Bindiğimiz gemiden indiğimizde nereye vardığımızı anlayamamışsak kaybolmuşuz demektir. Zaten gözü kapalı binmişizdir o gemiye. Denizin dalgasına, güneşin sıcaklığına aldanmış; sonsuza dek yol alacağımızı sanmışızdır enginliklerde. Varacağımız yeri hiç düşünmemişizdir elbette. Gemiden indiğimizde geride bıraktığımız limana bakar, içleniriz nihayetinde; zira hiçbir yüz tanınmaz, hiçbir yazı okunmaz, geri dönüş de pek kolay olmaz artık.
Çocukken kaybolmaktan korkmaz insan. Takılıverir şekercinin, baloncunun peşine. Fakat büyüdükçe hayat, gücünü üstümüzde daha çok deniyor. Hayata dokunmaya çalıştıkça bizden aldıklarının boşluğu büyüyor. Ve kalemler okulda, çakmaklar cepte, insanlar mekânda, dahası zamanda kayboluyor. Zamanda gerçekleşen kayboluş da korkutucu oluyor.
Bu hafta üç farklı kayboluş hikâyesinden söz edeceğim sizlere. Patrick deWitt'in "Sisters Kardeşler" adlı kitabı biraz Butch Cassady ve Sundance Kid'e öykünmüş olsa da eğlenceli bir kayboluş döngüsü sunuyor okura. “Altına Hücum” döneminin vahşi Amerika'sında çocuklukları sorunlu geçen iki tetikçi kardeş Charlie ve Eli Sisters'ın morfinde, aşkta, parada, dostlukta, cinsellikte, kan bağında nasıl da kaybolduklarını; neler yitirdiklerini ve neler kazandıklarını okuyoruz heyecanla.
Kaçık ve tuhaf karakterlerle dolu, gizemli olayların döndüğü, gerçek dünya ile gelgitler oluşturan zamansız, mekânsız bir hikâye bekliyor bizi "Kâhya ve Klara"da. Bu fantazyadaki sınıfsal farklılıklar, teknoloji, gotik öğeler atmosferi olgunlaştırıyor. Hiciv, masalsı, çarpık yanı ağır basan bu kara komedide, bilinmeyen bir ülkede tekinsiz bir şatoda yozlaşmış soylular arasında kaybolan, sonra da kendi yolunu çizmeye çalışan kahraman hınzırca göz kırpıyor sayfalar arasından.
"Arınmalar"da ise ipin ucunu kaçırmış, çürümeye yüz tutmuş yaşamlara bar tezgâhının ardından bakıyor ve modern bir kayboluş destanına tanıklık ediyoruz. Kahramanlarını, eski güzel günlerinden alkolle birlikte uzaklaşarak içine düştükleri kayboluş çemberinde anlatan yazar; mekân olarak da bir zamanlar ünlü, şimdilerde ise gözden düşmüş, bir anlamda niteliğini kaybetmiş bir Hollywood barını seçiyor. Romanın kahramanları gibi bu barın da güzelliklerini kimi zaman görüyoruz fakat nihayetinde o da müşterileri gibi her geçen gece hiçliğe bir adım daha yaklaşıyor. İsmini bilmediğimiz barmen de müşterilerle aynı kaderi paylaşarak kayboluyor derinlerde, lakin ikinci tekil şahısla kurduğu cümleler okuru barın kapısından içeri alıveriyor.
Evet, kendi içimizde kayboluyoruz sık sık. Bir düşünceyi yarıda bırakıp diğerine geçiyoruz. Kuyudan çıkmak için debelenirken yeni düşünceler keşfedip iyice batıyoruz. Kayboluş böyle bir şey işte. Yine de sağlam kalabilir miyiz, talih gülümser mi bizden yana bu kayboluş zamanında? "Benim için talih hak ettiğin ya da kişiliğinin gücüyle yarattığın bir şeydi. Ona samimiyetle denk gelmen gerekirdi; hileyle, blöfle falan elde edemezdin." diyor Eli. O halde talihimiz yaver gitsin kaybolduğumuzda.
Künyeler:
- Sisters Kardeşler, Patrick deWith, Çev: Avi Pardo, Domingo Yayınları, 2012.
- Kâhya ve Klara, Patrick deWith, Çev: Kıvanç Güney, Domingo Yayınları, 2017.
- Arınmalar, Patrick deWith, Çev: Avi Pardo, Domingo Yayınları, 2019.