabı sorulmadan o hesabı kesmeden yeni bir güne uyanmış olmayacağız.  

Yeni bir gün, mendilimizde kan sesleri olmayana kadar…

*E.Cansever - “Mendilimde Kan Sesleri”