Yaşamımızda, steril kalabilmek için çok çaba harcarız ama kirlenmekten kurtulamayız. Bedensel kirlenmenin yanı sıra düşünsel ve toplumsal kirlenmeler daha derin izler bırakır, kırılmalar yaratır.
Tabi, bir de doğa (Hava, deniz, toprak) kirlenmeleri, kirletmeleri var.
Bedensel kirlenmeleri banyo yaparak ya da duş alarak giderebilir insan. Ama, diğer türdeki kirlenmeleri gidermek kolay olmuyor işte.
Bu kirlenme türlerinin tamamının çok net olarak görüldüğü emekçi kökenli bir kentte yaşarken, çok daha fazla dikkatli olmak gerekiyor. Kirlenmeden korkarak yaşarken hayata iradi müdahalede bulunamıyor insan. Genel anlamda da boyun eğerek yaşamak zorunda kalıyor. O yüzden, kirlenmeden korkmadan yaşamak, hayata müdahil olmak gerekiyor.
Ama, kirlenmeyi de asla kabullenmemek, mümkün olduğunca steril hali koruyarak yaşamak da önemli.
Kirlenme ve kirlettiklerimiz ilişkisi açısından aslında tam bir laboratuar kentte yaşıyoruz.
Siyaseten kirlenmiş çok sayıda bürokrat ve teknokratın kirlettiği bir doğayla iç içeyiz. Çevre kirliliği had safhaya çıkarken suyumuz, havamız ve toprağımızdaki kirlenme de günden güne artmış durumda.
Mesela, İzmit Körfezi’ndeki kirlenme…
On yıllardır dillendirilir, bürokrat, teknokrat ve siyasetçiler hep ‘’önledik, önlüyoruz, Körfez temizlendi’’ der. Ve biz bu tür yalanlarıyla yılları geçiririz, nitekim öyle de oluyor.
Şimdilerde de benzer bir tartışma alevlendi. İzmit Körfezi’nde aşırı kirlenme göze çarpıyor ama Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yönetimi İzmit Körfezi'nde yaşanan kirliliği görmezden gelen ve bizi hiç mi hiç şaşırtmayan bir açıklama yayınlayıp, "İzmit Körfezi'nde kesinlikle kirlilik yok" diyor.
Neymiş,
Körfez’in dip kısımlarında 1-3 Kasım tarihleri arasında yaşanan dip akıntısı ve dip suyunun soğuması nedeniyle deniz canlılarında şoklanma meydana gelmiş. Bunu da, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı ile TÜBİTAK MAM ekipleri ayrıntılı deney ve inceleme sonucu netleştirmiş.
İyi de, bizim gözlerimiz yanlış mı görüyor.
Görünen eğer kirlenme değilse nedir ?
Ama, buna ‘kirlenmedir’ diyecek yürek ne gezer. Çünkü, bunu söylemesi gerekenler, bürokrat-teknokrat ilişkisi ve siyasi tercihleri dolayısıyla çoktan kirlenmiş kişilerdir. Yani, zincirleme kirlenme, yaşamsal bir konuda adım atamama sonucunu getiriyor.
Pazarlardaki kirlenmeyi de birlikte yaşıyoruz.
Metropol bir kentin halkının ihtiyaçlarını karşılamak üzere kurulan üretici ve semt pazarları, esnafının çıkar ilişkileri yüzünden çok kirlenmiş durumda. Bu kirlenme, esnaf-tüketici ilişkisine de yansıyor elbet.
Buradaki kirlenmenin öne çıkan aktörleri olan esnaf, satış fiyatlarını yeterli gerekçe olmadan artırarak , enflasyonun dar gelirliyi daha birinci basamak ilişki zemininde ezmesine çanak tutuyor.
Sonra da, mal alım satımında kendinden kaynaklanmayan zamlar olduğunu söyleyerek, düşünsel kirlenmesini de açığa çıkartıyor.
Bir kirlenme de, emekçiler arasında uç verdi.
İşsizlikle terbiye edilen,
Bundan yakasını kurtardığında ise asgari ücrete mahkum edilmek istenen emekçiler, kirlenmeden nasibini aldığı için celladına aşık olmakta sakınca görmüyor. Yerelde ve genelde, kendi geleceğini karartan siyasal toplamlara boyun eğip yaşamayı tercih ediyor.
Çünkü, bu tip kirlenmenin altında da ‘korku’ yatıyor. Bu korkuyu, yalnızlık ve güçsüzlük olarak açıklamak da mümkün. Kendini güçsüz ve yalnız hisseden kirlenmiş emekçi, celladına onay veriyor.
Hem de, uzun yılardır…
Önemli bir kirlenme de, Kocaeli’nin yıllarca markası olan Kocaelispor kulübüyle ilgili. Şaşalı yıllarında futbol takımı üzerinden prim yapanların kirlenmiş siyasal anlayışlarıyla idare ettiği kulüp yine çok kirlenmiş bir borç batağına saplanmıştı.
O bataktan çıkamayan ve kirlenmiş halini temizleyemeyen Kocaelispor Kulübü, şimdilerde AKP’nin yeni bir oyunu sonucu, hacizlerle boğuşmak zorunda kalacak.
Bir zamanlar Süper Lig’de fırtınalar estiren, Avrupa kupalarında ülkemizi temsil eden, ancak son 10 yıllık süreç içinde yaşanan ekonomik sıkıntının da etkisiyle düşüşe geçerek Bölgesel Amatör Lig’te mücadele etmek zorunda kalan Kocaelispor, yeniden eski günlere dönmek için mücadele verirken, önüne sürekli engeller çıkarılıyor.
Kulübün, uzun yıllar öncesinden gelen 80 milyon TL’lik borcu yüzünden, kapısından icra takibi eksilmiyor.
Bunun en büyük sorumlusu da, Kocaelispor’u bitirme adına adımlar atan AKP’dir. AKP’nin kentimizdeki yöneticileri Kocaelispor’un karşısına Kocaeli Birlikspor’u çıkarıp alternatif yarattı ve adeta bu kulübe para akıttı. Kocaelispor’u ise kaderine terk ederek yok saydı. Şimdi ise kentin sembolü, markası olan futbol takımını tamamen bitirmek için düğmeye basıyorlar.
Kulüp içinde olan ve iktidar partisine yakınlıklarıyla bilinen isimlere icrayla ilgili bilgi verilip, üzerlerindeki malları başkasına devretmeleri konusunda uyarı yapıldığı duyumları alıyoruz.
Ama, bu eksenin dışında kalan ve aslında mevcut borçta kolektif bir öncü sorumluluk sahibi geçmiş dönem başkanları ve yöneticileri ise bugünlerde tedirgin yaşıyor.
Kirlenmenin adı, zemini ve boyutu hiç önemli değil ki…
Dahası da var, ama hangi birine değinsek bir başkasına değinmeden geçemeyecek verilere ulaşıyoruz. O yüzden, genel kirlenmeye ilişkin bu kadar örnekleme ve değerlendirmeyle yetinelim.
Kirlenmeden yaşanacak bir dünya için,
Biz başka alem isteriz diyenlerin sözü öne çıkmalı…