17 Nisan 1940 Köy Enstitülerinin (KE) kuruluş tarihi. Yani koronavirüs kısıtlamaları olmasaydı bugünlerde 80. yıl kutlamaları yapılacaktı. Dernek ve vakıfların aylar öncesinden başlayan çalışmaları olduğunu biliyorum ama gerçekleşemedi. Sanırım sanal ortamda bir şeyler yapmaya çalışacaklar. “Şahsım” da (bu sözcük ilginç olmaya başladı, içindeki “my majesty” tınısından olsa gerek) daha önce okumayı planladığı iki kitabı bugünlere kaydırmıştı.
“Bu konuya sık değiniyorsun.” demeyin, Ümit Kaftancıoğlu yıllar önce “Ancak, kimse ‘Aa yeter be, KE sözü de çok uzatıldı’ demesin.” diye uyarıda bulunmuştu zaten; KE’den daha yetkini yapılana dek böyle sürecek, sürmeli de. Biliyorsunuz KE konusunda yayınlanan yüzlerce kitap var. Hani, derseniz ki “Hepsini okuyamam, bana iki kitap öner.”, bunu yapmam, tarzım değil ama seçim için yöntem önerebilirim. Bence kitaplardan birisi konuya genel bir yaklaşımda bulunmalı, diğeri de 21 KE’den bir tanesine odaklanıp ayrıntılara girmeli, günlük yaşamdan kesitler vermeli. Bugün bu şekilde iki kitap üzerinden, İsmail Hakkı Tonguç’un Canlandırılacak Köy ve Firdevs Gümüşoğlu’nu Cılavuz Köy Enstitüsü kitapları üzerinden, gideceğim. Elbette bunlar tek seçenek değil, örneğin benzer yaklaşımla Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Yayınlarından Engin Tonguç’un babasıyla ilgili belge ve anıları içeren Bir Eğitim Devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç ve KE’nin kuruluşunda önemli rol oynayan Hürrem Arman’ın Beşikdüzü ve Hasanoğlan KE ağırlıklı Piramidin Tabanı kitapları da düşünülebilir.
Üst başlığı “Eğitim Yoluyla” olan Canlandırılacak Köy, KE konusunun teorik altyapısını ortaya koyan, bizzat enstitülerin “babasının” yazdığı bir kitap. İlk baskısı 1939 tarihli. Yani KE yasası meclisten geçtiğinde Canlandırılacak Köy yazılmış, dağıtılmış, tartışılmıştı. Tonguç kitapta önce köyü sonra eğitim tarihini ele alıp buradan KE’ne geçiyor. Bu açıdan çok önemli çünkü şimdilerde dar bir çevrede de kalsa KE’nin özgün olup olmadığı veya Tonguç’un başka bir modelden fazlaca esinlenip esinlenmediği tartışılıyor. Kitaptan Tonguç’un Kerschensteiner, Pestalozzi ve Dewey’in görüşlerini ve uygulamalarını yakından bildiği; Satı Bey, Ethem Nejat, Emrullah Efendi, Ziya Gökalp ve İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun eğitime bakışlarına hâkim olduğu Bulgaristan, Macaristan ve Almanya deneyimleri bulunduğu anlaşılıyor. Gördüğüm kadarıyla bunlardan etkilenmiş hatta bunlarla da kalmayıp Pavel Blonski’nin iş okulu uygulamalarından, İsmail Mahir Efendi’nin önerilerinden de esinlenmiş. Sanırım ismini bilemediğim başka kişiler de olmalı çünkü Fuat Gündüzalp’in 1924 baskısı “Talim ve Terbiye Teşkilatında Buhran” isimli kitabında köy öğretmeni yetiştirmek için ayrı bir okul olması gerektiği konusu ele alınıyor. Hatta Tonguç’un dediği gibi 1926 yılında Kayseri civarında (Zencidere) kurulan Köy Öğretmen Okulu da belirli özellikleri açısından KE’ye benzemektedir. Demek istediğim, o yıllarda köy eğitimi konusu tartışılan sıcak bir konuymuş; öyle anlaşılıyor. Özetle, Tonguç birçok kişi ve uygulamadan esinlenmiştir; burası çok açık. Ancak çok açık olan başka bir şey de KE’nin tümüyle özgün bir model ve uygulama olduğu gerçeği. Elbette hiçbir gelişme öncülü olmadan gerçekleşemez. Bilim tarihinde de Einstein, Marks, Darwin… Hepsinin öncülleri vardı ve hepsi de öncüllerine fazlasıyla hâkimdi. Newton, “Eğer daha uzağı görebiliyorsam bu, benden önceki devlerin omuzlarında durduğum içindir.” sözüyle durumu özetlemektedir.
Şimdi bir adım daha atıp KE modelinin tümüyle başka bir yerden kopya çekildiğini düşünelim. Bu koşullarda bile özgün olacaktır çünkü Canlandırılacak Köy projesi ancak ve ancak yarı-feodal üretim ilişkilerinin egemen olduğu bir toplum için geçerlidir çünkü sistem aydınlanmanın yanı sıra küçük üretimi de desteklemektedir. Yani sosyalist ülkelere uygun değildir çünkü bireysel üretime yöneliktir. Aynı nedenlerle kapitalist sisteme de uymaz. Üstelik KE ile kapitalizmin insan tipi yaratılmak istenirken her tür sömürüye karşı bilinçlenmeyi de beraberinde getirerek “haddini” aşmaya başladığını da biliyoruz. İşte bu yüzden CHP kendi kurduğu KE’nin kapatılma sürecini yine kendisi başlatmıştır. Demek istediğim başka bir yerden alınmış olsa bile yarı-feodal bir ülkede uygulanması ve teoride kalmayıp 21 merkezde yedi yıl boyunca başarıyla uygulanması özgün olmasının açık, tartışmasız kanıtıdır.
Dediğim gibi, Canlandırılacak Köy Tonguç’un ve KE’nin teorik altyapısını görmek açısından önemli ama beklentiyi de çok yüksek tutmamak gerek; eğitim tarihi veya köy konusunda önerilebilecek bir kitap değil, sonradan çok daha yetkinleri yazıldı ama kitabın 1939 yılında basıldığı da göz ardı edilmemeli.
Anlatılanların eğitmen kurslarından itibaren günlük yaşama yansıması ise Cılavuz Köy Enstitüsü kitabından izlenebiliyor. Eğitmen kursları KE için bir tür deney olurken çevreyi de karma yatılı eğitime alıştırmış. Sonuçta bilginin amaç değil yaratmanın, üretmenin bir aracı olarak görüldüğü bir eğitim yaşama geçirilmişti. Üretme derken hafife almamak gerekiyor çünkü Cılavuz Köy Enstitüsü öğrenci ve öğretmenleri beş km öteden kanal açarak enstitüye su getirmekle kalmıyor, bir de hidroelektrik santralı kurarak elektrik üretebiliyorlardı. Üstelik bu elektrikten çevre de yararlanıyordu. İşliklerinde esas olarak enstitünün gereksinimleri karşılanırken köylüden talep geldiğinde onlar için de üretim yapılıyordu. Harun Karadeniz’in dediği gibi, “Bağımsız üretim yapmak her alanda bağımsızlığı doğurur.” KE’nin köylüye kazandırdığı kişilik, siyasi iktidarın istemlerine ters düşüyordu. Demokratik, insancıl, laik, üretime yönelik eğitim iktidar açısından tehlikeliydi ve kapattılar.
Kitaplarda dikkatimi çeken bir nokta, önceki baskılarının dernek ve vakıflarca yapılmış (Canlandırılacak Köy’ü en son Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı; Cılavuz Köy Enstitüsü’nü ise YKKED basmış.) ve kısa sürede tükenmiş, yani iyi satmış olmalarına karşın her ikisinin de yeni baskıları İş Bankasından. Neden ki?
Neyse, biz her 17 Nisan’da KE’nin kuruluşunu kutlamaya devam edelim. Üzerinden 80 yıl geçse de hala ilk günkü gibi genç duruyor.
KÜNYELER:
Canlandırılacak Köy, İsmail Hakkı Tonguç. Cılavuz Köy Enstitüsü, Firdevs Gümüşoğlu. Kitapçılarda herikisinin de İş Bankası baskıları var, etiket fiyatları 48 ve 30 TL.