Kıbrıs uzun süreden sonra yine toplumlararası görüşmeler dolayısıyla Türkiye gündemine girmeye başladı. Bu vesileyle aslında Türkiye kamuoyunun bu konuda hiç olmadığı kadar cahil olduğunu veya bırakıldığını da bir kez daha gördük. Uzun uzadıya başka bir yazıda tartışmak dileğiyle biz konumuza dönelim. Ama konumuza dönmeden, ortalıkta dolanan haritaların gerçeği yansıtmadığını, şu an haritaların BM kasasında kilitli olduğunu, dünyada de facto olarak Türkiye de dahil olmak üzere tüm ülkeler tarafından tanınan bir Kıbrıs Cumhuriyeti ve sadece Türkiye tarafından tanınan bir KKTC olduğunu, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların aslında tarih boyunca hiç bir zaman kuzey güney şeklinde bir demografik yapıya sahip olmadığını, helliminin ne Türk ne Rum tamamen Kıbrıslı bir peynir türü olduğunu, mülkiyet sorununun oldukça karmaşık bir sorun olup gerçekten tek pratik ve nihai çözümün sosyalist bir federal cumhuriyet olduğunu ve adayla ilgili pek çok klişeyi bir yana atmamız gerektiğini unutmayalım.
Kıbrıs'ta bulunmam dolayısıyla burada iş cinayetleri konusunda bazı görüşmeler yapacağım. Yapmadan önce geçtiğimiz hafta İSİG Meclisi tarafından da paylaşılan KKTC 2016 iş cinayetleri raporunu incelemek istiyorum. Basına da yansıdığı üzere KKTC'de 2016 yılı iş cinayetleri raporu açıklandı, 2016'da 7 işçi ölürken, 76 işçi yaralandı. Ayrıca anlamsız kış saati karmaşasına uydu devlet olarak uyma inadı yüzünden, sabahın köründe kalkan çocukları taşıyan servis kamyonla çarpıştı ve 3 öğrenci öldü. Bunun üzerine ada halkı ayaklandı, meclise yürüdü ve okulların başlama saatleri değiştirilmek zorunda kalındı. 3 öğrencinin uğradığı servis "kaza"sına Kıbrıslıların tepkisi ile Türkiye'deki ölümlere (terör, iş cinayeti, trafik kaynaklı ölümler vs. vs. ) dönük tepkisizliğimizi karşılaştırmanızı isterim...
"KKTC’de meydana gelen iş kazalarına ilişkin istatistiklere göre, 2016 yılında 83 iş kazası meydana geldi. 83 iş kazasında 7 işçi yaşamını yitirirken 76 işçi kazayı yaralı olarak atlattı. 2016 yılında iş kazasında yaşamını yitiren 7 kişiden 1’i bir restoranda paket servis elemanı olarak çalışıyordu. Yaşamını yitiren 6 kişi ise inşaat işçisiydi. Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (DEV-İŞ); KKTC’de 2016 yılında meydana gelen ölümlü iş kazalarını kapsayan istatistiklerine Değirmenlik-Girne dağ yolunda 29 Aralık 2016 tarihinde meydana gelen trafik kazasını da kattı. DEV-İŞ’ten yapılan açıklamada, söz konusu kazada yaşamını yitiren 3 kişiden biri olan minibüs şoförü Denktaş Mutluel’in işçi olduğunu ve kazanın öğrenci taşımacılığı yapıldığı sırada yaşandığı belirtildi."
Yer inşaat neden yüksekten düşme
KKTC’de 2016 yılında meydana gelen iş kazalarının çoğunluğu yine inşaatlarda yaşandı. 2016 yılında iş kazasında yaşamını yitiren 7 kişiden 1’i bir restoranda paket servis elemanı olarak çalışıyordu. Yaşamını yitiren 6 kişi ise inşaat işçisiydi. İş kazalarının oluş şeklini kapsayan istatistiklere göre, 2016 yılında meydana gelen iş kazalarının büyük çoğunlu düşmeye bağlı olarak yaşandı. 4 işçi çalıştığı sırada yüksekten düşmesi sonucu yaşamını yitirirken 1’i kaza, 1’si elektrik akımına kapılması, 1’i de yüksek gerilim hattına temas ederek 6 metre yükseklikten düşmesi sonucu öldü.
Devrimci İşçi Sendikaları Federasyonu (DEV-İŞ) Başkanı Hasan Felek, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası” ve tüzüklerinin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğini kaydetti. Felek, özel sektörde sendikalaşmanın, örgütlenmenin açılması ile iş kazalarının daha da azalacağını savundu.
Felek, “2016 yılında 8 çalışanı iş cinayetlerine kurban verdik. Bu iş kazalarının ve iş cinayetlerinin önlemlerinin alınmasını acilen talep etmekteyiz” dedi. Hasan Felek, “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası ve tüzükleri hayata geçirilmeli, işçi sağlığı ve iş güvenliğine uymayan işverenler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından denetlenip, caydırıcı cezalara çarptırılmalıdır. Özel sektörde sendikalaşmanın, örgütlenmenin önünün açılması ile iş kazalarının daha da azalacağı düşüncesindeyiz. Sendikalar, iş güvenliği tedbirlerinin alınması noktasında aktif rol oynayacaktır” diye konuştu." (Duygu Alan / Gündem Kıbrıs)
Adanın kuzeyinde ciddi bir sanayiden söz etmek güç olsa da, küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri yabana atılamayacak ölçekte üretim yapıyor. Narenciye bahçeleri yok edilip yerlerine saçma sapan siteler yapıldığı, geleneksel tarımın büyük ölçüde azaldığı, hayvancılığın ithal et ile ölçeğinin küçülmeye başladığı, turizm ve inşaat sektörünün önde gelen iki sektör haline geldiği bağımlı hale getirilen bir ekonomiden söz ediyoruz. Kuşkusuz turizm ve inşaat kayıtdışılığın da liderliğini yapıyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde sürekli ikamet eden nüfusun 286 bin 257 olduğu, 2011 Nüfus ve Konut Sayımı'nın ikinci aşamasına göre ülkede yaşayan Kıbrıs doğumlu (KKTC ve Güney Kıbrıs) kişilerin sayısı 160 bin 207 olduğu, bunun Kıbrıs'ta sürekli ikamet eden nüfusun yüzde 56,0'ını oluşturduğu, KKTC'de sürekli ikamet eden Türkiye doğumlu kişilerin sayısı ise 104 bin 641 olduğu biliniyor (Bu rakam ise Kıbrıs'ta sürekli ikamet eden nüfusun yüzde 36,6'sını oluşturuyor). Ama resmi olarak nüfus 300 binin üzerinde. Zira KKTC kimliği dağıtılan, bir dönem sadece oy kullansınlar diye getirilip götürülen, şu an Mersin, Antalya, Antakya hatta Trabzon'da ikamet eden de binlerce TC vatandaşı var.
KKTC Devlet Planlama Örgütü'nün 2014 yılında yayınladığı Ekonomik ve Sosyal Göstergeler'e göre kayıtlı olarak çalışan sayısı 91.550 kişi (en güncel rakamlar 2009 yılından). İnşaat sektöründe 9204 kişinin çalıştığı, bunun da toplam istihdamın %10,1'ine tekabül ettiği görülüyor. Bu oran Türkiye'de %7'ler mertebesinde. İnşaat sektöründe çalışanların gerçek sayısının bu olmadığını en azından ben kendi gözlemlerimden yola çıkarak söyleyebilirim. Türkiye'den gelen kayıtsız olarak çalışan işçilerin sayısı giderek azalsa da, Nijerya başta olmak üzere pek çok Afrika ülkesinden eğitim bahanesiyle gelip, aslında burada çalışan ve yaşam kurmaya çalışan ciddi bir toplam var ve bu gençlerin bir kısmı inşaatlarda çalışıyor. İnşaat sektörünün istihdamdaki payının yüksek olmasının sağlıksız bir ekonomiyi işaret etmesini de bir kenara not edelim. Eş danışmanlığını yaptığım doktora öğrencisi Kemal Tözer'in yaptığı çalışma, Güney Kıbrıs'ta bu oranın daha düşük olduğunu gösteriyor. 2008-2012 yılları arasında derlediği sonuçlar ile, 2016 iş cinayetleri bilançosu birebir örtüşüyor.
"Yapılan araştırmalara göre, Kuzey Kıbrıs’da (K.K.T.C.) en çok iş kazasının yaşandığı sektör inşaat sektörüdür. Kuzey Kıbrıs’ta resmi kayıtlara göre, 2008-2012 yılları arasında yılda ortalama toplam olarak 253 iş kazası yaşanmakta, ve bu kazaların ortalama 85 tanesi inşaat sahalarında gerçekleşmektedir. Her yıl inşaatlarda yaşanan iş kazalarının yaklaşık 2-3%’ü ölümle sonuçlanmaktadır." (KKTC’de İş Kazalarının Genel Analizi ve İnşaat Sektöründe Durum: Çalışanların Eğitim ve Kültür Seviyelerinin İş Kazalarına Olan Etkileri Tahir Çelik, K. Dirgen Tözer, 3. Proje ve Yapım Yönetimi Kongresi, 6 – 8 Kasım 2014 Akdeniz Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Antalya)
Bir zamanlar belli bir sanayisi olan, bizzat Turgut Özal tarafından "siz ne üretiyorsunuz, biz size veririz" diye yok edilen bir sanayi ile geleneksel tarım ve hayvancılığın dengeli bir şekilde ekonomiye yön verdiği bir yapıdan, inşaat ve turizme, mafya ve kumar ekonomisine evrilen bir yapıda iş cinayetlerinin inşaatlarda yoğunlaşması hiç de sürpriz değil. Öte yandan mevzuat açısından belli bir ilerleme sağlamış, AB mevzuatına hemen hemen tam uyum sağlamış bir işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatına sahip, Kıbrıslı Rum ve Türk sendikaları arasında ortak mücadele ve birlikte davranma geleneği olan, Türkiye'ye hem benzeyen hem de uzaktan yakından ilgisi olmayan bir yerden söz ediyoruz. Kıbrıs görüşmeleri sürerken bir yandan da adada işçi sağlığı ve iş güvenliği konusuna da kısaca bakmak, sizleri bilgilendirmek istedim.