Seçimlerle ilgili 2011’den beri gözlenen ilginç bulgulardan biri AKP rejimine oy desteği sağlayan toplumsallık içinde genç nüfus oranının yıldan yıla düşüyor olmasıdır. Sözgelimi son referandumda gençler arasında “evet” tercihi yüzde 35 düzeyindedir ki bu öyle ya da böyle yüzde elliyi tutturan bir parti için düşündürücüdür.
Demek ki reisçilik eskisi kadar “seksi” bir konu değil gençler için.
İşsizlik, yoksulluk, geleceksizlik gibi “ben buradayım” diyen olgular elbette çok önemli burada. Ancak ötesi bir de kendini kolayca ele vermeyen, şekli, kalıbı, ‘moodu’, atarı gideri daha zor anlaşılan konular var bu “seksepalite kaybında”. Nedir denilecekse, evet kültürel süreçlerden bahsediyoruz.
AKP’li yıllarda kültürel süreçlerinin, daha özelde popüler kültür dinamiklerinin ilginç denilebilecek bir açmazı var, konu tam da bu.
Açmazın bir yanı…
AKP bir yandan popüler kültürün tam ortasına doğmuş bir partidir. Hatta daha fazlasını söylemek mümkündür. AKP yalnızca 2000’ler Türkiye’sinin TV’den sosyal medyaya, statlardan konser meydanlarına, AVM’lerden kafelere uzanan en geniş popüler kültür zincirinin içinde yer almamış, öncesinde doksanların Refah
Partisi deneyiminde de tam boy popüler kültürle hemhal olmuştur. Nasıl?
Şimdi düşündüğümüzde hiç enteresan olmasa da ‘90’lı yıllar boyunca beliren, tüm görünürlüğüyle giderek getto olmaktan sıyrılmış “yaşam tarzları” “kültürel akımlar” akla gelecektir ilk olarak. Pop konserlerinde başörtülü kızlar, İslami tatil köyleri, arabeski de pop müziği de yayınlayan İslami radyolar, TV kanalları, İslami moda vb
Yıllar içinde muazzam bir başarı kaydeden Refah Partisinin, seçmeni/kitlesi, çember sakallı, kara çarşaflı “davaya adanmış” geleneksel çekirdek kitlenin çok ötesine taşınmıştır. Can Kozanoğlu, ’90’lı yıllarda katıldığı bir Refah Partisi mitingini şöyle anlatır örneğin:
“O gün o mitingde görülen kitlenin canlılığı, bir farklılaşma sinyaliydi. Maç kitlesi gibiydi dedim, arabesk konser kitlesi gibiydi dedim, mahalle kavgası tayfası gibiydi dedim. Daha önce RP ve MSP mitinglerinde, hayatın başka bir alanındaki toplulukları hatırlatan kitle görmemiştim.(…) (Parti) gençlere seslenirken onları oldukları gibi kabullenme tavrını ya da zaman içinde değiştirme hedefini benimsemişti. Mitinge gelin ama molla gibi durmanız şart değil. Ya da coşma anlarını şalvarlı, çember sakallı İslamcıların geleneksel taşkınlık hareketleriyle yaşamanız şart değil” (1)
Velhasıl AKP henüz doğuş koşullarında tüm bu kültürel süreçleri bir sünger gibi emmiş dahası 2000’lerde yerine yenilerinin eklemlendiği bir kültürel popülizmde fayda görmüştür. Bu kültürel popülizmde neler neler yoktur ki…
Erdoğan henüz iktidar koltuğunun burnunda çiçeği taze lideriyken verdiği bir demeçte Popstarı izlediğini ve ailecek Bayhan’ı desteklediklerini açıklamıştır. Bu sempatik(!) , “biz de halk gibiyiz” pozlarının ötesinde Türkiye, milyonlarca sade yurttaşın biricik boş zaman aktivitesi olan sosyal medyayla AKP’li yıllarda tanışmıştır.
Kültürel dünyaya baktığımızda AKP Kurtlar Vadisi kadar, evlenme programlarıdır; Behzat Ç. kadar Muhteşem Yüzyıldır; Survivor kadar yemek programlarıdır. Ama AKP tüm bunlar kadar, facebooktur, twitterdır, instagramdır. Ne ki hikaye böyle düz akmamıştır.
O halde açmazın diğer yanı…
AKP popüler kültürün tam ortasına doğmuş dahası kültürel popülizmde yarar görmüş olsa da iktidarını bir rejim olarak belirginleştirdikçe “yarattığı/içine doğduğu” kültürel zemini bir cerahat gibi dışarı atmaya mecbur kalmıştır.
Evlenme programları “kutsal aile” söylemini delik deşik eden türlü fantezileri ortaya dökmüştür. Behzat Ç. “solcu” çıkmıştır. Muhteşem Yüzyıl ecdadın “saygın hatırasını” cinsellikle kirletmiştir, dizilerde, şarkı kliplerinde Türk aile yapısına uymayan yoğun öpüşmeli sahneler belirmiştir. Reis, kindar ve dindar nesil dedikçe gençler facebookta, twitterda isyan örgütlemeye kalkmıştır.
Böyle böyle AKP rejimi ve bir zamanların teşkilatçı(kültürel popülizme meyyal) Tayyip Erdoğanı her gün yeni bir yasak söylemiyle, yeni bir “çürüme”, “yozlaşma” tespitiyle, kafası ayık olmayan gençler aşağılamalarıyla, “ey twitter” çığırışlarıyla şamar atan, parmak sallayan, hizaya getiren, hakaret eden bir konuma sabitlenmiştir.
Parti, gençleri “olduğu gibi kabul etmeyi” artık mümkün görmemektedir. Bu gençler eskisi gibi değildir. Doksanlarda 25-30 yaşlarında olan genç, dinamik, pop-kültürlü RP’li kitlesi bugün ellisine merdiven dayamıştır örneğin.
Belagat ustası Tayyip Erdoğan “gençler sıkıldınız biliyorum” derken yılların deneyimlerine yenik düşmüş, söylemi hızlıca SIKILDIK ve TAMAM dalgalarıyla ters yüz edilmiştir.
İktidar sıkıcı, “yaşlı”, azarcı oldukça “zamanın ruhunu yakalayan”, seçmenle selfie de çeken, izotoptan yazılımdan da dem vuran muhalefet güç kazanmaktadır.
Köhnemiş, asık suratlı iktidara karşı mizahın, tıpkı Gezi direnişindeki “orantısız zeka” gibi imdada yetişmesinde, “ketıldan atılan tivitin” umut olmasında, sözü karşı-söze dönüştürmesinde büyük yarar vardır.
1-Bıçkın ve Ağlak: Yeni Türkiye’nin Hikayesi, Can Kozanoğlu’yla Söyleşi: Mirgün Cabas, Can Yayınları(Mayıs, 2018); s.225