'Kültürleşme' üzerine…



01-11-2016 05:27


Haluk Yurtsever

Geçen yazıda,  düzen karşıtı tarihsel bir hareketin birleÅŸtirici gücünün bugünkü toplumun acımasız eleÅŸtirisi ve gelecek toplumun bugünden filiz veren nüveleri üzerinden geliÅŸtirilecek, uÄŸruna savaÅŸmaya deÄŸer, gerçekleÅŸebilir, kitlelere nüfuz eden bir yeni toplum düÅŸüncesi olabileceÄŸini, bunun için de bir tür devlet iÅŸlevi, toplumsal mühendislik aracına dönüÅŸen “eÄŸitim” den çok, kültür ve özellikle de “kültürleÅŸme” kavramı üzerine düÅŸünmenin ufuk açıcı olabileceÄŸini kaydetmiÅŸtim. 

Buradan devam edelim ve “eÄŸitim” den baÅŸlayalım. Latince educe’den gelen, Batı dillerine education olarak yerleÅŸen bu kavramın kök anlamı, bir insandaki saklı (latent) ya da potansiyel yeteneklerin ortaya çıkarılması,  geliÅŸtirilmesi etkinliÄŸidir. 

Sanayi Devrimi ve Aydınlanma,  insanlık tarihinde ilk  kez, “üst”, “yüksek” denilen, okur yazarlıkla, kitapla, eÄŸitimle edinilen “bilgi”nin bir azınlığın tekelinden çıkıp tüm yurttaÅŸlara ait olduÄŸu bir toplumun kapılarını açmıştı. 

Ne var ki, Aydınlanmanın ışığı kapitalist kâr düzenine fazla geldi. EÄŸitim, kök anlamının tam karşıtı bir anlam kazandı: YetiÅŸkinlerin ve elbette sermaye düzeninin istediÄŸi ÅŸeylerin “öÄŸretildiÄŸi”, istenmeyen ÅŸeylerin bastırılıp yasaklandığı bir talim (öÄŸretim, yetiÅŸtirme) ve terbiye (alıştırma, dizginleme) etkinliÄŸine dönüÅŸtü. 

Toplumsal, kamusal bir etkinlik olarak eÄŸitimin yaÅŸamsal önemi yadsınamaz. Canlılar dünyasının büyütülmeye, yetiÅŸtirilmeye en muhtaç, ama aynı zamanda soyut düÅŸünmeye, öÄŸrenmeye, üretmeye, yaratmaya açık tek türü olan insan yavrusunun yetiÅŸkin insan olması büyük ve aslında toplumsal bir emek istiyor. Öte yandan, sınıflı toplumda eÄŸitim, doÄŸrudan devlet tarafından üstlenilmediÄŸi zaman da bir devlet iÅŸlevi ve en etkili toplum mühendisliÄŸi aracıdır. Buradan bakıldığında, tarih içindeki burjuva ya da proleter devrim yönetimlerinin de “eÄŸitim”i amaçları doÄŸrultusunda yeniden örgütlediklerini biliyoruz. 1917 Sovyet, 1923Türkiye deneyimleri bu açıdan incelenmeye deÄŸer özellikler, kazanımlar, ama aynı zamanda çeliÅŸki ve sorunlar barındırıyor. Konumuz bu deÄŸil ama, geçerken, solculuÄŸun laik eÄŸitimin sonucu olduÄŸunu düÅŸünen bir zamanların Genelkurmay BaÅŸkanı, sonradan CumhurbaÅŸkanı Cevdet Sunay’ın daha 1969’da, “biz bu laik okullara karşı, İmam-Hatip okullarını bir alternatif olarak düÅŸünüyoruz” dediÄŸini kaydedelim. Kısacası, iÅŸin bu yanı önemsiz deÄŸil. 


***
Kapitalizm, genel eÄŸitimi, evrenin en standart dışı varlığı olan insanı tektipleÅŸtirme düzeneÄŸi olarak kullanıyor. YabancılaÅŸmış insanı, eÄŸiterek daha da yabancılaÅŸtırıyor. Bu eÄŸitimin en önemli tahribatı, insanın kendi yaÅŸamıyla, yaÅŸam koÅŸullarıyla ilgili karar verme yeteneÄŸinin elinden alınmasıdır. Bir konuyu çok iyi bilen “aptal uzman”la, birçok konuyu ”biraz bilen” “malumatfuruÅŸ cahil” kapitalist eÄŸitimin seri olarak ürettiÄŸi iki insan tipidir.
 
Düzen karşıtı hareket ve örgütlülükler açısından eÄŸitimin, ortak amaç yolunda yürüyenlerin görüÅŸ ve bakış birliÄŸini pekiÅŸtirmeye hizmet eden bir iÅŸlev görebileceÄŸi açıktır. Ancak, en iyi, en baÅŸarılı örneklerinde bile “eÄŸitim”in sınırları vardır. Birincisi, devlet olmayan hiçbir örgüt toplumsal ölçekte eÄŸitim örgütleyemez. İkincisi, eÄŸitim, tek yanlı, eÄŸitileni edilgen kılan bir pratiktir. “EÄŸitim” yerine “eÄŸitiÅŸim” demeyi öneren, bu sözcük deÄŸiÅŸikliÄŸinin içeriÄŸi de deÄŸiÅŸtireceÄŸini savunanlar olmakla birlikte, eÄŸitimin yerleÅŸik formatını deÄŸiÅŸtirmek kolay olmadığı gibi, Marx’ın “eÄŸiticileri kim eÄŸitecek?” sorusu da boÅŸuna deÄŸildir. 

***

Dünya toplumsal devrimler pratiÄŸi, en zor deÄŸiÅŸen, en çok direnen ÅŸeyin “kültür” olduÄŸunu gösterdi. 

Marx’a göre kültür, doÄŸanın yarattıklarına karşı insanoÄŸlunun yarattığı her ÅŸeydir. YaÅŸamla ilgili her ÅŸeydir. Daha tama yakın bir tanım vermek gerekirse, kültür, tarihsel ve toplumsal geliÅŸme süreci içinde yaratılan tüm maddi ve manevi deÄŸerlerle, bunları yaratmada, pratikleÅŸtirmede, sonraki kuÅŸaklara iletmede kullanılan ve insanın doÄŸal ve toplumsal çevresiyle iliÅŸkisini gösteren araçların tümüdür. 

Türkçesi “ekin” olan culture sözcüÄŸü tarım kökenlidir; mikrop ve bitki türü üretme ve yetiÅŸtirme anlamındadır. Tahılın tarlaya atıldığı andan harman oluncaya kadar aldığı duruma kültür denmektedir. Bir bitkinin toprakta kök salması bir kültür olayıdır. 

Ne var ki, sorun, “Bitkiler kültürle, insanlar ise eÄŸitimle ÅŸekillendirilir” (J.J. Rousseau) yalınlığında deÄŸildir ve Gramsci’nin katkısı da buradadır. Gramsci, burjuvazinin kendisini, bütün toplumu kendi kültürüne ve ekonomisine asimile eden bir güç olarak sunduÄŸunu, devletin bütün iÅŸlevinin de buna göre deÄŸiÅŸtirildiÄŸini yazmıştı: “EÄŸitici devlet”!
 
Sosyalizm de, kendisini, ancak yeni bir kültürel dil olarak kurabilir. Tarihsel kapitalist bloÄŸu yıkmaya giden yol, eski yapı içerisinde yeni bir kültür kurmaktan, geliÅŸtirmekten geçer. 

***
Tek bir kültür yok ki…
 
“KültürleÅŸme” (acculturation), iki ya da daha çok kültürün, karşılıklı etkileÅŸme sonucu, benzeÅŸme yönünde deÄŸiÅŸmeye uÄŸramaları olarak tanımlanıyor.

Kapitalist toplumda,“emekçide yoksulluk ve teslimiyet, çalışmayanda servet ve kültür geliÅŸiyor.” (Marx) Öyleyse kapitalist toplumda kültürleÅŸme, tüm insan etkinliklerinin sermayenin çıkarlarına baÄŸlanması demektir. 

Öte yandan, Fransız ve Ekim Devrimlerinin gösterdiÄŸi gibi, kültür devrimle ve eÄŸitimle deÄŸiÅŸmediÄŸine göre, karşıt kültürü topraÄŸa ekmek, devrimciler için devrimden önceki ve sonraki tüm zamanlara yayılması gereken bir etkinliktir. 

Soru olanca çıplaklığı ve yakıcılığıyla kapitalist toplumda, gelecek toplumun nüvelerini ortaya koyacak kurucu kültürün topraÄŸa kök salmasının nasıl saÄŸlanacağı sorusudur. 

Engin ve derin bir konudur. Tartışmaya ve deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸlamak üzere iki önerme üzerinde düÅŸünebiliriz.

Bir: Devrimci mücadele ve örgütlenmenin ilk oluÅŸumundan, komünist topluma kadar olan sürecin temel önceliklerinden biri, proleter ya da sosyalist insan tekinden baÅŸlayarak bu sürece katılanların sürecin karar, söz, inisiyatif ve sorumluluk sahibi özneleri olacağı bir pratik geliÅŸtirmektir. BaÅŸka türlü, yeni toplum tasarımına kitlesel ölçekte inandırıcılık kazandırılamaz!

İki: İlk adım, kendi örgüt ve iliÅŸkilerimizde, kapitalist toplum ve devletsel iliÅŸkilerden farklı, komünal/komünizan iliÅŸkiler geliÅŸtirmek, buralardaki yabancılaÅŸmanın, hiyerarÅŸileÅŸmenin, kiÅŸi putlaÅŸtırmasının üstesinden gelecek farklı pratikler yerleÅŸtirmektir. 

Devrimcilerin 1 Haziran-15 Haziran 2013 arasında Taksim “iktidarı”,  bir çakım kısalığındaki bu deneyim, genç kuÅŸakların komünal iliÅŸkilere yatkınlığını, bu görünümün toplum çoÄŸunluÄŸu tarafından da sempatiyle karşılandığını göstermiÅŸ, diktatör de bu nedenle çılgına dönmüÅŸtür. 

Söz bitmedi ama bu yazı için yer bitti! Daha tartışırız. Konuya ilgi duyanlar için okuma önerisi: Ali İleri, İktidar YürüyüÅŸünde Zorunlu Bir Adım “KültürleÅŸme”, YaÅŸayan Marksizm, Sayı:2, S. 125-166  https://tr.scribd.com/document/55989056/Yasayan-Marksizm-Sayi-2-Tarihsel-Ozne-Olarak-Proletarya-Degisen-Ne